Hıncal Uluç’tan ‘Bir Başkadır’ yorumu: Başka falan değil!

Sabah gazetesinin yazarı Hıncal Uluç, Bir Başkadır dizisinin çok uzun olduğunu ve monologlar ile susulan anların kısalması durumunda 1 bölüme indirilebileceğini savundu

Sabah’ın yazarı Hıncal Uluç, bugünkü köşesinde Berkun Oya’nın yazıp yönettiği ve Netflix’te yayınlanan Bir Başkadır dizisiyle ilgili yorumlar yaptı.

Hıncal Uluç, dizinin uzun monologlardan, susma sahnelerinden oluştuğunu ve bu açıdan sıkıcı olduğunu öne sürerek, “Berkun'un yazdığı senaryo ile Berkun'un yönettiği dizi ise, 20 değil, 200 saniye susmalar, bakmalarla dolu” diye yazdı.

“Bir Başkadır'da da ayakkabı giyme çıkarmaları ezberledik” diyen Uluç, “Kusur, Berkun Oya'nın hem yazar, hem yönetmen olmasında.. O bitmez tükenmez monologların kelimesine kıyamamış” tespitinde bulundu.

Uluç bunlarla birlikte dizinin beğenilme sebebinin iyi oyunculuklar ve Berkun Oya’nın anlatımı olduğunu belirtti.

Hıncal Uluç’un “Bir Başkadır başka falan değil” başlıklı yazısı özetle şöyle:

'200 SANİYE SUSMALAR, BAKMALAR...'

“Berkun gerçekten Shakespeare'iyen tiradlar yazıyor.. Ama Shakespeare 400 yıl öncenin oyun yazarıydı. Sinemasız, televizyonsuz, eğlencenin az, vaktin bol olduğu devirlerde insanlar gidip 3 saat o tiradları dinliyor, keyif de alıyorlardı.

(…)

Berkun'un yazdığı senaryo ile Berkun'un yönettiği dizi ise, 20 değil, 200 saniye susmalar, bakmalarla dolu.. Tek başına bir yere, olmadı boşluğa, ya da iki başına birbirine susarak bakan insanlar.. Yani çıkarın o susan sahneleri.. Dizi 4 bölüme iner..

İkincisi.. TRT'nin izlediğim tek dizisi Benim Adım Melek'teki uzatma hileleri.. 45 dakikaya zor yeten bir senaryo ile 180 dakikalık diziyi nasıl çekeceksin?.

(…)

Bir Başkadır'da da ayakkabı giyme çıkarmaları ezberledik..

Nuri Bilge Ceylan usulü, Anadolu yollarında gidiyorsa bir araç, o araçla, bir vadide, bir ovada boydan boya, uzaktan çekimle seyrettik.. Birisi köy yerinde bir yere nasıl gidecek?. Yürüyerek.. Bütün yolu defalarca yürüdük.. Bir 30 dakika daha mı?. Al sana bir buçuk bölüm tamam..

(…)

Şimdi ruh doktoru ile hastası karşı karşıya oturuyor, dizinin nerdeyse yarısında.. Nedir ruh doktoru hasta ilişkisinde teşhis tedavi yolu..

Konuşma..

Oturuyorlar karşı karşıya diyelim on dakika.. 8 dakikası susma ile geçiyor. Doktor hastayı, hasta doktoru hissediyor olmalılar ki, susarak anlaşıyorlar. Peki biz seyirciler ne oluyoruz?.

Hasta kız, ağbisi ile yaşıyor.. Yengesi içine kapanmış, konuşmuyor. Küçük yeğen hiç konuşmuyor.. Konuşanın da ağzından laf kerpetenle çıkıyor. Hani "Nokta" konan yerlerde sussalar, es verseler bir derece.. Her kelimeden sonra susuyorlar.. Karşısındaki "Anlamadım, ne dedin" diyor. Cevap sessizlik.. Sessizlik.. Sessizlik.. O sessiz sahneleri de at..

Allah sizi inandırsın, dizi bir bölümde biter.. 60 dakikalık çok güzel bir televizyon filmi olur.”