"HEPİNİZE DONSUZ GECELER DİLERİM SEVGİLİ SEYİRCİLER"

TRT'nin merhum hava durumu spikeri Ersin İmer'in hayatını altüst eden cümle 35 yıllık TRT çalışanı Orhan Baykal'ın yazdığı kitabına ilham verdi.Kitapta öyle anılar var ki...

Donnsuz geceler sayın seyirciler (!)

Yukarıdaki cümle, bir hava durumu spikerinin, merhum Ersin İmer'in yaşamını altüst etmişti... 90'lı yılların başında TRT'de hava durumu sunuculuğuna renkli ve esprili bir soluk getiren İmer, sıcaklıkların sıfırın altına düştüğü bir kış akşamında bülteni muzip gülümsemesi eşliğinde "Hepinize donsuz geceler dilerim sevgili seyirciler" cümlesiyle kapatınca, yer yerinden oynamış, olay ertesi gün manşetlere taşınmış ve acilen ekrandan uzaklaştırılıp, masa başı bir göreve getirilmişti. Bu durumu hazmedemeyen İmer ağır bir felç geçirmiş ve bir süre sonra da sessiz sedasız yaşama veda etmişti. 35 yıllık TRT çalışanı Orhan Baykal, emekli olduktan sonra yazdığı kitabına, bu olayın anısına ve TRT'de yaşananları hicvetmek adına "Donsuz Geceler Sayın Seyirciler" adını vermiş. Kitabı okumadım da, adeta bir solukta içime çektim. Yazarın önsözde belirttiği gibi, yayıncılık tarihimizde yaşananların her biri ayrı birer Aziz Nesin öyküsü olacak cinsten. Kimini bildiğim halde yeniden hatırlamaktan mutluluk duydum, kimini ilk kez okuyup, gözlerime inanamadım... Örneğin Uğur Dündar, haberci olmadan önce bir süre kamyonla ecza depolarına ilaç taşırmış. Ayaz sabahlarda kamyonu bir fırının önüne park ediyor, sıcak francalaların arasına eşantiyon iştah şuruplarını reçel niyetine boca ediyor ve sabah kahvaltısını böyle hallediyormuş... Hele bir Turgut Özal anısı var ki müthiş... Rahmetli Cumhurbaşkanı, TRT'nin tek kanallı olduğu günlerde, bir saat boyunca "Ulusa Sesleniş" konuşması yapıyor. İlk zamanlar ilgiyle izlenen program, daha sonra eleştiri odağı haline geliyor. TRT 2'nin yayına başlamasının ardından o dönem Dinç Bilgin'in sahibi olduğu Sabah gazetesi şöyle bir haber yapıyor: "Artık Özal'a mahkum olmayın. TRT 2'yi açın ve nefis bir film izlemenin keyfine varın..." Turgut Özal, yazıyı okuyunca bir kahkaha patlatıp, gazeteyi arıyor ve şöyle diyor: "Uyardığınız iyi oldu. Teşekkür ederim. Konuşmamı aynı saatte TRT 2'de de yayınlasınlar diye talimat verdim!" Özel radyoculuğun ilk döneminde; yayınların kuralsız, kanunsuz, derme çatma bir şekilde sürdüğü ve biraz parası olanın bir apartman dairesinden yayına geçtiği yıllarda Denizli'den yayın yapan Venüs Radyo'nun maç nakli, Nokta Dergisi'ne konu olmuş. Asıl mesleği telsiz tamirciliği olan maç spikeri, Sökespor - Denizlispor maçını bakın nasıl anlatmış: "Evet doksanıncı dakikada Söke golünü attı. Hiç beklemediğimiz bir anda Söke'de mağlubiyeti tadıyoruz. Allah kahretsin bu Söke'yi sayın seyirciler... Şimdi son dakikalar, ceza sahasının içindeyiz. Orada gelişigüzel vuruyorlar. Vurun siz de ayaklarına, bellerine, göğüslerine, her taraflarına artık... Çünkü bize yapılan zulümler yeter. Son düdük çaldı ve maç bitti. Bayram yapın ş...fsizler. Ben yayını kapatıyorum. Daha fazla anlatamayacağım..." Bunlar sadece birkaç alıntı... Kitapta daha neler neler var... Memleketin en hatırı sayılır yazarları bir araya gelse, gerçek yayıncılık tarihimiz kadar şaşırtıcı bir trajikomedya yazabilirler mi, emin değilim...

Yüksel Aytuğ/Sabah