Hürriyet yazarından Erdoğan'a sert eleştiri: 'Atma Şekspir, drama kardeşiyiz'
Hürriyet yazarı Kanat Atkaya, sanatçılara yönelik eleştirilere "Biz böyle linçlere prim vermeyiz" diyen Başbakan Erdoğan'a Mehmet Ali Alabora için başlattığı linç kampanyasını hatırlattı.
Erdoğan’ın sanat ve sanatçılarla ilgili tavrının başka alanlarda da olduğu gibi “Ya benimsin, ya kara toprağın” çizgisinde olduğunu yazan Kanat Atkaya, yazısının devamında Erdoğan’ın “Linç kampanyalarına prim vermeyiz” sözlerinin samimiyetini basit bir dayanıklılık testine tabi tutmaya kalktığımızda çatırdayarak dağıldığını görebiliriz'' dedi ve Mehmet Ali Alabora örneğini verdi.
İŞTE KANAT ATKAYA'NIN BUGÜNKÜ YAZISI...
TANE tane anlatayım:
Bir: Başbakan Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı Vizyon Belgesi’ni açıkladığı toplantıya katılan ünlülere hakaret edilmesi saçmalığın daniskasıdır, haksızlıktır, ayıptır.
İki: İsteyen şarkıcı, edebiyatçı, heykeltıraş, oyuncu, ressam, televizyon yıldızı vb. istediği siyaseti, siyasetçiyi açıkça destekler, destekleyebilmelidir.
Üç: Başbakan Erdoğan’ın “Biz böyle linçlere, linç kampanyalarına prim vermeyiz” diyerek toplantıya katılan ünlülere sahip çıkması da iyidir, hoştur, doğrudur.
Dört: Ancak bu “mesele”nin bir de “ancak” kısmı vardır! O ancak kısmında mutabık kalamazsak bir ilkeye değil, yanımızda durana sahip çıkmış oluruz ki; yapılan da maalesef “herkes açısından” bundan ibarettir.
*
Başbakan Erdoğan’ın sanat ve sanatçılarla ilgili tavrı, başka alanlarda da olduğu gibi “Ya benimsin, ya kara toprağın” çizgisine yakın.
“Linç kampanyalarına prim vermeyiz” sözlerinin samimiyetini basit bir dayanıklılık testine tabi tutmaya kalktığımızda çatırdayarak dağıldığını görebiliriz.
Mehmet Ali Alabora’yı ele alalım.
Taksim Gezi Parkı günlerinde yazdığı bir tweet (Hâlâ anlamıyor musunuz, mesele ağaç değil) bizzat Erdoğan’ın hedef göstermesiyle linç kampanyasına dönüşmüştü.
Hükümete yakın gazetelerin uydurmalarla, abartılarla, iftiralarla dolu manşetleri sadece Alabora’yı değil, hükümetin politikalarına muhalif tüm sanatçıları hedef haline getirmişti.
Erdoğan, mesela Viyana’da Alabora’yı kitleye “Sözde sanatçı, sevsinler sizin gibi sanatçıyı, ne sanatçısı..” diye şikayet ederken, kendisini “Sanatın ve sanatçının dostu, bienallerin efendisi, festivallerin hamisi, müzelerimizin abisi” şeklinde algılayacak halimiz kalmıyordu pek.
*
Gezi günlerinde, Ankara’daki mobil miting maratonu sırasında Altınpark’ta “yuhalama” sesleriyle harmanlanan konuşmasında da “Sanatçı istediğini destekler, istediğine muhalefet eder” görüşünden çok “Vay! Bana muhalefet ha? Yedim sizi!” havası hâkimdi:
“...Sanatçılara da söylüyorum; siz 10 yıllık iktidarımızda bizden ne istediniz de almadınız? Devlet Tiyatroları’nı sizlere hasr eden bu iktidarımızda ne istediniz de almadınız? Ama bundan sonraki süreç böyle çalışmayacak. Çok daha farklı çalışacak. Çünkü bu milletin iktidarına saygı duymayanlar bunun bedelini öder...”
Bu gazı alan hükümet yanlısı gazetelerin, mesela Yeni Akit’in “İşte çapulculara destek verenler” manşetini “linç kampanyası” olarak mı değerlendirirsiniz, yoksa “çanak çömlek kampanyası” olarak mı, siz karar verin.
O manşette sanatçılar, gazeteciler isim isim, liste halinde hedef gösterilirken şu ifade kullanılıyordu: “Gazetemiz, Başbakan Erdoğan’ın işaret ettiği bankacı, işadamı ve sanatçıları araştırdı ve söz konusu kişilerin açıklamalarını ve tweet’lerini derledi...”
*
Yeni Türkiye’de linç kampanyalarına prim veriliyor muymuş, verilmiyor muymuş anlayın işte.
“Linç kampanyalarına” karşı çıkmak, ancak bu tür kampanyaların hepsine tavır alındığında mana kazanabilir, samimiyet testini hasarsız atlatabilir.
Yoksa bu “Dokunmayın Şahan’ıma, girişin Alabora’ya” tavrıyla ancak “Atma Şekspir, drama kardeşiyiz” dedirtiriz, vesselam!
İŞTE KANAT ATKAYA'NIN BUGÜNKÜ YAZISI...
TANE tane anlatayım:
Bir: Başbakan Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı Vizyon Belgesi’ni açıkladığı toplantıya katılan ünlülere hakaret edilmesi saçmalığın daniskasıdır, haksızlıktır, ayıptır.
İki: İsteyen şarkıcı, edebiyatçı, heykeltıraş, oyuncu, ressam, televizyon yıldızı vb. istediği siyaseti, siyasetçiyi açıkça destekler, destekleyebilmelidir.
Üç: Başbakan Erdoğan’ın “Biz böyle linçlere, linç kampanyalarına prim vermeyiz” diyerek toplantıya katılan ünlülere sahip çıkması da iyidir, hoştur, doğrudur.
Dört: Ancak bu “mesele”nin bir de “ancak” kısmı vardır! O ancak kısmında mutabık kalamazsak bir ilkeye değil, yanımızda durana sahip çıkmış oluruz ki; yapılan da maalesef “herkes açısından” bundan ibarettir.
*
Başbakan Erdoğan’ın sanat ve sanatçılarla ilgili tavrı, başka alanlarda da olduğu gibi “Ya benimsin, ya kara toprağın” çizgisine yakın.
“Linç kampanyalarına prim vermeyiz” sözlerinin samimiyetini basit bir dayanıklılık testine tabi tutmaya kalktığımızda çatırdayarak dağıldığını görebiliriz.
Mehmet Ali Alabora’yı ele alalım.
Taksim Gezi Parkı günlerinde yazdığı bir tweet (Hâlâ anlamıyor musunuz, mesele ağaç değil) bizzat Erdoğan’ın hedef göstermesiyle linç kampanyasına dönüşmüştü.
Hükümete yakın gazetelerin uydurmalarla, abartılarla, iftiralarla dolu manşetleri sadece Alabora’yı değil, hükümetin politikalarına muhalif tüm sanatçıları hedef haline getirmişti.
Erdoğan, mesela Viyana’da Alabora’yı kitleye “Sözde sanatçı, sevsinler sizin gibi sanatçıyı, ne sanatçısı..” diye şikayet ederken, kendisini “Sanatın ve sanatçının dostu, bienallerin efendisi, festivallerin hamisi, müzelerimizin abisi” şeklinde algılayacak halimiz kalmıyordu pek.
*
Gezi günlerinde, Ankara’daki mobil miting maratonu sırasında Altınpark’ta “yuhalama” sesleriyle harmanlanan konuşmasında da “Sanatçı istediğini destekler, istediğine muhalefet eder” görüşünden çok “Vay! Bana muhalefet ha? Yedim sizi!” havası hâkimdi:
“...Sanatçılara da söylüyorum; siz 10 yıllık iktidarımızda bizden ne istediniz de almadınız? Devlet Tiyatroları’nı sizlere hasr eden bu iktidarımızda ne istediniz de almadınız? Ama bundan sonraki süreç böyle çalışmayacak. Çok daha farklı çalışacak. Çünkü bu milletin iktidarına saygı duymayanlar bunun bedelini öder...”
Bu gazı alan hükümet yanlısı gazetelerin, mesela Yeni Akit’in “İşte çapulculara destek verenler” manşetini “linç kampanyası” olarak mı değerlendirirsiniz, yoksa “çanak çömlek kampanyası” olarak mı, siz karar verin.
O manşette sanatçılar, gazeteciler isim isim, liste halinde hedef gösterilirken şu ifade kullanılıyordu: “Gazetemiz, Başbakan Erdoğan’ın işaret ettiği bankacı, işadamı ve sanatçıları araştırdı ve söz konusu kişilerin açıklamalarını ve tweet’lerini derledi...”
*
Yeni Türkiye’de linç kampanyalarına prim veriliyor muymuş, verilmiyor muymuş anlayın işte.
“Linç kampanyalarına” karşı çıkmak, ancak bu tür kampanyaların hepsine tavır alındığında mana kazanabilir, samimiyet testini hasarsız atlatabilir.
Yoksa bu “Dokunmayın Şahan’ıma, girişin Alabora’ya” tavrıyla ancak “Atma Şekspir, drama kardeşiyiz” dedirtiriz, vesselam!