'HÜRRİYET ÖNCE MAYMUNLAŞTI, SONRA FARELEŞTİ ŞİMDİ DE DANSÖZ OLDU!...' BEKİR COŞKUN'UN KAYIĞI SU ALIYOR!..' EMRE AKÖZ'DEN İLGİNÇ BİR HÜRRİYET ANALİZİ!...
Hürriyet'in birinci sayfasında başlayan dalgalanma iç sayfalara da yansıyacak. Bakalım kayıkçı ne yapacak?
Bekir Coşkun'un kayığı su alıyor
Gazete okurları arasında bir 'test' yapılsa, gündemi sadece Hürriyet'ten takip edenler son sıralarda yer alır.
Halbuki iyi para kazandığı için bu gazetenin geniş bir haber ağı var.
Ayrıca bürokrasiye hep yakın durduğu için devlet içinden bolca haber gelir Hürriyet'e.
(Hoş bazen, utanç verici bir biçimde kullanılır ve kandırılır ama olacak o kadar.)
Ancak, diğer haber kaynaklarına başvurmayan Hürriyet okurları, son dönemde fena halde geri kaldı.
Olan biteni anlamadan koca bir yılı geride bıraktılar.
Niye böyle oldu?
Çünkü gazeteleri 'maymunlaşmıştı'. Yani Ergenekon gibi, cumhuriyet tarihinin en çarpıcı soruşturması sürerken, Hürriyet "görmüyorum, duymuyorum, konuşmuyorum" pozisyonundaydı.
Her konuda fikri olan köşe yazarları, Ergenekon meselesini görmemek için bin takla atıyordu.
Hürriyet'in manşetleri "Kadehle içki satışı yasaklanıyor" gibi yalan haberlerle dolduruluyordu.
Mızrak çuvala sığmaz hale geldiğinde, yani Ergenekon'u görmemek mümkün olmadığında ise ikinci fasla geçtiler: Fareleştiler.
Ergenekon haberlerini 'tırtıklamaya', yani karalamaya çalıştılar. Bu çaba da fayda etmeyince seçimlerden beri demediklerini bırakmadıkları Başbakan Erdoğan'dan aman dilediler.
Yani, çoktan tahmin ettiğimiz gibi, artık 'dansözlük' safhasına geçtiler.
Hürriyet okurunun halini düşünebiliyor musunuz?
"Ne tuhaf bir durum" diyordur başı dönen, aklı karışan okur, "düne kadar Başbakan bizim gazetenin boy hedefiydi, şimdi birinci sayfanın yıldızı oldu."
Ancak bu tip olaylar asla "birinci sayfa politikasının" değişmesiyle bitmez.
Bir yıl boyunca Ergenekon hakkında susmuş ama mesela "laiklik elden gidiyor, şeriat geliyor" diye atıp tutmuş köşe yazarlarına yeniden ayar vermek gerekir.
Peki ayar nasıl verilir?
Emin Çölaşan, Hürriyet'ten çıkarıldığında bu işin nasıl yapıldığını öğrenmiştik.
Şimdi de sırada Bekir Coşkun var. Sansürle ilgili dünkü yazısını okumalısınız.
Belli ki Emin Çölaşan'a yapılan ona da yapılmış:
"Aman Bekirciğim, etme eyleme" denmiş, "ne olur Tayyip'e fazla giydirme, bak tam aramızı düzeltme aşamasındayız, hem sonra biliyorsun patronun şu İddaa işi filan da var. Anla artık."
Halbuki iyi para kazandığı için bu gazetenin geniş bir haber ağı var.
Ayrıca bürokrasiye hep yakın durduğu için devlet içinden bolca haber gelir Hürriyet'e.
(Hoş bazen, utanç verici bir biçimde kullanılır ve kandırılır ama olacak o kadar.)
Ancak, diğer haber kaynaklarına başvurmayan Hürriyet okurları, son dönemde fena halde geri kaldı.
Olan biteni anlamadan koca bir yılı geride bıraktılar.
Niye böyle oldu?
Çünkü gazeteleri 'maymunlaşmıştı'. Yani Ergenekon gibi, cumhuriyet tarihinin en çarpıcı soruşturması sürerken, Hürriyet "görmüyorum, duymuyorum, konuşmuyorum" pozisyonundaydı.
Her konuda fikri olan köşe yazarları, Ergenekon meselesini görmemek için bin takla atıyordu.
Hürriyet'in manşetleri "Kadehle içki satışı yasaklanıyor" gibi yalan haberlerle dolduruluyordu.
Mızrak çuvala sığmaz hale geldiğinde, yani Ergenekon'u görmemek mümkün olmadığında ise ikinci fasla geçtiler: Fareleştiler.
Ergenekon haberlerini 'tırtıklamaya', yani karalamaya çalıştılar. Bu çaba da fayda etmeyince seçimlerden beri demediklerini bırakmadıkları Başbakan Erdoğan'dan aman dilediler.
Yani, çoktan tahmin ettiğimiz gibi, artık 'dansözlük' safhasına geçtiler.
Hürriyet okurunun halini düşünebiliyor musunuz?
"Ne tuhaf bir durum" diyordur başı dönen, aklı karışan okur, "düne kadar Başbakan bizim gazetenin boy hedefiydi, şimdi birinci sayfanın yıldızı oldu."
Ancak bu tip olaylar asla "birinci sayfa politikasının" değişmesiyle bitmez.
Bir yıl boyunca Ergenekon hakkında susmuş ama mesela "laiklik elden gidiyor, şeriat geliyor" diye atıp tutmuş köşe yazarlarına yeniden ayar vermek gerekir.
Peki ayar nasıl verilir?
Emin Çölaşan, Hürriyet'ten çıkarıldığında bu işin nasıl yapıldığını öğrenmiştik.
Şimdi de sırada Bekir Coşkun var. Sansürle ilgili dünkü yazısını okumalısınız.
Belli ki Emin Çölaşan'a yapılan ona da yapılmış:
"Aman Bekirciğim, etme eyleme" denmiş, "ne olur Tayyip'e fazla giydirme, bak tam aramızı düzeltme aşamasındayız, hem sonra biliyorsun patronun şu İddaa işi filan da var. Anla artık."
Emin Çölaşan işten çıkarıldığında gözler Bekir Coşkun'a dönmüştü. O ne yapacaktı?
"Biz bir kayıktaydık. Kürek arkadaşımı dalgalar aldı" diye başladığı 16 Ağustos 2007 tarihli yazısını şöyle bağlamıştı:
"Ne yapmalıyım. Asılsam mı küreklere? Avuçlarım kanasa da, hırsımdan ağlasam da, o yere doğru
"Biz bir kayıktaydık. Kürek arkadaşımı dalgalar aldı" diye başladığı 16 Ağustos 2007 tarihli yazısını şöyle bağlamıştı:
"Ne yapmalıyım. Asılsam mı küreklere? Avuçlarım kanasa da, hırsımdan ağlasam da, o yere doğru