Herkes Ruşen Çakır’a odaklandı ama… Chrest Foundation ile ilgili gözden kaçan detay!
Nuran Yıldız, ABD merkezli vakıf Chrest Foundation’la ilgili çarpıcı bir yazı kaleme aldı. “Önemli bir ayrıntı vardı ama Ruşen Çakır’ın Medyascope’u tartışmasıyla arada kayboldu” ifadelerini kullanan Yıldız, “Aynı vakıf Sabancı Üniversitesi’ni de fonlamıştı” diye yazdı.
Superhaber yazarı Prof. Dr. Nuran Yıldız bugünkü köşesinde, Türkiye’de bazı medya kuruluşlarını fonlayan ABD’li vakıflara değindi ve dikkat çekici ifadeler kullandı. “Geçen haftanın konusu, ABD’li bir vakfın Türkiye’de fonladığı kuruluşlardı. Haberde daha önemli bir ayrıntı vardı ama Ruşen Çakır’ın Medyascope’u tartışmasıyla arada kayboldu, aynı vakıf Sabancı Üniversitesi’ni de fonlamıştı” diyen Yıldız, “Sorun değildi ama Üniversitenin hiçbir yerinde bu ilişki yazmıyordu” ifadelerini kullandı.
“Her kim nereden fonlanırsa fonlansın, açıkça fon kaynağını göstermelidir” diyen yazar, yazısını şu sözlerle noktaladı: “ABD birini fonluyorsa bunu asla insanlığın iyiliği için yapmaz, mutlaka kendi çıkarını gözetir, bu da akıldan çıkmasın.”
Nuran Yıldız’ın “Pentagon, Washington ve dünya ve biz” başlıklı yazısından ilgili bölüm şöyle:
“Geçen haftanın konusu, ABD’li bir vakfın Türkiye’de fonladığı kuruluşlardı.
Haberde daha önemli bir ayrıntı vardı ama Ruşen Çakır’ın Medyascope’u tartışmasıyla arada kayboldu, aynı vakıf Sabancı Üniversitesi’ni de fonlamıştı.
Sorun değildi ama Üniversitenin hiçbir yerinde bu ilişki yazmıyordu.
Sizi ABD vakfı fonluyorsa yabancı hocalar ve uluslararası yayınlarda önemli engellerle karşılaşmaz, sorun yaşamazsınız.
Bu iki kalem de üniversite sıralamalarında önemli yer tutar.
Asıl konumuza dönelim.
Yıl 2007.
Ülkemde şafak vakti evlerin basılıp subayların, gazetecilerin gözaltına alınmasının hemen öncesi.
Bir akademisyenin yeni bilgi üretme hevesiyle “Tanklar ve Sözcükler” kitabım yayınlanmış.
Bekliyorum ki ilgi görecek, zira ülkemde biri ilk kez askerlerin iletişimi üzerine akademik bir yayın yapmış.
Birkaç idealist subay dışında kimseden ses çıkmadı.
Ama bir kurum çok ilgilendi: ABD Büyükelçiliği.
Bir elçilik görevlisi, bir arkadaşım aracılığıyla beni kahve içmeye davet etti.
Tanışmanın arkasından ilk sorusu “Türkiye Irak’a çıkarma yapar mı?” oldu.
Soru saçmaydı, askeri konularda değil iletişimde uzmandım.
Yanıtım ters oldu: “Sorunuzun cevabını elçiliğiniz bizden daha iyi bilir, muhatabınız ben değilim.”
Böylece sohbet, fazla uzamadan bitmişti.
Aradan zaman geçti, aynı arkadaşım bu kez ABD askeri ataşesinin evindeki bir davete çağrıldığıma dair bir zarf uzattı.
Gittim.
Davette konu dönüp dolaşıp kitabıma geldi. Ataşe, beni “Pentagon’da ağırlamaktan memnun olacaklarını” söyledi.
Pentagon’u gezdireceklerini, ulaşım, konaklama, çeviri gibi tüm giderleri karşılayacaklarını ekledi.
Bir akademisyen/yazar için bulunmaz fırsat olan teklif geldi: ‘Tanklar ve Sözcükler’i İngilizce basmak istiyorlarmış!
Muhteşem fırsat, bulunmaz ayrıcalık.
Kendi ordumuzun tenezzül edip sayfasını karıştırmadığı kitabı, Pentagon İngilizce yayınlayacaktı.
Kibarca reddettim. Kimilerine göre yaptığım aptallıktı.
Benim içinse, Kemalist bir öğretmenin çocuğu olarak böyle netameli bir kariyer kabul edilemezdi.
Kitaplarım onlarca dile çevrilsin gibi ihtirasları olan biri de değilim. İhtiraslı insanları da sevmem.
O teklifi kabul etseydim, şu anda başta Sabancı Üniversitesi tarafından olmak üzere en aranan akademisyen olmuştum.
Kazandığım paraları saymak için para makinem olurdu.
Medyanın her daim modası geçmeyen kanaat önderleri arasında başı çekerdim.
İyi ki kendi yolumdan gittim.
O teklifi reddetmemin bedeli ise Zaman, Taraf, Radikal gazetelerinde itibarsızlaştırma ve tehdit içerikli haberler oldu. Çeşitli kurumlardaki danışmanlıklarım sona erdirildi.
Beni ABD adına davet eden arkadaşım ABD’ye geri döndü. Nerede olduğu bilinmiyor.
Ruşen Çakır’gillerin fonlanmasının benim için hiç sakıncası yok. Zaten tüm medya birileri tarafından bir şekilde fonlanıyor.
Sadece iki cümlem var;
Bir, her kim nereden fonlanırsa fonlansın, açıkça fon kaynağını göstermelidir.
İki, ABD birini fonluyorsa bunu asla insanlığın iyiliği için yapmaz, mutlaka kendi çıkarını gözetir, bu da akıldan çıkmasın.”