Hıncal Uluç BeIN Sport'u yerden yere vurdu: Programcılığın P'sinden habersiz gurupta...
Sabah yazarı Hıncal Uluç, bugünkü yazısında BeIN Sport'un spor yayıncılığını yerin dibine batırdı.
Sabah yazarı Hıncal Uluç, bugünkü yazısında Türk futbolunun ilerlememesinde en büyük payın BeIN Sport ve o gruba endeksli medyanın sorumlu olduğunu iddia etti.
Hıncal Uluç, bugünkü yazısında futboldaki sahtekar oyunculara dikkat çekerken eleştiri oklarını Beın Sport'a yönelterek "Yayıncı kuruluş başta medya umursamazsa, futbol değil, sahtekârlık oynanır.. Biz de bu rezilliğe layık seyirciler oluruz" ifadelerini kullandı.
İşte Hıncal Uluç'un o yazısı:
"Bir damla bal için bir çuval keçiboynuzu" derler eskiler.. "Türkiye'de bugün oynanan futbol tam da bu" diyeceğim, keçiboynuzuna hakaret olacak.
Bakın hafta sonu kısmen, ya da tamamen izlediğim maçlara..
Beşiktaş- Kasımpaşa.. Alanya- Bursa.. Göztepe- Kayseri.. Galatasaray- Osmanlı.. Malatya- Sivas.. Akhisar- Antalya.. Trabzon- Fener.. 9 maçtan 7'si.. (Bu yazıyı yazarken, Başakşehir- Karabük daha oynanmamıştı.)
Peki ne kaldı aklımda, bu yedi maçtan futbol olarak?.
Geçiniz.. Akılda kalacak pozisyon.. Bir güzel hücum mesela.. Ya da bireysel bir marifet..
Vallahi de tallahi de 7 tane yok.. Maç başına ortalama bir tane an yok, futbol adına hatırlayacağım, anlatacağım..
Süper Lig'miş.. Pöh.. Süper olan tek şey var.. Bunların hemen hepsi, Oskarlık oyuncu.. Futbol oyuncusu değil ha.. Aktör.. Hakemi aldatmak, rakibi oyundan attırmak, bir meslektaşlarının kaderiyle oynamakta gösterdikleri gayreti, spor için sarf etseler, maç seyrederiz. Şimdi hepimizi çıldırtan, kahreden "Şerefsizlik"ler seyrediyoruz.. İşleri güçleri hakemi aldatmak.. Taca bile tenezzül ediyorlar. Herif kendi vuruyor topu dışarı. Hakem uzak ya.. Elini kaldırıyor "Bizde" diye..
Rakibine kırmızı kartlık tekmeyi basıyor, sonra kendini yere atıp kıvranıyor. Ama nasıl kıvranıyor?. Ambülans çağırırsın. Sonra ayağa fırlayıp at gibi koşuyor, az önce ayağı kırılan sahtekâr.. Hakem de bakıyor, bel bel.. O kadar..
Bu beİN denen programcılığın P'sinden habersiz gurupta biraz yüreği ve kafası beraber çalışan bir adam olsa, her hafta "Sahtekârlık Oscarları" diye program yapar. Tüm görüntüler ellerinde.. "Haftanın sahtekârı"nı seçip "Kırmızı Turp" diye mesela ödül verirler. Hem de müthiş izlenen program olur, hem de bu Süper Sahtekârlar belki utanırlar..
Aslında onlar utanmaz da, Hakemler adam olur ve bu sahtekârlara anında kart çıkarmaya başlarlar, belki.. Bir daha yapabilirler mi, görürüz o zaman..
Kitapta "Hakemi aldatmaya teşebbüs sportmenliğe aykırı. Sarı kart" diyor.. "18 içinde kendini yere atma" değil. Yani o kartı her sahtekâr için, sahanın her yerinde ve her pozisyon için kullanabilir. Kullanmıyor hiçbiri.. "Kullan" diyen Merkez Hakem Komitesi de yok. Hakem ne kadar eyyamcıysa, Yusuf Namoğlu'nun heyeti de ayni.. Balık baştan kokuyor yani.
Yani bu iş böyle gelmiş, böyle gidecek..
Federasyon umursamaz. Merkez Hakem Komitesi umursamaz.. Hakem umursamaz. Yayıncı kuruluş başta medya umursamazsa, futbol değil, sahtekârlık oynanır.. Biz de bu rezilliğe layık seyirciler oluruz..
Hıncal Uluç, bugünkü yazısında futboldaki sahtekar oyunculara dikkat çekerken eleştiri oklarını Beın Sport'a yönelterek "Yayıncı kuruluş başta medya umursamazsa, futbol değil, sahtekârlık oynanır.. Biz de bu rezilliğe layık seyirciler oluruz" ifadelerini kullandı.
İşte Hıncal Uluç'un o yazısı:
"Bir damla bal için bir çuval keçiboynuzu" derler eskiler.. "Türkiye'de bugün oynanan futbol tam da bu" diyeceğim, keçiboynuzuna hakaret olacak.
Bakın hafta sonu kısmen, ya da tamamen izlediğim maçlara..
Beşiktaş- Kasımpaşa.. Alanya- Bursa.. Göztepe- Kayseri.. Galatasaray- Osmanlı.. Malatya- Sivas.. Akhisar- Antalya.. Trabzon- Fener.. 9 maçtan 7'si.. (Bu yazıyı yazarken, Başakşehir- Karabük daha oynanmamıştı.)
Peki ne kaldı aklımda, bu yedi maçtan futbol olarak?.
Geçiniz.. Akılda kalacak pozisyon.. Bir güzel hücum mesela.. Ya da bireysel bir marifet..
Vallahi de tallahi de 7 tane yok.. Maç başına ortalama bir tane an yok, futbol adına hatırlayacağım, anlatacağım..
Süper Lig'miş.. Pöh.. Süper olan tek şey var.. Bunların hemen hepsi, Oskarlık oyuncu.. Futbol oyuncusu değil ha.. Aktör.. Hakemi aldatmak, rakibi oyundan attırmak, bir meslektaşlarının kaderiyle oynamakta gösterdikleri gayreti, spor için sarf etseler, maç seyrederiz. Şimdi hepimizi çıldırtan, kahreden "Şerefsizlik"ler seyrediyoruz.. İşleri güçleri hakemi aldatmak.. Taca bile tenezzül ediyorlar. Herif kendi vuruyor topu dışarı. Hakem uzak ya.. Elini kaldırıyor "Bizde" diye..
Rakibine kırmızı kartlık tekmeyi basıyor, sonra kendini yere atıp kıvranıyor. Ama nasıl kıvranıyor?. Ambülans çağırırsın. Sonra ayağa fırlayıp at gibi koşuyor, az önce ayağı kırılan sahtekâr.. Hakem de bakıyor, bel bel.. O kadar..
Bu beİN denen programcılığın P'sinden habersiz gurupta biraz yüreği ve kafası beraber çalışan bir adam olsa, her hafta "Sahtekârlık Oscarları" diye program yapar. Tüm görüntüler ellerinde.. "Haftanın sahtekârı"nı seçip "Kırmızı Turp" diye mesela ödül verirler. Hem de müthiş izlenen program olur, hem de bu Süper Sahtekârlar belki utanırlar..
Aslında onlar utanmaz da, Hakemler adam olur ve bu sahtekârlara anında kart çıkarmaya başlarlar, belki.. Bir daha yapabilirler mi, görürüz o zaman..
Kitapta "Hakemi aldatmaya teşebbüs sportmenliğe aykırı. Sarı kart" diyor.. "18 içinde kendini yere atma" değil. Yani o kartı her sahtekâr için, sahanın her yerinde ve her pozisyon için kullanabilir. Kullanmıyor hiçbiri.. "Kullan" diyen Merkez Hakem Komitesi de yok. Hakem ne kadar eyyamcıysa, Yusuf Namoğlu'nun heyeti de ayni.. Balık baştan kokuyor yani.
Yani bu iş böyle gelmiş, böyle gidecek..
Federasyon umursamaz. Merkez Hakem Komitesi umursamaz.. Hakem umursamaz. Yayıncı kuruluş başta medya umursamazsa, futbol değil, sahtekârlık oynanır.. Biz de bu rezilliğe layık seyirciler oluruz..