"HERKES KÖŞE YAZARI OLMA HEVESİNDE! NEREDEN ÇIKTI BU YAZMA ARZUSU?''

Bugün neredeyse twitter kullananların hepsi ya gazeteci ya da gazeteci olma sevdası ile yanıp tutuşuyor.

Nereden çıktı bu yazma trendi?

Herkes köşe yazarı olma hevesinde. Bugün neredeyse twitter kullananların hepsi ya gazeteci ya da gazeteci olma sevdası ile yanıp tutuşuyor. Blog yazan binlerce insan var. Kime elimi atsam kitap yazıyorum diyor. Her gün, hatta her dakika binlerce beyin internet üzerinde aklından geçenleri yazma telaşında. Aforizmalar havalarda uçuşuyor. Kimse okumayı sevmezken ya da okuma oranımız bu kadar düşük iken, ben dahil pek çoklarındaki bu yazma tutkusu neden? Mesele ’ne’ yazıldığından daha çok ’neden’ yazdığında aslında! Hayat paylaşınca güzel ondan mı dersiniz? Hiç sanmıyorum bunun için yazdıklarını. Sorun kendini ifade etmek, birilerinin dikkatini çekme isteği falan da değil. Kimisinde ünlü olma, keşfedilme isteği var fakat kendileri dahi farkında değiller işin aslı o da değil. Yazmanın, not tutmanın, günlük tutmanın arkasındaki sır, bu eylemin aslında beyin gücünü artırıyor olmasından ibaret.

ZEKAYI AÇIĞA VURAN İŞARETLER
Araştırmacı Catherine Cox,1920’lerde Newton, Thomas Jefferson ve Johann Sebastian Bach gibi tarihe mal olmuş 300 dehayı incelemiş. Büyük başarılar elde etmiş bu insanların şaşırtıcı biçimde ortak alışkanlıkları ve kişilik özelliklerinin olduğunu tespit etmiş. Hepsi günlük tutuyor, mektup yazıyormuş. Bu araştırma sonucu; erken yaşlardan itibaren günlük tutma, şiir ve mektup yazma gibi eğilimler dehanın bir işareti olarak kabul edilmeye başlanmış. Üstelik bu eğilimler sadece gelişme kaydeden yazarla da değil, generallerde, devlet ve bilim adamlarında var. Mesela Leonardo Da Vinci ardında taslaklar, diyagramlar ve şifreli yazılarla dolu büyük notlar bırakmıştır. Edison ölmeden önce 3 milyon sayfa not ve mektup yazmıştır.
Tarihe mal olmuş bu insanlardan bize geriye kalan not defterlerine, mektuplara, şiirlere bakıldığında yazdıkları her şeyin kayda değer olmadığı göze çarpıyor. Hatta aralarında yazdıklarının çoğu ipe sapa gelmeyen şeyler olanlar dahi var. ’Ne’ yazdıklarını bir yana bırakıp, ’neden’ yazdıklarına gelecek olursak; yüksek zeka alanında çalışma yapan araştırmacılar yazı yama işini zorunlu hissetmenin zekayı açığa vuran işaretlerden biri olarak gösteriyorlar.

AKLINIZA GELEN HER FİKRİ YAZIN
Yazma ile zeka arasında nasıl bir etkileşim var derseniz. Sürekli yazmak, not tutmak beyninize yazmayanlarınkine oranla ’zihnin atıl kalmamasını’ daha kesin bir biçimde emrediyor. Ayrıca her gün ruhunuzu gözden geçirme, dış dünyada sizi uyaran şeylere karşı tepkisiz olmama ve not alarak bunları ifade edebilecek yetenekleri geliştirmeyi sağlıyor. Beynimizdeki fiziksel gelişim önemli bir kısmı, yalnızca genetik mirasa veya dış uyarılara değil, ’kendiliğinden gelişen ve bir anlam taşıyan etkinliklerin geri bildirimine’ de dayanmaktadır. Yazmak kişinin düşündükleri ile ilgili kendine geri bildirim vermesini sağlar. Bir algıyı ya da fikri not ettiğinizde, yaratıcılığı ve algılara açık olma davranışınızı güçlendirirsiniz. İçinizden yazmaya değer görünen ya da görünmeyen aklınıza gelen her fikri yazın. Eskilerin yaptığı gibi belki not defterlerine not alacaksınızdır belki de yeni neslin, internet çağının sonucu yaptığı gibi twittera ya da bloglara. Yazmak sizi deha yapmasa da düşünce gücünüzü epeyce geliştirecektir.

Sezin SİVRİ / GÜNEŞ