Hrant Dink cinayeti azmettiricisi özür diledi!
Yasin Hayal, "İstemdışı sarf ettiğim sözlerden dolayı Dink Ailesi'nden ve Orhan Pamuk'tan özür diliyorum" dedi.
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink cinayetine ilişkin kamu görevlilerinin ihmali olduğu gerekçesiyle açılan ve ana dava ile birleştirilen bugünkü duruşmada sanıkların savunmalarına geçildi.
Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya bağlanan hükümlü sanık Yasin Hayal, "İstemdışı sarf ettiğim sözlerden dolayı Dink Ailesi'nden ve Orhan Pamuk'tan özür diliyorum. Kullanılan silah sadece bana aitti. Böyle bir olayın içinde kullanılacağını bilseydim, Ogün'e vermezdim. Tahliyemi talep ediyorum" dedi.
Yasin Hayal, yargılama sürecinde Orhan Pamuk'a yönelik "Orhan Pamuk akıllı olsun" tehtidinde bulunurken, duruşmalarda Dink ailesine de hakaret ve tehditler savurmuştu.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmada, Dink ailesi avukatlarından Bahri Belen, Hakan Bakırcıoğlu, Sebu Aslangil, Emel Ataktürk Sevimli, İnci İşbulur ve Melike Polat hazır bulundu. Davada yargılanan Ali Fuat Yılmazer, Ramazan Akyürek, Ercan Demir, Celalettin Cerrah, Ahmet İlhan Güler, Reşat Altay, Faruk Sarı, Sabri Uzun, Onur Karakaya, Mehmet Ayhan, Mehmet Ali Özkılıç, Muhittin Zenit ve Özkan Mumcu da duruşmaya katıldı. Yasin Hayal ve Ogün Samast ise duruşmaya görüntülü olarak ceza evinden katıldı.Davanın tutuksuz sanıklarından Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Engin Dinç ve Erhan Tuncel ise duruşmaya katılmadı.
Duruşmada ilk olarak dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay savunma yaptı.
Yaklaşık 40 yıllık meslek hayatı boyunca emniyet teşkilatının bütün kademelerinde çalıştığını söyleyen Altay, “7 ilde il emniyet müdürlüğü görevinde bulundum. Kırklareli'de görev yaparken 2006 Mayıs ayındaki kararname ile Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü'ne atandım. Meslek hayatımın tamamında terör örgütleriyle mücadele içinde oldum. Hiçbir dönemde illegal örgütle ilişkim olmadı. Kanunlara saygılı bir biçimde görevimi yerine getirmeye çalıştım. Sabıkam yoktur. Legal ya da illegal cemaat, teşkilat, partiyle ilişkim olmamıştır. Bu olaya kadar hiçbir soruşturma geçirmedim. Soruşturma savcısına içtenlikle cevap verdim. Hrant Dink cinayeti gibi toplumun bütününü ilgilendiren bir olayda sanık durumuna düştüm. Dink davasında sanık olarak yargılanmaktan dolayı hicap duyuyorum." dedi.
Altay, savunmasına şöyle devam etti: "Benden önce görevde bulunan Ramazan Akyürek de İstihbarat Daire Başkanlığı'na atanmıştı. Trabzon'da gerçekleşen operasyonlarla ilgili bana herhangi bir bilgi verilmedi. O dönem Rahip Santoro cinayeti, bir profesörün öldürülmesine teşebbüs edilmesi ve ardından öldürülmesi, Trabzonsporlu futbolcuların otomobillerinin kurşunlanması ve Mc Donalds'ın bombalanması olayları kamuoyunda 'Trabzon'da neler oluyor?' şeklinde bir hassasiyet oluşturmuştu. Bu nedenle göreve başladığım günün ertesi günü başta istihbarat şube olmak üzere sırayla bütün birimlerden brifing yaparak mevcut durumu öğrenmeye ve ne gibi tedbirler alınması gerektiğini tespit etmeye çalıştım. Aldığım tüm brifinglerde Dink'e yönelik suikast girişiminde bulunulacağına ilişkin istihbarat alındığına dair tarafıma hiçbir bilgi verilmemiştir.
Göreve başladıktan bir müddet sonra Trabzon İstihbarat Şube Müdürü Engin Dinç makamıma gelerek, bir yardımcı istihbarat elemanının sorunlu olduğunu ve bilgi vermediğini, sürekli para talep ettiğini bu agresif yapısıyla istemediğimiz bir olaya karışabileceğini söyledi. Bu elemanın hangi konularda bilgi getirdiğini sordum. Bana bu elemanın Karadeniz'deki radikal dini gruplar, Çeçenistan ile bağlantılı dini gruplara ilişkin haber alma faaliyetleri yürüttüğünü söyledi. Ben kendisine bu elemanın motivasyonunun sağlanması için eğer benim görüşmemin bir yararı olacaksa görüşebileceğimi ilettim. Engin Dinç ise 'Siz zahmet etmeyin' diyerek yanımdan ayrıldı. Engin Dinç bana yardımcı istihbarat elemanının Yasin Hayal grubunun Dink'e yönelik bir eylem tasarladıkları hakkında bilgi getirdiği konusunda hiçbir bilgi vermedi. Trabzon'dan tayin olup gidinceye kadar da ne yardımcı istihbarat elemanı ne de Dink'e yönelik yapılması düşünülen eylemler hakkında bir daha benimle konuşmadı."
‘FARUK SARI, DİNK SUİKASTIYLA İLGİLİ HİÇBİR BİLGİ VERMEDİ’
2006 yılı Temmuz ayının sonlarında Faruk Sarı'nın Trabzon İstihbarat Şube Müdürü olarak göreve başladığını ifade eden Altay, "Faruk Sarı'nın göreve başlamasından, cinayetin işlendiği tarihe kadar suikastla ilgili olarak Faruk Sarı tarafından bana hiçbir bilgi verilmemiştir. 2006 Kasım ayında Faruk Sarı, yardımcı istihbarat elamanı olarak çalışan Mehmet Kurt kod adlı kişinin (davanın tutuksuz sanığı Erhan Tuncel) çok agresif olduğunu, buluşmalara gelmediğini, düzensiz olduğunu, herhangi bir bilgi vermediğini, başka istihbarat kurumlarıyla da ilişkisi olduğunu söyleyerek istihbarat elemanlığından çıkarılması gerektiğini düşündüğünü anlattı. Daha öncesinde Engin Dinç ile konuşmamda da Dinç'in bahsettiği elemanın bu kişiyle aynı olduğunu anladım. Mehmet Kurt'un yardımcı istihbarat elemanlığından çıkarılması için üst yazısını hazırlayarak İstihbarata Daire Başkanlığı'na gönderdim. İstihbarat Daire Başkanlığı tarafından elemanın çıkarılmasına karar verildi. Bu süreçte de İstihbarat Daire Başkanlığı yetkilileri tarafından da Mehmet Kurt'un, Hrant Dink suikastı tasarısıyla ilgili bilgi getiren eleman olduğuna dair bana yazılı ve sözlü herhangi bir bilgi de iletilmedi. İstihbarat bilgileri doğrultusunda hazırlanan F3 ve F4 bilgi raporlarından toplamda 12 adet rapor düzenlenmişti. Bunların ilk 8’i “buluşma ve bilgi temini yönünde olan raporlardır. Bu raporlarda ciddi bir eylem hazırlığı gibi bilgi bulunmuyordu.” ifadelerini kullandı.
‘ERHAN TUNCEL'İN İSTİHBARAT ELEMANI OLDUĞUNU BİLMİYORDUM’
Hrant Dink Cinayetinden bir gün sonra 20 Ocak 2006 tarihinde öğlen saatlerinde Ogün Samast'ın babasının Çarşı Polis Merkezi'ne başvurarak, televizyonda izlediği beyaz bereli kişinin kendi oğlu olduğunu bilgisini verdiğini söyleyen Altay, "Bunun üzerine bu şahsı ve konuyla ilgili bütün birim amirlerini makama çağırdım. Samast'ın babası, mülakat sonucu televizyonda fotoğrafı gösterilen kişinin oğlu Ogün Samast olduğunu, bir kaç gün önce İstanbul'a gittiğini, Yasin Hayal'le ilişkisi olduğunu ve iyi görüştüklerini söyledi. İstanbul'da kalabileceği yerlerin bilgisini aldıktan sonra dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah'ı arayarak bilgi verdim. Ayrıca Yasin Hayal ve çevresinde kim varsa gözaltına alınmaları talimatını verdim. Gözaltına alınan şüpheliler İstanbul'a uçakla gönderildi." şeklinde konuştu.
Daha sonra Celalettin Cerrah'ın kendisini aradığını aktaran Altay, "Cerrah, sorgu sonucunda Erhan Tuncel'in Trabzon'da yardımcı istihbarat elemanı olduğunu, Dink cinayetine yönelik Trabzon Emniyet Müdürlüğü görevlilerine bilgi verdiğini açıkladığını söyledi. Cerrah'ın söylediği zamana kadar Erhan Tuncel'in 'Mehmet Kurt' kod adlı yardımcı istihbarat elemanı olduğunu, Dink'e yönelik bilgi getirdiği hususunu bilmiyordum. Erhan Tuncel'in Dink cinayeti ile ilgili olarak emniyet teşkilatına yardımcı istihbarat elemanı olduğunu İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah'tan aldığım bilgi dahilinde öğrendim. Cerrah ile görüşme yaptığım sırada İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek'in de yanında olduğunu öğrenerek onunla görüşmek istedim. Akyürek'e cinayetin Yasin Hayal grubu ile ilgili olduğunu söylememe rağmen bu konuda bana hiçbir bilgi vermediği gibi İstanbul Emniyet Müdürüne de hiçbir bilgi vermediğini öğrendim. Suçlamaları kabul etmiyorum. Beraatimi istiyorum.” ifadelerini kullandı.
“DİNK’İN ÖLDÜRÜLMESİ ÜLKE MENFAATİ İÇİN SON DERECE OLUMSUZ BİR DURUM”
Duruşmada daha sonra üye hakimin Dink cinayetine ilişkin bilgilerin kendisinden gizlenmesinin özel bir amacı olup olmadığını konusunda ne düşündüğünü sorması üzerine Altay, “Hrant Dink gibi bir insanın öldürülmesi ülke menfaati için son derece olumsuz bir durum. Allah'tan cinayetin faili ertesi gün yakalandı. Eğer yakalanmasaydı devlet töhmet altında kalırdı. O dönem belli bir cemaate mensup insanların emniyet teşkilatında bulunduklarına ve söz sahibi olduklarına dair yaygın bir görüş vardı. Ben de bu görüşe katılıyorum. Dink cinayetini gerçekleştirmek isteyenler, Türkiye'de nasıl bir sonuç yaratmayı amaç edinmişlerse o sonucu arzu edenlerin bu konuyu da belirleme noktasında görev yapanların gizleme gayretinin sonucudur.” dedi.
YASİN HAYAL: PAMUK VE DİNK AİLESİNDEN ÖZÜR DİLERİM
Tutuksuz sanık olan dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay'ın savunmasının ardından, hükümlü sanık Yasin Hayal söz aldı. Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya bağlanan Hayal, "İstemdışı sarf ettiğim sözlerden dolayı Dink Ailesi'nden ve Orhan Pamuk'tan özür diliyorum. Kullanılan silah sadece bana aitti. Böyle bir olayın içinde kullanılacağını bilseydim, Ogün'e vermezdim. Tahliyemi talep ediyorum" dedi.
Mahkeme Başkanı Canel Rüzgar ise "Sen zaten tutuklu değil, hükümlüsün" diye cevap verdi.
Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya bağlanan hükümlü sanık Yasin Hayal, "İstemdışı sarf ettiğim sözlerden dolayı Dink Ailesi'nden ve Orhan Pamuk'tan özür diliyorum. Kullanılan silah sadece bana aitti. Böyle bir olayın içinde kullanılacağını bilseydim, Ogün'e vermezdim. Tahliyemi talep ediyorum" dedi.
Yasin Hayal, yargılama sürecinde Orhan Pamuk'a yönelik "Orhan Pamuk akıllı olsun" tehtidinde bulunurken, duruşmalarda Dink ailesine de hakaret ve tehditler savurmuştu.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmada, Dink ailesi avukatlarından Bahri Belen, Hakan Bakırcıoğlu, Sebu Aslangil, Emel Ataktürk Sevimli, İnci İşbulur ve Melike Polat hazır bulundu. Davada yargılanan Ali Fuat Yılmazer, Ramazan Akyürek, Ercan Demir, Celalettin Cerrah, Ahmet İlhan Güler, Reşat Altay, Faruk Sarı, Sabri Uzun, Onur Karakaya, Mehmet Ayhan, Mehmet Ali Özkılıç, Muhittin Zenit ve Özkan Mumcu da duruşmaya katıldı. Yasin Hayal ve Ogün Samast ise duruşmaya görüntülü olarak ceza evinden katıldı.Davanın tutuksuz sanıklarından Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Engin Dinç ve Erhan Tuncel ise duruşmaya katılmadı.
Duruşmada ilk olarak dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay savunma yaptı.
Yaklaşık 40 yıllık meslek hayatı boyunca emniyet teşkilatının bütün kademelerinde çalıştığını söyleyen Altay, “7 ilde il emniyet müdürlüğü görevinde bulundum. Kırklareli'de görev yaparken 2006 Mayıs ayındaki kararname ile Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü'ne atandım. Meslek hayatımın tamamında terör örgütleriyle mücadele içinde oldum. Hiçbir dönemde illegal örgütle ilişkim olmadı. Kanunlara saygılı bir biçimde görevimi yerine getirmeye çalıştım. Sabıkam yoktur. Legal ya da illegal cemaat, teşkilat, partiyle ilişkim olmamıştır. Bu olaya kadar hiçbir soruşturma geçirmedim. Soruşturma savcısına içtenlikle cevap verdim. Hrant Dink cinayeti gibi toplumun bütününü ilgilendiren bir olayda sanık durumuna düştüm. Dink davasında sanık olarak yargılanmaktan dolayı hicap duyuyorum." dedi.
Altay, savunmasına şöyle devam etti: "Benden önce görevde bulunan Ramazan Akyürek de İstihbarat Daire Başkanlığı'na atanmıştı. Trabzon'da gerçekleşen operasyonlarla ilgili bana herhangi bir bilgi verilmedi. O dönem Rahip Santoro cinayeti, bir profesörün öldürülmesine teşebbüs edilmesi ve ardından öldürülmesi, Trabzonsporlu futbolcuların otomobillerinin kurşunlanması ve Mc Donalds'ın bombalanması olayları kamuoyunda 'Trabzon'da neler oluyor?' şeklinde bir hassasiyet oluşturmuştu. Bu nedenle göreve başladığım günün ertesi günü başta istihbarat şube olmak üzere sırayla bütün birimlerden brifing yaparak mevcut durumu öğrenmeye ve ne gibi tedbirler alınması gerektiğini tespit etmeye çalıştım. Aldığım tüm brifinglerde Dink'e yönelik suikast girişiminde bulunulacağına ilişkin istihbarat alındığına dair tarafıma hiçbir bilgi verilmemiştir.
Göreve başladıktan bir müddet sonra Trabzon İstihbarat Şube Müdürü Engin Dinç makamıma gelerek, bir yardımcı istihbarat elemanının sorunlu olduğunu ve bilgi vermediğini, sürekli para talep ettiğini bu agresif yapısıyla istemediğimiz bir olaya karışabileceğini söyledi. Bu elemanın hangi konularda bilgi getirdiğini sordum. Bana bu elemanın Karadeniz'deki radikal dini gruplar, Çeçenistan ile bağlantılı dini gruplara ilişkin haber alma faaliyetleri yürüttüğünü söyledi. Ben kendisine bu elemanın motivasyonunun sağlanması için eğer benim görüşmemin bir yararı olacaksa görüşebileceğimi ilettim. Engin Dinç ise 'Siz zahmet etmeyin' diyerek yanımdan ayrıldı. Engin Dinç bana yardımcı istihbarat elemanının Yasin Hayal grubunun Dink'e yönelik bir eylem tasarladıkları hakkında bilgi getirdiği konusunda hiçbir bilgi vermedi. Trabzon'dan tayin olup gidinceye kadar da ne yardımcı istihbarat elemanı ne de Dink'e yönelik yapılması düşünülen eylemler hakkında bir daha benimle konuşmadı."
‘FARUK SARI, DİNK SUİKASTIYLA İLGİLİ HİÇBİR BİLGİ VERMEDİ’
2006 yılı Temmuz ayının sonlarında Faruk Sarı'nın Trabzon İstihbarat Şube Müdürü olarak göreve başladığını ifade eden Altay, "Faruk Sarı'nın göreve başlamasından, cinayetin işlendiği tarihe kadar suikastla ilgili olarak Faruk Sarı tarafından bana hiçbir bilgi verilmemiştir. 2006 Kasım ayında Faruk Sarı, yardımcı istihbarat elamanı olarak çalışan Mehmet Kurt kod adlı kişinin (davanın tutuksuz sanığı Erhan Tuncel) çok agresif olduğunu, buluşmalara gelmediğini, düzensiz olduğunu, herhangi bir bilgi vermediğini, başka istihbarat kurumlarıyla da ilişkisi olduğunu söyleyerek istihbarat elemanlığından çıkarılması gerektiğini düşündüğünü anlattı. Daha öncesinde Engin Dinç ile konuşmamda da Dinç'in bahsettiği elemanın bu kişiyle aynı olduğunu anladım. Mehmet Kurt'un yardımcı istihbarat elemanlığından çıkarılması için üst yazısını hazırlayarak İstihbarata Daire Başkanlığı'na gönderdim. İstihbarat Daire Başkanlığı tarafından elemanın çıkarılmasına karar verildi. Bu süreçte de İstihbarat Daire Başkanlığı yetkilileri tarafından da Mehmet Kurt'un, Hrant Dink suikastı tasarısıyla ilgili bilgi getiren eleman olduğuna dair bana yazılı ve sözlü herhangi bir bilgi de iletilmedi. İstihbarat bilgileri doğrultusunda hazırlanan F3 ve F4 bilgi raporlarından toplamda 12 adet rapor düzenlenmişti. Bunların ilk 8’i “buluşma ve bilgi temini yönünde olan raporlardır. Bu raporlarda ciddi bir eylem hazırlığı gibi bilgi bulunmuyordu.” ifadelerini kullandı.
‘ERHAN TUNCEL'İN İSTİHBARAT ELEMANI OLDUĞUNU BİLMİYORDUM’
Hrant Dink Cinayetinden bir gün sonra 20 Ocak 2006 tarihinde öğlen saatlerinde Ogün Samast'ın babasının Çarşı Polis Merkezi'ne başvurarak, televizyonda izlediği beyaz bereli kişinin kendi oğlu olduğunu bilgisini verdiğini söyleyen Altay, "Bunun üzerine bu şahsı ve konuyla ilgili bütün birim amirlerini makama çağırdım. Samast'ın babası, mülakat sonucu televizyonda fotoğrafı gösterilen kişinin oğlu Ogün Samast olduğunu, bir kaç gün önce İstanbul'a gittiğini, Yasin Hayal'le ilişkisi olduğunu ve iyi görüştüklerini söyledi. İstanbul'da kalabileceği yerlerin bilgisini aldıktan sonra dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah'ı arayarak bilgi verdim. Ayrıca Yasin Hayal ve çevresinde kim varsa gözaltına alınmaları talimatını verdim. Gözaltına alınan şüpheliler İstanbul'a uçakla gönderildi." şeklinde konuştu.
Daha sonra Celalettin Cerrah'ın kendisini aradığını aktaran Altay, "Cerrah, sorgu sonucunda Erhan Tuncel'in Trabzon'da yardımcı istihbarat elemanı olduğunu, Dink cinayetine yönelik Trabzon Emniyet Müdürlüğü görevlilerine bilgi verdiğini açıkladığını söyledi. Cerrah'ın söylediği zamana kadar Erhan Tuncel'in 'Mehmet Kurt' kod adlı yardımcı istihbarat elemanı olduğunu, Dink'e yönelik bilgi getirdiği hususunu bilmiyordum. Erhan Tuncel'in Dink cinayeti ile ilgili olarak emniyet teşkilatına yardımcı istihbarat elemanı olduğunu İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah'tan aldığım bilgi dahilinde öğrendim. Cerrah ile görüşme yaptığım sırada İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek'in de yanında olduğunu öğrenerek onunla görüşmek istedim. Akyürek'e cinayetin Yasin Hayal grubu ile ilgili olduğunu söylememe rağmen bu konuda bana hiçbir bilgi vermediği gibi İstanbul Emniyet Müdürüne de hiçbir bilgi vermediğini öğrendim. Suçlamaları kabul etmiyorum. Beraatimi istiyorum.” ifadelerini kullandı.
“DİNK’İN ÖLDÜRÜLMESİ ÜLKE MENFAATİ İÇİN SON DERECE OLUMSUZ BİR DURUM”
Duruşmada daha sonra üye hakimin Dink cinayetine ilişkin bilgilerin kendisinden gizlenmesinin özel bir amacı olup olmadığını konusunda ne düşündüğünü sorması üzerine Altay, “Hrant Dink gibi bir insanın öldürülmesi ülke menfaati için son derece olumsuz bir durum. Allah'tan cinayetin faili ertesi gün yakalandı. Eğer yakalanmasaydı devlet töhmet altında kalırdı. O dönem belli bir cemaate mensup insanların emniyet teşkilatında bulunduklarına ve söz sahibi olduklarına dair yaygın bir görüş vardı. Ben de bu görüşe katılıyorum. Dink cinayetini gerçekleştirmek isteyenler, Türkiye'de nasıl bir sonuç yaratmayı amaç edinmişlerse o sonucu arzu edenlerin bu konuyu da belirleme noktasında görev yapanların gizleme gayretinin sonucudur.” dedi.
YASİN HAYAL: PAMUK VE DİNK AİLESİNDEN ÖZÜR DİLERİM
Tutuksuz sanık olan dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay'ın savunmasının ardından, hükümlü sanık Yasin Hayal söz aldı. Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya bağlanan Hayal, "İstemdışı sarf ettiğim sözlerden dolayı Dink Ailesi'nden ve Orhan Pamuk'tan özür diliyorum. Kullanılan silah sadece bana aitti. Böyle bir olayın içinde kullanılacağını bilseydim, Ogün'e vermezdim. Tahliyemi talep ediyorum" dedi.
Mahkeme Başkanı Canel Rüzgar ise "Sen zaten tutuklu değil, hükümlüsün" diye cevap verdi.