Efendim: seçim sonuçları dolayısıyla şu aralar herkes Kılıçdaroğlu’na yükleniyor. Yenilginin sorumlusu olarak onu ve ekibini görüyorlar. Ekibi istifa etse de Kılıçdaroğlu’nun halen istifa etmiyor oluşunu garipsiyorlar. Henüz tam gaz bir kampanyaya dönüşmese de homurtular giderek artıyor.
Özellikle “Hard laikler”, kolay iktidar hayali güdüp şapa oturanlar, şişirmece anketlere kananlar, birbirlerini gaza getirenler, üfürükten analizciler, ezberden sanatçılar, sosyal medyanın ne idiği belirsizleri, iktidara susayanlar çoktan ellerinde ip, sehpalarını kurmuşlar infaz anını bekliyorlar. Fakat kimsenin sandalyeyi tekmeleme cesareti yok. Cellat ortada görünmüyor!
Fakat epeyce bekleyecekler anlaşılan. Çok sürpriz bir gelişme olmaz ise Kılıçdaroğlu gitmeye hiç niyetli olmadığını dosta-düşmana tavrıyla ilan etmiş bulunuyor. Şimdilik takım kaptanı olarak top çeviriyor ve tribünleri oyalıyor. Aleyhindeki “Çirkin tezahüratları” duymazdan geliyor. Peki ama niçin böyle yapıyor Kılıçdaroğlu? Normalde hem TBMM seçimini hem de Cumhurbaşkanlığı seçimini kaybetmiş, üstelik bariz yanlışlar yapmış görünen bir liderin çoktan istifa etmesi beklenmez mi? Etmiyorsa niye acaba?..
A Planı Tutmadı B Planı Verelim!..
Bu sorunun tek cevabı olabilir. Eğer etmiyorsa tutar ya da tutmaz, işe yarar veya yaramaz ama kafasında bir “B Planı” olması gerektiğidir. Bu planı ona belli kişiler mi empoze etti ya da kendimi keşfetti o ayrı konu. (Ben bu planın seçimler öncesi kaybetme ihtimaline karşı çoktan hazır olduğunu düşünüyorum.) Öyle veya böyle süreci aynı plan doğrultusunda zorlayacağını söyleyebilirim. Ancak taktiksel bazı geri çekilmeler olabilir en fazla…
Şu ana kadar attığı bütün adımlar, kurultay hesapları, parti içi muhalefeti frenleme, söylemi, vb hep o plana yönelik. Bir tür “oyalama” taktiği uygulanıyor. Şu ana kadar işe yaramadığı da söylenemez. Ben zihnini okumaya kalktığımda bunları fark ediyorum. Üstelik bir çelmeleme yemezse, şimdilik iyi gidiyor!
Marazi “Tutku”dan Ötede!..
Lakin şu ana kadar çoğu insan onun genel başkanlıktan istifa etmeyişini son derece sığ bir biçimde “İhtirası”na, “saplantılı tutku”suna, “kuvvetli ego”suna, “inatçılığı”na, “durumu kabullenmek istememesi”sine, “Koltuk sevgisi”ne, vb bağlıyor. Bilemiyorum. Belki bu gibi bireysel duygularda işin içine karışmaktadır ama bundan ötede olan asıl bahsetmeye çalıştığım plandır. Aksi olsaydı daha seçim gecesi istifasını açıklardı herhalde…
Tabii bu arada önüne çıkan engelleri, karşı-hamleleri, muhtelif ayak oyunlarını bertaraf etmek zorunda o başka. Bu açıdan Kılıçdaroğlu’nu zor bir dönem bekliyor. Fakat işin en önemli aşamasını kazasız belasız atlatmış görünüyor. Bariz bir hata yapmaz ise bundan sonrası kendisine leblebi çekirdek!..
Kılıçdaroğlu “Kalıcı” Olabilir!..
Peki o halde plan ne? Hiç şüphesiz onun belli yanları var ve adı üstünde bu bir “Plan.” Başarılı da olabilir olmayabilir de. Planın başarılı olması birçok faktörün bir araya gelmesine bağlı. Fakat zorlamak istediği anlaşılıyor. Şimdi söz konusu planın ana unsurlarının neler olabileceğine bakalım:
1) Kılıçdaroğlu, muharebeleri kaybettiklerini ama savaşı kaybetmediklerini, savaşın bitmediğini düşünmektedir. O yüzden hatta kimi Kılıçdaroğlu yanlılarının yüzde 48’in “iyi sonuç” olduğunu ve Kılıçdaroğlu’nu da “başarılı” bulduklarını söylemeleri garip gelse de şaşırtıcı değildir. Mantık budur.
2) Kılıçdaroğlu partiyi tekrar kendisine bağlamanın yolunu bulmuş, otoritesini tesis etmişe benzemektedir. (Yeni MYK’yı da kendine göre dizayn etti, teşkilatları da kontrol altına almışa benzemektedir)
3) Ekrem İmamoğlu’ndan fazla çekinmemektedir. Zaten İmamoğlu’da şu ana kadar cepheden tavır alacak cesarette görünmemektedir.
4) Acil kurultay çağrıları rafa kalkacak. Kurultay muhtemelen seçim sonrasına bırakılacak.
5) Zaten yerel seçimler öncesi kimse “parti karışsın” istemeyecek.
6) Belediye başkanlığı adaylığı hesabı yapanlar ise ister istemez susacak.
7) Fakat “asıl hesap” bu noktadan sonra başlıyor. Eğer CHP başarılı olur ve Erdoğan oyları düşerse (Ki bu biraz da ittifakların sürüp sürmemesine bağlı) acil ve yeni bir yeni seçim çağrısında bulunulacaktır. Durumu tekrar bir “güven oylaması”na çevirmeye çalışacaklardır.
8) Bu biraz da AK partinin yeni kabinesinin ekonomi konusunda göstereceği performansa bağlı. Enflasyon kanamasını durduramazlarsa –ki Şimşek o nedenle geldi- riske girebilirler.
9) Bir diğer hesap Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sağlığı üzerindendir. Muhalefet Erdoğan’ın sağlığının bozuk olduğunu ve giderek kötüleşebileceğini düşünmektedir. Erdoğan’ın sağlık nedenleriyle çekilmesi veya benzeri bir durumda seçimlerin yenilenmesi en kısa sürede zaruri hale gelir.
10) Bütün bunlar bir yıl içinde yeni bir seçim demektir. Bu hesapları yapanlar olduğuna eminim.
11) Bu durumda Kılıçdaroğlu CHP Genel Başkanlığı koltuğunu sonuna kadar korur ve başka bir adayın serpilmesine izin vermez. Kimileri zannediyor ki Kılıçdaroğlu yeni yönetime “yumuşak geçiş” yapmak istiyor. Oysa asıl hesap tersine “kalıcılık” olabilir. Buna “yığınak” yapılıyor denebilir.
12) Hatta (Bu öngörümü bir kenara not edin) cumhurbaşkanlığına tekrar aday olup, bu kez seçilebileceğini bile düşünebilir. Bu anlamda siyasi ömrünün bitmediğini düşünmektedir. Kendine “yeni misyon” biçmiş olabilir!
Evet, bunlar sonuçta belki bir “Senaryo”dur. Gerçekleşmeyebilir de. Ama siyasette her şey “kapalı kapılar ardında” yürütülen, çizilen planlar yahut beklentiler neticesi cereyan eder. Sıradan taraftarlar bunları çok yüzeysel okurlar. Hele de keskin saflaşmaların olduğu, kör dövüşünden ortalığın tozu dumana boğulduğu zamanlarda işler hepten karmaşıklaşabilir. Aslında temelinde “Basit” olan bu yönelimler ancak perde kalktığında anlaşılır. İlk anda belirsiz, bulanık ve dahi “Flu”durlar!..
Bana mevcut çekilmeme ısrarında sanki biraz da böyle bir “hesap” var gibi geliyor!..
07. 06. 2023.