HÜRRİYET EŞCİNSEL HAKEM İÇİN NASIL BİR KAMPANYA BAŞLATTI? İŞTE O KAMPANYA VE YAZI!..
Hürriyet, ilk röportajını Ayşe Arman'a veren eşcinsel hakem Halil İbrahim Dinçdağ için bir destek hattı açtı.
Teşekkür ederim hepinize.
Çok çok teşekkür ederim.
ANNELER, BABALAR, GENÇLER, YAŞLILAR, GAY´LER, HETEROSEKSÜELLER KISACASI BU SATIRLARI OKUYAN HERKES... Biz, Halil İbrahim´e yapılanların haksızlık olduğuna inanıyoruz. Ve ona destek olmak istiyoruz. Onun yaşadıklarını telafi etmek mümkün değil ama en azından elinden alınan hakemliği geri verilmeli. Bu sayfalarda yazılanları okuyup, bizimle aynı fikirdeyseniz, siz de ona haksızlık yapıldığını düşünüyorsanız tıklayın destek verin. Tepkileriniz, Spordan Sorumlu Devlet Bakanlığı'na ve Türkiye Futbol Federasyonu'na ulaşsın... |
ALLAH'IM BENİ BUNUNLA İMTİHAN EDİYOR
Posta kutuma sürekli eşcinsel hakem Halil İbrahim Dinçdağ´ı destekleyen mailler düşüyor.
Mail atan istisnasız herkes dil, din, ırk ve cinsiyet ayrımına karşı olduğu belirtiyor.
Hiç kimse başkalarına zarar vermediği müddetçe, cinsel tercihleri yüzünden yargılanmamalı diyor.
Halil İbrahim´in hakemliği nasıl yaptığı sorgulanmalı, eşcinselliği kimseyi ilgilendirmemeli diyor.
Halil İbrahim´in mesleği ona iade edilmeli diyor.
Bana akıl fikir veriyorlar, "Lütfen bu meselenin üzerine gidin, Futbol Federasyonu´yla, Merkez Hakem Kurulu´yla görüşün, üyeleriyle, başkanlarıyla röportaj yapın. Bu işin peşini bırakmayın..."
Ben siz bir şey söyleyeyim mi?
Mutluluktan ağlamak istiyorum.
Hani, "Hiçbir halt olmaz bu ülkede!" diyoruz ya.
Ben bazen diyorum, umutsuzluğa kapılıyorum çünkü.
Ama sonra böyle günler de, "Fena halde yanılmışım!" diyorum, "Hiçbir şeyin değişmediğini zannettiğimiz ülkemizde aslında pek çok şey değişiyor, eşcinselliğe bile artık farklı bakılıyor."
Bu meselede bunu gördüm.
Yüzlerce mail okudum.
Halil İbrahim´e yapılanın korkunç bir ayrımcılık olduğunu kadınlar, erkekler, gençler, yaşlılar, eşcinseller, heteroseksüeller bas bas bağırıyor.
Tek yapmamız gereken onlara kulak vermek.
*
Bu arada, ilk defa bir haberi, hurriyet.com.tr´yle yani Fatih Çekirge ve ekibiyle el ele götürüyoruz. Nasıl hoşuma gidiyor anlatamam. Benim için hurriyet.com.tr, neredeyse elinizde tuttuğunuz Hürriyet Gazetesi kadar önemli, çünkü gazeteyi esas olarak ben internetten takip ediyorum.
Her an karşımda açık.
Ve şimdi Halil İbrahim´e destek olmak isteyenler hurriyet.com.tr´ye giriyor ve tıklıyor.
Biz sonunda, "Şu kadar insan bu ayrımcılığa karşı çıkıyor, şu kadar insan ´bu genç adama mesleği iade edilmeli´ diyor" diyebileceğiz.
Elimizde rakamsal bir veri olacak.
Ben o verilerle Futbol Federasyonu´nun ve Merkez Hakem Kurulu´nun kapısını çalabileceğim: "Bu kadar insan tepki gösterdi, ne diyorsunuz?"
Buradan Fatih Çekirge´ye de teşekkür etmek istiyorum.
Onun elinde insanların nabzını anında tutabileceği müthiş bir güç var, hurriyet.com.tr´yle her gün 2 milyon insana ulaşıyor, o da bu olayda bize destek çıktı.
Bu iş devam edecek, el ele sürdüreceğiz.
Bizi izlemeye devam edin.
Ve Halil İbrahim´e görevinin iade edilmesini istiyorsanız, tıklamaya...
4.5 yaşındaki düdük aklınca beni korkutuyor
Dün sabah Alya, sabahın köründe okula giderken, minik bir Aysel Gürel halindeydi.
Kafasına bütün çiçekli tokaları takmış...
Pembeler, fuşyalar, kırmızılar...
Bütün o tokalar da, marul gibi kafasının önünde açmış...
Onu o halde görünce, elimde olmadan bir kahkaha attım.
Eşek kafam, yapmaz olaydım!
"Ben bunları takmaya çok uğraştım ama sen bana güldün!" dedi ve ağlamaya başladı.
"Gel buraya" dedim sarıldım.
"Pardon, isteyerek gülmedim!"
"Güldün!"
"Biraz şaşırdım o kadar. Güzel olmuş ama okul saçı değil..."
"Ben böyle gideceğim!" dedi.
"Hatta, bunları da takacağım!"
Pespembe, upuzun kalpli bir kolye gösteriyor ve bir de kırmızı bir bilezik...
Dediğini yaptı ve taktı...
Üzerinde lacivert yeşil pilili okul forması, kafası çiçekler içinde, orasından burasından kolyeler, bilezikler sarkan bir kız...
Yemin ederim, rahmetli Aysel Gürel´in yanına koysanız, "Hah bunun torunu!" dersiniz.
İnanılmaz bir şekerlik, inanılmaz bir rüküşlük...
Aynı zamanda "Benden kork! Ben her şeyi yapabilirim" mesajı veriyor.
4 buçuk yaşındaki düdük, aklınca beni korkutuyor!
*
Derin bir nefes aldım.
Dedim ki içimden, "Ben ondan daha büyüğüm ve şimdilik daha akıllıyım, inatlaşmanın manası yok, ´Çıkar onu!´ demeyeceğim."
Çünkü biliyorum bu anı bekliyor, kendini yerden yere atacak, sınırlarımı sonuna kadar zorlayacak.
"Peki, sen nasıl istersen" dedim, "Ama öğretmenin nasıl olsa okula böyle gelmemen gerektiğini sana söyleyecek. Hadi babayı öp, servise bin!"
Sevgilim o sırada tıraş oluyordu, altında bir şort vardı, üzeri de çıplaktı, yüzü gözü de köpük içindeydi, Alya´yı sabahın 7´sinde takmış takıştırmış görünce biraz şaşırdı ama hiç ses çıkarmadı.
Aynadan göz göz geldik sevgilimle.
"Güzel olmuş muyum?" dedi Alya.
"Evet, ama okula değil partiye gider gibi olmuşsun." dedi baba. "Yine de sen bilirsin. Hadi ben de aşağı geleyim, seni yolcu etmek için..."
Kapıya geldik.
Kafasının ön tarafı çiçek bahçesi gibi olan, orasından burasından kolyeler sarkan, inatçı kızımız servise bindi, ona öpücük yolladık ve gitti.
Biz iki sevgili, evin önünde kalakaldık.
Sıkı sıkı birbirimize sarıldık, sevgilim kulağıma, "Bu daha hiçbir şey!" dedi, "Sana çekmişse yandık, 12 yaşında evden kaçacak!"
Ben de "Sana çekmişse de, dünyanın en iyi aşığı olacak!" dedim.
Gülüştük, öpüştük.
O an, orada, oturduğumuz evin önünde, sevdiğim adamın kollarında ne kadar şanslı olduğumu düşündüm... Ve şükrettim.
Ayşe Arman/Hürriyet