Hürriyet okur temsilcisinden o fotoğrafa tepki: 'Frikik gazeteciliği'nin yeni örneği, yakışmadı!
Hürriyet okur temsilcisi Faruk Bildirici köşesinden gazetesine veryansın etti: "Bu, Hürriyet’i bir bulvar gazetesi kategorisine sokmaktır"
Hürriyet Okur Temsilcisi Faruk Bildirici, eteğinin rüzgar nedeniyle havalandığı sırada çekilen fotoğrafı yayımlayan Kelebek'e tepki gösteren oyuncu Hande Soral'ın yanında olduğunu söyleyerek gazetesini eleştirdi. "Bu fotoğraf, kadın oyuncunun mahrem alanına apaçık müdahaledir" diyen Bildirici, "Bu fotoğrafa haber değeri katan ne? Kamu yararı, genel ilgi vb. olmadığı gibi okuyucuların böyle bir fotoğrafı merakla bekledikleri de söylenemez herhalde" ifadesini kullandı. "Dünyada başka ülkelerde ve internetin kuralsız evreninde bu tür fotoğrafların yayınlanması da ölçü olamaz. Bu gerekçeyi öne sürmek, Hürriyet’i bir bulvar gazetesi kategorisine sokmaktır" diyen Bildirici, "Hem burası Türkiye, bu ülkede gazetecilik yapıyoruz. Açıkça söyleyelim, bu fotoğraf Hürriyet’e ve tabii Kelebek’e hiç yakışmadı. Modası geçmiş ve cinsiyetçi 'frikik gazeteciliği'nin yeni örneklerini bu gazetede görmemeliyiz" dedi.
Bildirici'nin Hürriyet'te "Frikik gazeteciliği" başlığıyla yayımlanan (28 Mart 2016) yazısından bazı bölümler şöyle:
Kadın oyuncu Hande Soral'ın sırttan çekilmiş fotoğrafı cuma günü Kelebek'in birinci sayfasının tam ortasında, en görünür yerinde yayınlanmıştı.
Rüzgârda uçuşan eteğinin altından kalçası ve iç çamaşırı görünüyordu.
Fotoğrafa okurlardan tepki gecikmedi. Ünlü de olsa bir kadının böyle bir fotoğrafının yayınlanmasının yanlış olduğunu savunuyorlardı. Sosyal medyada da eleştiriler birbirini izledi.
Hande Soral da böyle bir fotoğrafının yayınlanmasına üzülmüştü. Tepkisini Twitter mesajlarıyla duyurdu. “Bu sabah Hürriyet gazetesinde gördüğüm fotoğrafımın şokunu atlatmam mümkün değil” diyen Soral, bu fotoğrafın yayınlanmasını özetle şöyle eleştiriyordu:
“Tamamen habersiz ve savunmasız bir durumda çekilmiş bir fotoğrafın bir gazetenin manşetinden afişe edilmesinin bana, aileme vereceği üzüntü ve zararı nasıl göremezsiniz? Yazıklar olsun, bu mu habercilik ve magazin anlayışınız? Sırf tanınan biri olduğum için mi bir kadını aşağılama, afişe etme hakkını habercilik gücünün altında kullanıyorsunuz. Bu kesinlikle gazetecilik değildir. Kadına şiddetin başka bir türüdür, istismardır, tacizdir!”
Soral’ın bu eleştirisi, bizi magazin gazeteciliği ile ilgili olarak geçmişi hayli eski bir tartışmaya götürüyor. Magazin gazetecileri, ünlülerin yaşamlarına istedikleri gibi girebilir, istedikleri fotoğrafı çekebilirler mi?
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, paparazzilerin çektiği ve Almanya’da yayınlanan fotoğrafları için açtığı davada Prenses Caroline’i haklı bulmuştu. Mahkeme, özel hayata müdahale edildiğini ve o fotoğrafların “toplumda genel ilgi uyandıran bir tartışmaya katkıda bulunmadığı”na karar verdi.
Türkiye’de de Sezen Aksu’nun kiraladığı tekneden denize girerken gizlice bikinili fotoğraflarının çekilmesi davasında benzer bir karar çıkmıştı. İki yıl kadar önce sonuçlanan davada, İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Aksu’nun “özel hayatının gizliliğinin ihlal edildiğine” karar vermişti. Prenses Caroline davasına atıfta bulunulan kararda magazin gazeteciliği eleştiriliyordu:
“Magazin basınında yer alan fotoğraflar genellikle ilgilisinin zulüm hissi yaşamasına neden olan, sürekli devam etmekte olan bir taciz ortamında çekilmiş olabilir. Basının şöhret sahibi kişilerin bu tür fotoğraflarını yayımlarken bu kişilerin rızalarını da göz önünde bulundurması gerekir. Özel hayata ilişkin görüntülerin yayımlanmasında kamu yararı olmadığı görülmektedir.”
Bu iki kararı aktardıktan sonra Kelebek’teki Hande Soral fotoğrafına dönelim. Bu fotoğrafın yayınında kamu yararından ya da genel ilgiden bahsedemeyiz. Bu fotoğraf, kadın oyuncunun mahrem alanına apaçık müdahaledir.
Gazetecilik açısından bakarsak, bir fotoğrafın yayınlanması için “haber değeri” olması gerekir. Bu fotoğrafa haber değeri katan ne? Kamu yararı, genel ilgi vb. olmadığı gibi okuyucuların böyle bir fotoğrafı merakla bekledikleri de söylenemez herhalde.
Dünyada başka ülkelerde ve internetin kuralsız evreninde bu tür fotoğrafların yayınlanması da ölçü olamaz. Bu gerekçeyi öne sürmek, Hürriyet’i bir bulvar gazetesi kategorisine sokmaktır. Hem burası Türkiye, bu ülkede gazetecilik yapıyoruz.
Açıkça söyleyelim, bu fotoğraf Hürriyet’e ve tabii Kelebek’e hiç yakışmadı. Modası geçmiş ve cinsiyetçi “frikik gazeteciliği”nin yeni örneklerini bu gazetede görmemeliyiz.
Yazının tamamı için tıklayın
Bildirici'nin Hürriyet'te "Frikik gazeteciliği" başlığıyla yayımlanan (28 Mart 2016) yazısından bazı bölümler şöyle:
Kadın oyuncu Hande Soral'ın sırttan çekilmiş fotoğrafı cuma günü Kelebek'in birinci sayfasının tam ortasında, en görünür yerinde yayınlanmıştı.
Rüzgârda uçuşan eteğinin altından kalçası ve iç çamaşırı görünüyordu.
Fotoğrafa okurlardan tepki gecikmedi. Ünlü de olsa bir kadının böyle bir fotoğrafının yayınlanmasının yanlış olduğunu savunuyorlardı. Sosyal medyada da eleştiriler birbirini izledi.
Hande Soral da böyle bir fotoğrafının yayınlanmasına üzülmüştü. Tepkisini Twitter mesajlarıyla duyurdu. “Bu sabah Hürriyet gazetesinde gördüğüm fotoğrafımın şokunu atlatmam mümkün değil” diyen Soral, bu fotoğrafın yayınlanmasını özetle şöyle eleştiriyordu:
“Tamamen habersiz ve savunmasız bir durumda çekilmiş bir fotoğrafın bir gazetenin manşetinden afişe edilmesinin bana, aileme vereceği üzüntü ve zararı nasıl göremezsiniz? Yazıklar olsun, bu mu habercilik ve magazin anlayışınız? Sırf tanınan biri olduğum için mi bir kadını aşağılama, afişe etme hakkını habercilik gücünün altında kullanıyorsunuz. Bu kesinlikle gazetecilik değildir. Kadına şiddetin başka bir türüdür, istismardır, tacizdir!”
Soral’ın bu eleştirisi, bizi magazin gazeteciliği ile ilgili olarak geçmişi hayli eski bir tartışmaya götürüyor. Magazin gazetecileri, ünlülerin yaşamlarına istedikleri gibi girebilir, istedikleri fotoğrafı çekebilirler mi?
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, paparazzilerin çektiği ve Almanya’da yayınlanan fotoğrafları için açtığı davada Prenses Caroline’i haklı bulmuştu. Mahkeme, özel hayata müdahale edildiğini ve o fotoğrafların “toplumda genel ilgi uyandıran bir tartışmaya katkıda bulunmadığı”na karar verdi.
Türkiye’de de Sezen Aksu’nun kiraladığı tekneden denize girerken gizlice bikinili fotoğraflarının çekilmesi davasında benzer bir karar çıkmıştı. İki yıl kadar önce sonuçlanan davada, İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Aksu’nun “özel hayatının gizliliğinin ihlal edildiğine” karar vermişti. Prenses Caroline davasına atıfta bulunulan kararda magazin gazeteciliği eleştiriliyordu:
“Magazin basınında yer alan fotoğraflar genellikle ilgilisinin zulüm hissi yaşamasına neden olan, sürekli devam etmekte olan bir taciz ortamında çekilmiş olabilir. Basının şöhret sahibi kişilerin bu tür fotoğraflarını yayımlarken bu kişilerin rızalarını da göz önünde bulundurması gerekir. Özel hayata ilişkin görüntülerin yayımlanmasında kamu yararı olmadığı görülmektedir.”
Bu iki kararı aktardıktan sonra Kelebek’teki Hande Soral fotoğrafına dönelim. Bu fotoğrafın yayınında kamu yararından ya da genel ilgiden bahsedemeyiz. Bu fotoğraf, kadın oyuncunun mahrem alanına apaçık müdahaledir.
Gazetecilik açısından bakarsak, bir fotoğrafın yayınlanması için “haber değeri” olması gerekir. Bu fotoğrafa haber değeri katan ne? Kamu yararı, genel ilgi vb. olmadığı gibi okuyucuların böyle bir fotoğrafı merakla bekledikleri de söylenemez herhalde.
Dünyada başka ülkelerde ve internetin kuralsız evreninde bu tür fotoğrafların yayınlanması da ölçü olamaz. Bu gerekçeyi öne sürmek, Hürriyet’i bir bulvar gazetesi kategorisine sokmaktır. Hem burası Türkiye, bu ülkede gazetecilik yapıyoruz.
Açıkça söyleyelim, bu fotoğraf Hürriyet’e ve tabii Kelebek’e hiç yakışmadı. Modası geçmiş ve cinsiyetçi “frikik gazeteciliği”nin yeni örneklerini bu gazetede görmemeliyiz.
Yazının tamamı için tıklayın