HOKKABAZ'DAN SONRA TÜRKBESK KAVGASI...TÜRKBESK'İMİ SELAMİ ŞAHİN ÇALDI!!! YAZAR CEMAL BİLGE'DEN MÜTHİŞ İDDİA!...
Hokkabaz olmak için de ille Sermet Erkin´den kurs almak gerekmiyor.Bazıları dünyaya Hokkabaz olarak geliyor.Böylelerinin kursa ihtiyaçları yok.Onlar zaten Hokkabaz doğuyorlar.Bundan yıllar önce buna benzer bir hadise benim başımdan geçmişti.
Hokk'A'baz
Yaptığı her güzel şey olaydır Cem´in... Bu defaki de öyle oldu... Bir film yaptı, sadece konuşulmadı, sadece beğenilmedi, taşlandı da garibim...
`Neden böyle oldu?´ diye abuk bir soru sormayacağım... Çünkü burası Türkiye... Reklamımız için sineğin yağını bile kullanacak kadar basit insanlarız vesselam...
Reklam için medyaya kendi kendini bastıranların olduğu bir ülkede Cem´e böyle bir suçlama yapılmış çok değil..
Komedi sanatı deyince Türkiye´de 4 isim var: Bunlar; Cem Yılmaz, Mehmet Ali Erbil, Beyaz ve Yılmaz Erdoğan´dır...
Ve bu dört ismin başarılı olmak için `çalmaya´ ihtiyaçları yoktur. Ama onlara `Hırsız´ diyenlerin (özellikle şu günlerde) çok ciddi reklama ihtiyaçları vardır...
Bundan yıllar önce buna benzer bir hadise benim başımdan geçmişti... İlgilenir misiniz bilmem. Ama madem okuyorsunuz, bilmeniz de fayda var derim...
TÜRKBESK´İMİ SELAMİ ŞAHİN ÇALMIŞTI
Arabeskin zehir olup halkın damarına enjekte edildiği yıllarda ona alternatif bir müzik türü ortaya koymuştum... Adına da `Türkbesk´ demiştim... Bağlı olduğum şirketin adı da İsmail Ezer ve Mustafa Diker´in ortaklığındaki `Hülya Plaktı´...
2 başlı Hülya Plak o günün koşullarında adam gibi bir prodüksiyon ortaya koyamadıklarından benim projede göz göre göre güme gitti...
Bu müziğin icrasında kullanılacak enstrümanlar Türk ve Batı sazlarının bileşiminden oluşuyordu... Dolayısıyla en az 35 parçalık bir saza ihtiyaç vardı.
Prodüksiyon ucuza gelsin diye İsmail ve Mustafa Bey´ler benim hayli iddialı olduğum projemi 8 kişilik `Adnan Varveren´ ve gurubuna ihale edip oldu bittiye getirmişlerdi emeklerimi...
Hazırlıkların üçüncü hatta dördüncü sınıf kalite üzerinden yapıldığını görünce kaliteli bestelerimi geri çekip ne kadar `takoz´ diye tabir edilen şarkılarım varsa onları sürmüştüm namluya....
Çünkü isim babası olduğum ve çok büyük emekler verdiğim `Türkbesk´; şirketimin bana tahsis ettiği saz heyeti ile otomatikman `Arabesk´e dönüştürülmek istenmişti... Herşeyin en kötüsüne rağmen yaptığım iş Unkapanı´nda yankı bulmuştu...
Türkbesk´le ilgilenenler bir bir ortaya çıkmaya başlamışlardı... Çünkü ismi farklıydı... Benimse; o yıllardaki gücüm belliydi... Şirketimde öyle hak arayacak bir şirket değildi... Bütün bu olumsuzluklara rağmen yinede en onurlusundan koşturuyorduk...
Bunun oluşumunda annemin ve eşimin inkar edilemeyecek kadar büyük hak ve emekleri vardır üzerimde... Sonunda albümü yaptık... Ama şöyle bir baktığınızda buna albüm demeye bin şahit lazımdı...
İçe sinmesi bir yana kötü bile demek az kalırdı ona... Dedim ya... Tahsis edilen saz gurubunun gücü ortadaydı... Adnan Varveren, Bayram Durmaztuna, Cavit Deringöl, Ali Gencebay ve diğerleri... Albümü şişirmek için ellerinden geleni yaptılar...
Neyse... Albüm kötüydü... Hem de çok kötüydü... Fakat müzik türüm Unkapanı´nda ses bulmuştu...
Bir gece saat 23.30 sularında radyo dinliyorum... Dinlediğim frekans TRT... İstesenizde o yıllarda ona alternatif bir radyo frekansı yok... Programın sunucusu Mehpare Çelik. Konuğu Selami Şahin...
Konu ise : TÜRKBESK...
Yani Selami Şahin (sözde) geliştirdiği yeni bir müzik türünü anlatıyor Mehpare´ye iştahlı iştahlı...
Öyle bir anlatıyorki; üzüleyim mi, ağlayayım mı, kahır mı olayım yoksa intihar mı edeyim bilmiyorum... Bu dört seçenek arasında gidip gidip geliyorum...
Yaptığı her güzel şey olaydır Cem´in... Bu defaki de öyle oldu... Bir film yaptı, sadece konuşulmadı, sadece beğenilmedi, taşlandı da garibim...
`Neden böyle oldu?´ diye abuk bir soru sormayacağım... Çünkü burası Türkiye... Reklamımız için sineğin yağını bile kullanacak kadar basit insanlarız vesselam...
Reklam için medyaya kendi kendini bastıranların olduğu bir ülkede Cem´e böyle bir suçlama yapılmış çok değil..
Komedi sanatı deyince Türkiye´de 4 isim var: Bunlar; Cem Yılmaz, Mehmet Ali Erbil, Beyaz ve Yılmaz Erdoğan´dır...
Ve bu dört ismin başarılı olmak için `çalmaya´ ihtiyaçları yoktur. Ama onlara `Hırsız´ diyenlerin (özellikle şu günlerde) çok ciddi reklama ihtiyaçları vardır...
Bundan yıllar önce buna benzer bir hadise benim başımdan geçmişti... İlgilenir misiniz bilmem. Ama madem okuyorsunuz, bilmeniz de fayda var derim...
TÜRKBESK´İMİ SELAMİ ŞAHİN ÇALMIŞTI
Arabeskin zehir olup halkın damarına enjekte edildiği yıllarda ona alternatif bir müzik türü ortaya koymuştum... Adına da `Türkbesk´ demiştim... Bağlı olduğum şirketin adı da İsmail Ezer ve Mustafa Diker´in ortaklığındaki `Hülya Plaktı´...
2 başlı Hülya Plak o günün koşullarında adam gibi bir prodüksiyon ortaya koyamadıklarından benim projede göz göre göre güme gitti...
Bu müziğin icrasında kullanılacak enstrümanlar Türk ve Batı sazlarının bileşiminden oluşuyordu... Dolayısıyla en az 35 parçalık bir saza ihtiyaç vardı.
Prodüksiyon ucuza gelsin diye İsmail ve Mustafa Bey´ler benim hayli iddialı olduğum projemi 8 kişilik `Adnan Varveren´ ve gurubuna ihale edip oldu bittiye getirmişlerdi emeklerimi...
Hazırlıkların üçüncü hatta dördüncü sınıf kalite üzerinden yapıldığını görünce kaliteli bestelerimi geri çekip ne kadar `takoz´ diye tabir edilen şarkılarım varsa onları sürmüştüm namluya....
Çünkü isim babası olduğum ve çok büyük emekler verdiğim `Türkbesk´; şirketimin bana tahsis ettiği saz heyeti ile otomatikman `Arabesk´e dönüştürülmek istenmişti... Herşeyin en kötüsüne rağmen yaptığım iş Unkapanı´nda yankı bulmuştu...
Türkbesk´le ilgilenenler bir bir ortaya çıkmaya başlamışlardı... Çünkü ismi farklıydı... Benimse; o yıllardaki gücüm belliydi... Şirketimde öyle hak arayacak bir şirket değildi... Bütün bu olumsuzluklara rağmen yinede en onurlusundan koşturuyorduk...
Bunun oluşumunda annemin ve eşimin inkar edilemeyecek kadar büyük hak ve emekleri vardır üzerimde... Sonunda albümü yaptık... Ama şöyle bir baktığınızda buna albüm demeye bin şahit lazımdı...
İçe sinmesi bir yana kötü bile demek az kalırdı ona... Dedim ya... Tahsis edilen saz gurubunun gücü ortadaydı... Adnan Varveren, Bayram Durmaztuna, Cavit Deringöl, Ali Gencebay ve diğerleri... Albümü şişirmek için ellerinden geleni yaptılar...
Neyse... Albüm kötüydü... Hem de çok kötüydü... Fakat müzik türüm Unkapanı´nda ses bulmuştu...
Bir gece saat 23.30 sularında radyo dinliyorum... Dinlediğim frekans TRT... İstesenizde o yıllarda ona alternatif bir radyo frekansı yok... Programın sunucusu Mehpare Çelik. Konuğu Selami Şahin...
Konu ise : TÜRKBESK...
Yani Selami Şahin (sözde) geliştirdiği yeni bir müzik türünü anlatıyor Mehpare´ye iştahlı iştahlı...
Öyle bir anlatıyorki; üzüleyim mi, ağlayayım mı, kahır mı olayım yoksa intihar mı edeyim bilmiyorum... Bu dört seçenek arasında gidip gidip geliyorum...