HINCAL ULUÇ:VALS,YILMAZ ÖZDİL:ÇİFTETELLİ,AHMET HAKAN:HAKA!..PEKİ ERTUĞRUL ÖZKÖK'ÜN YAZI TARZI HANGİ DANSA BENZİYOR?
Her köşe yazarının bir dans tarzı var! Vatan yazarı Mutlu Tönbekici yazarların yazı stillerini analiz etti, hangi yazara hangi dans olur?..
Yazarların yazıyla dans stilleri
Cengiz Eren aradı. "Köşe yazıları sana da dans gibi gelmiyor mu? Her köşe yazarının bir dans tarzı var. Düşünsene bunun üzerinde" dedi.
Düşündüm. İşte kategoriler:
***
Haşmet Babaoğlu: ZEYBEK. Kılı kırk yardığı, sakin sakin yazdığı, bir Egeli ehlikeyfine sahip olduğu, oraya basmayayım, buraya dikkat edeyim, aman kimselerin kalbini kırmayayım, etliye sütlüye fazla karışmayayım dediği için.
Hıncal Uluç: VALS. Bütün salonu bitmek tükenmek bilmeyen bir enerjiyle durmadan dolaşıp her konuda bir fikir sahibi olduğu, her daim genç ve güzel "yeteneklerin" elinden tuttuğu, onlara destek olup dansı öğrettiği, alaturkalıklardan hiç hoşlanmadığı, valsçiler gibi daima dimdik durduğu ve hiç şaşırtmadığı için.
Ahmet Hakan: HAKA. Avustralyalı yerlilerinin sert bir dansı. Hiç kimseden lafını esirgemediği, sürekli şaşırttığı, tahmin edilebilir olmadığı, bir sağa bir sola "hah! huh!" diyerek milletin ödünü kopardığı, sataşıp sataşılmayı sevdiği, bazen balyoz gibi bazen kadife gibi olabildiği tam da bu nedenle izlemesi çok eğlenceli olduğu için.
Engin Ardıç: KILIÇ KALKAN. Her kuruma, her ideolojiye, her resmi tarih parçasına, her laf söyleyene, her yan bakana şakada şukada giriştiği, hiç öyle duygusallıklara prim vermediği ve tek başına takıldığı için.
Ertuğrul Özkök: SEMA. Semazenler gibi bembeyaz olduğu, her zaman dengeyi gözetmeye çalıştığı, ne olursa olsun zarafetini kaybetmediği, sabit fikirli olmayıp dönmekten çekinmediği, dönerken en derindeki içine baktığı/bakabildiği için.
Ayşe Arman: MODERN DANS. Orijinal, biricik, nevi şahsına münhasır, devrimci, yenilikçi, komple anti geleneksel olduğu ve insana "bunu ben de yaparım ne olacak ki" dedirtebildiği ama deneyince öyle olmadığını gösterdiği için.
Serdar Turgut: SICAK SAC ÜZERİNDE YÜRÜYEN KEDİ DANSI. Kıyıda köşede ne kadar netameli konu varsa onlara girdiği, bastığı yere hiç dikkat etmediği, veya mazoistliğinden bilhassa tehlikeli yerlerde bastığı, bu yüzden insanların öfkesini üzerine çektiği, zaman zaman başını belaya soktuğu, sonra bir şey olmamış gibi koltuğa oturup keyifle kürkünü yaladığı ve bu yüzden onu izlemekten insan kendini alamadığı için.
Yılmaz Özdil: ÇİFTETELLİ. Bir başa veya sona ihtiyaç duymadan, düğünlerdeki gibi hobara kendini ortaya atıp, sonra vızt diye hiç müdanesiz çekip gidebildiği, özel figürlere ihtiyaç duymadığı, coşkulu, neşeli ama basit, net ve bildik olduğu için.
Bekir Çoşkun: TANGO. Hüzünlü ve duygusal olduğu, kelimelerle sevişir gibi dans ettiği, kızdı mı partnerini "göbeğini kaşıyorsun!" deyip pistin öte tarafına sertçe atabildiği, ama sonra tangodaki gibi geri gelip o çok sevdiği halkı ile yeniden dans ettiği için.
Mutlu Tönbekici/VATAN