Hıncal Uluç'tan Bakan Kılıç'a mektup: Demirören'i görevden alın, bunlar kokuştular!
Sabah yazarı Hıncal Uluç, Türk futbolunun kötü durumda olduğunu savunarak, durumun sorumlusunun Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Yıldırım Demirören olduğunu söyledi.
Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç'a mektup yazdığını belirten Uluç, mektubunda "Türk futbolu iyice batmadan Demirören Federasyonunu tüm kurulları ile görevden alın. Bunlar kokuştular. Futbol camiası artık hiç birine güvenmiyor" ifadelerine yer verdiğini belirtti.
Hıncal Uluç'un Sabah'ta yayımlanan "Fatih Terim, krizi çözemedi!." başlıklı yazısı şöyle:
"Önce, Bilal Meşe'nin olaylara sebep olan yazısının son bölümünü okuyalım..
***
...Arda'nın arkadaşlarını toplayıp, "Bu takım yıldızların takımıdır" demesini çok yadırgadık! Yani, Fatih Terim'e olan kırgınlığını- kızgınlığını bu şekilde ifade etmesini asla ona yakıştıramadık! Antalya'da başlayan ve Fransa'da devam eden kamplarda her fırsatta, futbolculara takımın havasını - suyunu sorduk, takımdaşlıklarını sorguladık. Hep, "mükemmel" yanıtını aldık, meğer ne kadar yalanmış, sanalmış!
Ahh şu paranın gözü kör olsun! En iyi dostluklara bile sünger çekebiliyormuş! Yalnız, o ay-yıldızlı formanın parayla-pulla değerinin ölçülemeyeceğini ne çabuk unuttunuz? O formayı giymek için bu ülkede milyonlarca gencin sırada beklediğini, hayal ettiğini biliyor musunuz? Ay-yıldızlı ekip öyle denildiği gibi yıldızların değil, ülkenin takımıdır, hepimizin gurudur, onurudur.
Takım olmak da kolay değildir... Eğer, sorunları, krizleri hep birlikte aşabiliyorsanız, takımsınızdır. Oynayanlar, oynamayanlar başarı ve başarısızlıkta sarmaş- dolaş olabiliyorsa takımsınız. Ki bunu da göremedik açıkçası! O zaman ortaya çıkıp, "Biz iyi ekibiz, biz şöyleyiz, böyleyiz" yalanlarına sığınmayacaksınız!
***
Bilal Meşe, çok açık ve çok net, "Arda, Fatih Terim'e kızgın ve kırgındı. Bu kırgınlık ve kızgınlığın sebebi paraydı" diyor.
Çok ağır ve bir futbolcunun kariyerine de, saygınlığına da leke düşürecek ağır ithamlar bunlar.
Peki nerden çıktı bu karalama?.
Geriye dönelim.
Euro 2016 finallerine gerçekten mucize bir şekilde kalınca, coşan (!) Futbol Federasyonu Başkanı, yüzlerce yakınını, devletin, yani halkın parası ile Paris tatiline davet ederken, futbolcuları da ihmal etmemiş, bütçede 150 bin euro olarak yazılı final primi için "500 de benden" demişti. Ama karışık demişti. 150 bini 500'e mi çıkarmıştı, yoksa 500 eklemiş miydi?. Ayrıca bütçede ilave için fasıl yoktu. Para nerden ödenecekti?. Federasyon muhasebecileri sorunu çözmeye çalışırken, primlerin ödenmesi gecikti. Bu arada ikinci bir sorun çıktı. Bir prim listesi açıklandı. Primler futbolculara eşit dağıtılmamıştı.
Türkiye Futbol Direktörü (Ne demekse, kimse hâlâ bilmiyor) ve Milli Takımlar Teknik Direktörü Fatih Terim "Primleri ben paylaştırmadım" dedi.
Fatih'in takımına primi kim paylaştırdı bilmiyoruz. Hocanın dediği "Birileri, aldıkları sürelere göre paylaştırmış" oldu.
Demirören'in halkın cebinden hovardalığı ve Terim'in resmen işin içinden sıyrılma çabası, birtakım söylentilere ve takım içinde huzursuzluğa yol açınca, Kaptan Arda, durumun daha kötüye gitmemesi için Fatih Terim'le bir konuşma yaptı.
Bu görüşme medyaya bir "Algı operasyonu" olarak yansıdı. Arda, arkadaşları adına Terim'e gitmiş ve prim pazarlığı yapmıştı.
Arda "Ben pazarlık yapmadım. Listede milli takıma hizmet eden personel yoktu. Onlara da prim verilsin istedim" dedi ama onu dinleyen olmadı. Medya, Arda başta yıldız futbolcuların takımı sattıkları havasını yarattı. Bu hava altında, İspanya maçında Türk seyirciler Arda'yı ıslıkladı, yuhaladılar. Ağlamaklı hale gelen Arda'yı, rakip İspanyol futbolcular teselli etti..
Olaylar iyice tatsızlaştı. Terim, Arda başta yıldızları kadro dışı bıraktı.. Sonra güya Emre'nin araya girmesi ile yeniden kadroya aldı ama açıklamayı "İçime sinmedi" diye yaptı. Medya Terim'in tavrını haklı olarak "Arda ve arkadaşları 'Yukardan gelen emirle' kadroya alındılar" diye yorumladı. İş iyice bulandı.
Şimdi burda duralım..
En başta Arda olmak üzere, Türk Milli Takımının yıldızlarını "Para için takımı sattılar" ithamı Arda ile Fatih Terim arasındaki konuşmadan sonra çıktı.
Amerikalıların bir lafı vardır. "Bir asansörde iki kişi varsa, biri gaz kaçırırsa, kimin kaçırdığını ikisi de bilir."
Şimdi iki kişi arasında geçen bir konuşmayı basına kim sızdırmıştı böyle?.
"Ben sadece personel için de prim istedim" diyen Arda'nın olması mümkün mü?.
O zaman?.
Şimdi bir zincire bakalım..
Bilal Meşe, Şansal Büyüka'nın kankasıdır yıllardır. Son aylarda Milliyet'te tam sayfa güya sorular sorarak, Şansal'ın fikirlerini tam sayfa yazar, haftada bir..
Şansal da, Fatih Terim'in kankasıdır. Erman Toroğlu hafta sonunda Sabah'ta isim vermeden bu zincirden söz etti.
Şimdi olaylara bakın ve Bilal'in yazısını bir daha okuyun..
"Arda'nın babası yaşındaki gazeteci" iddia edildiği gibi, tertemiz, masum mu sizce?. YoksaArda ve arkadaşlarını yok etmeye yönelik bir "Algı Operasyonu"nun son halkası mı?.
***
Türk futbolunu bu hale getiren baş kişi, yöneticiliğin "Y"sinden habersiz Yıldırım Demirören'dir. Bu bir. Son olaylar onun, bütçede bile yokken "Benden de 500 bin" deme hovardalığı ile başlamıştır.
İki numaralı suçlu "Ben her şeyi bilirim ve yaparım" diyen, bu yüzden milli takım ve gazetecilerle bindiği "Olay Uçağı"na Kafile Başkanı olarak bir federasyon üyesi bile almayan ama beş metre gerisinde kopan kıyametten haberi olmadığını iddia eden Türkiye Futbol Direktörü Fatih Terim'dir.
Yani, çok büyük maaşlı "Tek Yetkili" Fatih Terim, bu krizi maalesef yönetememiştir.
Arda Turan ağır sözler söyleyerek ve Bilal'in gırtlağını sıkarak, kendi kendisini haklıyken haksız duruma düşüren kurbandır. Olay sonrası kendisi de "Yaptığım hataydı" demiştir zaten.
Yani Arda, "Suçlular Merdiveni"nin en alt basamağındaki kişidir.
***
Peki çözüm?.
"Arda özür dilemeli" diyenlere sözüm var. Arda, hata olduğunu zaten kabul ederek genelde özür dilemiştir zaten, kamuoyundan. Ama Bilal Meşe özel özürü için, önce Bilal, Arda'dan ve kamuoyundan özür dilemelidir.
Ama bu karşılıklı özürler, bataklık yerinde durdukça sorunu çözmez. Çünkü yenileri gelir batarlar..
Olaylar daha başlamadan Spor Bakanına bir açık mektup yazmış ve "Türk futbolu iyice batmadan Demirören Federasyonunu tüm kurulları ile görevden alın. Bunlar kokuştular. Futbol camiası artık hiç birine güvenmiyor" dedim.
Ardından skandal patlak verdi. Her kafadan bir ses çıktı. Konuşmayan tek kişi, dikkat buyrun Spor Bakanı..
Niye susuyor bakan?.. Niye gözlerini yummuş gibi duruyor, bilmiyor ve anlamıyorum.
Ama operasyonu yapma görevi onun. Yetki de onda..
Çözüm "Yeni ve Tertemiz" bir Federasyondur.
Türkiye Futbol Direktörü ve Milli Takımlar Teknik Direktörü hakkında kararı da yeniler verirler!.
Tabii ve Arda ve arkadaşları hakkında da!.
Haaa! Federasyonu ele geçirmek için Arda'yı ve bu olayları kullanan bir toplu hareket de var. Onlar da yarına..
Hıncal Uluç'un Sabah'ta yayımlanan "Fatih Terim, krizi çözemedi!." başlıklı yazısı şöyle:
"Önce, Bilal Meşe'nin olaylara sebep olan yazısının son bölümünü okuyalım..
***
...Arda'nın arkadaşlarını toplayıp, "Bu takım yıldızların takımıdır" demesini çok yadırgadık! Yani, Fatih Terim'e olan kırgınlığını- kızgınlığını bu şekilde ifade etmesini asla ona yakıştıramadık! Antalya'da başlayan ve Fransa'da devam eden kamplarda her fırsatta, futbolculara takımın havasını - suyunu sorduk, takımdaşlıklarını sorguladık. Hep, "mükemmel" yanıtını aldık, meğer ne kadar yalanmış, sanalmış!
Ahh şu paranın gözü kör olsun! En iyi dostluklara bile sünger çekebiliyormuş! Yalnız, o ay-yıldızlı formanın parayla-pulla değerinin ölçülemeyeceğini ne çabuk unuttunuz? O formayı giymek için bu ülkede milyonlarca gencin sırada beklediğini, hayal ettiğini biliyor musunuz? Ay-yıldızlı ekip öyle denildiği gibi yıldızların değil, ülkenin takımıdır, hepimizin gurudur, onurudur.
Takım olmak da kolay değildir... Eğer, sorunları, krizleri hep birlikte aşabiliyorsanız, takımsınızdır. Oynayanlar, oynamayanlar başarı ve başarısızlıkta sarmaş- dolaş olabiliyorsa takımsınız. Ki bunu da göremedik açıkçası! O zaman ortaya çıkıp, "Biz iyi ekibiz, biz şöyleyiz, böyleyiz" yalanlarına sığınmayacaksınız!
***
Bilal Meşe, çok açık ve çok net, "Arda, Fatih Terim'e kızgın ve kırgındı. Bu kırgınlık ve kızgınlığın sebebi paraydı" diyor.
Çok ağır ve bir futbolcunun kariyerine de, saygınlığına da leke düşürecek ağır ithamlar bunlar.
Peki nerden çıktı bu karalama?.
Geriye dönelim.
Euro 2016 finallerine gerçekten mucize bir şekilde kalınca, coşan (!) Futbol Federasyonu Başkanı, yüzlerce yakınını, devletin, yani halkın parası ile Paris tatiline davet ederken, futbolcuları da ihmal etmemiş, bütçede 150 bin euro olarak yazılı final primi için "500 de benden" demişti. Ama karışık demişti. 150 bini 500'e mi çıkarmıştı, yoksa 500 eklemiş miydi?. Ayrıca bütçede ilave için fasıl yoktu. Para nerden ödenecekti?. Federasyon muhasebecileri sorunu çözmeye çalışırken, primlerin ödenmesi gecikti. Bu arada ikinci bir sorun çıktı. Bir prim listesi açıklandı. Primler futbolculara eşit dağıtılmamıştı.
Türkiye Futbol Direktörü (Ne demekse, kimse hâlâ bilmiyor) ve Milli Takımlar Teknik Direktörü Fatih Terim "Primleri ben paylaştırmadım" dedi.
Fatih'in takımına primi kim paylaştırdı bilmiyoruz. Hocanın dediği "Birileri, aldıkları sürelere göre paylaştırmış" oldu.
Demirören'in halkın cebinden hovardalığı ve Terim'in resmen işin içinden sıyrılma çabası, birtakım söylentilere ve takım içinde huzursuzluğa yol açınca, Kaptan Arda, durumun daha kötüye gitmemesi için Fatih Terim'le bir konuşma yaptı.
Bu görüşme medyaya bir "Algı operasyonu" olarak yansıdı. Arda, arkadaşları adına Terim'e gitmiş ve prim pazarlığı yapmıştı.
Arda "Ben pazarlık yapmadım. Listede milli takıma hizmet eden personel yoktu. Onlara da prim verilsin istedim" dedi ama onu dinleyen olmadı. Medya, Arda başta yıldız futbolcuların takımı sattıkları havasını yarattı. Bu hava altında, İspanya maçında Türk seyirciler Arda'yı ıslıkladı, yuhaladılar. Ağlamaklı hale gelen Arda'yı, rakip İspanyol futbolcular teselli etti..
Olaylar iyice tatsızlaştı. Terim, Arda başta yıldızları kadro dışı bıraktı.. Sonra güya Emre'nin araya girmesi ile yeniden kadroya aldı ama açıklamayı "İçime sinmedi" diye yaptı. Medya Terim'in tavrını haklı olarak "Arda ve arkadaşları 'Yukardan gelen emirle' kadroya alındılar" diye yorumladı. İş iyice bulandı.
Şimdi burda duralım..
En başta Arda olmak üzere, Türk Milli Takımının yıldızlarını "Para için takımı sattılar" ithamı Arda ile Fatih Terim arasındaki konuşmadan sonra çıktı.
Amerikalıların bir lafı vardır. "Bir asansörde iki kişi varsa, biri gaz kaçırırsa, kimin kaçırdığını ikisi de bilir."
Şimdi iki kişi arasında geçen bir konuşmayı basına kim sızdırmıştı böyle?.
"Ben sadece personel için de prim istedim" diyen Arda'nın olması mümkün mü?.
O zaman?.
Şimdi bir zincire bakalım..
Bilal Meşe, Şansal Büyüka'nın kankasıdır yıllardır. Son aylarda Milliyet'te tam sayfa güya sorular sorarak, Şansal'ın fikirlerini tam sayfa yazar, haftada bir..
Şansal da, Fatih Terim'in kankasıdır. Erman Toroğlu hafta sonunda Sabah'ta isim vermeden bu zincirden söz etti.
Şimdi olaylara bakın ve Bilal'in yazısını bir daha okuyun..
"Arda'nın babası yaşındaki gazeteci" iddia edildiği gibi, tertemiz, masum mu sizce?. YoksaArda ve arkadaşlarını yok etmeye yönelik bir "Algı Operasyonu"nun son halkası mı?.
***
Türk futbolunu bu hale getiren baş kişi, yöneticiliğin "Y"sinden habersiz Yıldırım Demirören'dir. Bu bir. Son olaylar onun, bütçede bile yokken "Benden de 500 bin" deme hovardalığı ile başlamıştır.
İki numaralı suçlu "Ben her şeyi bilirim ve yaparım" diyen, bu yüzden milli takım ve gazetecilerle bindiği "Olay Uçağı"na Kafile Başkanı olarak bir federasyon üyesi bile almayan ama beş metre gerisinde kopan kıyametten haberi olmadığını iddia eden Türkiye Futbol Direktörü Fatih Terim'dir.
Yani, çok büyük maaşlı "Tek Yetkili" Fatih Terim, bu krizi maalesef yönetememiştir.
Arda Turan ağır sözler söyleyerek ve Bilal'in gırtlağını sıkarak, kendi kendisini haklıyken haksız duruma düşüren kurbandır. Olay sonrası kendisi de "Yaptığım hataydı" demiştir zaten.
Yani Arda, "Suçlular Merdiveni"nin en alt basamağındaki kişidir.
***
Peki çözüm?.
"Arda özür dilemeli" diyenlere sözüm var. Arda, hata olduğunu zaten kabul ederek genelde özür dilemiştir zaten, kamuoyundan. Ama Bilal Meşe özel özürü için, önce Bilal, Arda'dan ve kamuoyundan özür dilemelidir.
Ama bu karşılıklı özürler, bataklık yerinde durdukça sorunu çözmez. Çünkü yenileri gelir batarlar..
Olaylar daha başlamadan Spor Bakanına bir açık mektup yazmış ve "Türk futbolu iyice batmadan Demirören Federasyonunu tüm kurulları ile görevden alın. Bunlar kokuştular. Futbol camiası artık hiç birine güvenmiyor" dedim.
Ardından skandal patlak verdi. Her kafadan bir ses çıktı. Konuşmayan tek kişi, dikkat buyrun Spor Bakanı..
Niye susuyor bakan?.. Niye gözlerini yummuş gibi duruyor, bilmiyor ve anlamıyorum.
Ama operasyonu yapma görevi onun. Yetki de onda..
Çözüm "Yeni ve Tertemiz" bir Federasyondur.
Türkiye Futbol Direktörü ve Milli Takımlar Teknik Direktörü hakkında kararı da yeniler verirler!.
Tabii ve Arda ve arkadaşları hakkında da!.
Haaa! Federasyonu ele geçirmek için Arda'yı ve bu olayları kullanan bir toplu hareket de var. Onlar da yarına..