"HEP BİZ Mİ ÖZÜR DİLEYECEĞİZ? BİZDEN DE DİLENSİN!.." ERTUĞRUL ÖZKÖK İSYAN ETTİ!..
Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Obama´nın Türkiye´yi ziyareti sırasında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül´le yaptığı görüşme sırasında ilginç bir konu gündeme geldi.
Hep biz mi özür dileyeceğiz
AMERİKA Birleşik Devletleri Başkanı Obama´nın Türkiye´yi ziyareti sırasında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül´le yaptığı görüşme sırasında ilginç bir konu gündeme geldi.
O görüşmenin zabıtlarını, ilerde yazmak için bir kenara koymuştum.
Başbakan Tayyip Erdoğan´ın, azılıkların Türkiye´den uzaklaştırılmasını "faşistlik" olarak değerlendirmesi ile ilgili tartışmaları izlerken, Cumhurbaşkanı Gül´ün Başkan Obama´ya o gün söylediği şeyler aklıma geldi.
Zabıtlara tekrar baktım.
O görüşmede Başkan Obama Ermeni meselesini açınca, Cumhurbaşkanı Gül de Balkan Türklerinin yaşadığı dramları dile getirmiş.
* * *
O bölümü zabıtlardan aynen aktarıyorum:
"Sayın Cumhurbaşkanımız: Bu konuyla ilgili ben de fikirlerimi paylaşmak istiyorum.
Bu konu tabii çok tartışılan bir konu ama bu konu bir hukuki ve siyasi konu değil. Bahsedilen konu tarihi bir olaydır.
1915 yılında yaşanmış, Birinci Dünya Harbi şartlarında, dört cephede o günkü Osmanlı İmparatorluğu çarpışırken, maalesef kendi ülkesi içerisindeki bazı vatandaşları, bazı ülkeler tarafından çok provoke edilmiş.
Sonunda birçok iç çatışmalar olmuş ve birçok kişi hayatını kaybetmiş.
Hayatını kaybeden herkesin tabii ki acısını paylaşıyoruz.
Ama bilin ki aynı zamanda Türkler, Müslüman nüfus da çok büyük bir kayba uğramıştır.
Ve yine o dönemlerde ta Balkanlar´dan, Kafkaslar´dan milyonlarca Müslüman Türk nüfus yerlerinden göçe mecbur edilmiş ve Türkiye´ye gelirken çok büyük kayıplar olmuştur.
Dolayısıyla bütün bunlar o zamanın, o kargaşa ortamı içerisinde yaşanan olaylarıdır.
Ama modern Türkiye Cumhuriyeti kurulunca yeni nesilleri nefret duygusuyla beslememek için bunları dünyada büyük olay yapmamıştır.
Ama daha sonra maalesef siyasi amaçlı olarak bu konular dünyada, özellikle diasporanın kendi kimliğini koruması amacıyla çok gündeme getirilmiştir.
Bu noktaya gelince bizim teklifimiz şu olmuştur.
O zaman buyurun; tarihçiler, bu işin uzmanları otursunlar ve bu konuyu çözsünler; biz hazırız yüzleşmeye.
Buna siyasetçiler, hukukçular karar veremez ki.
Yani ne zaman oldu, nasıl oldu, hangi şartlar altında, kim daha çok kaybetti, kim haklı, kim haksız; buna bir parlamenter, buna bir siyasetçi nasıl karar verecek bilmeden işin iç yüzünü...
Onun için ´Gelin o zaman, ortak bir tarih komisyonu kurulsun ve komisyon neye karar verirse buna razıyız´ dedik. Biz bunun için Türkiye´nin bütün arşivlerini sonuna kadar açtık ve bu arşivlere herkesi -Ermeniler de olmak üzere- çağırdık.
Bir adım daha atıp şunu söyledik.
Buna eğer herhangi bir ülke -mesela Amerika Birleşik Devletleri olabilir, Fransa olabilir- çok ilgi gösteriyorsa, bu ortak tarih komisyonuna onlar da girebilirler. Ve ´Çıkacak neticeye hazırız´ dedik."
Benim bilebildiğim kadarıyla Türkiye, cumhurbaşkanı düzeyinde Balkan Türklerinin yaşadığı dramı ilk defa böyle bir görüşmede dile getiriyor.
* * *
Geçenlerde yeni kitabı için Taha Akyol´u aradım
"1915 ortak acı: Ermeniler ve Türkler" adlı iyi incelenmiş ve mümkün olduğunca tarafsız yazılmış bir kitabı çıktı.
Sohbet ederken, bundan sonraki çalışmasının "Balkan Türkleri" üzerine olacağını söyledi.
Yukarıda sözünü ettiğim iki örnek, bana göre Balkan Türkleri konusunda yeni ve önemli bir gelişmenin işaretini veriyor.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Kayserili.
Taha Akyol da Yozgatlı.
Bilebildiğim kadarıyla ikisinin de ailesinde Balkan kökenli insan yok.
"Suyun öteki yanından" gelen insanların konuları bugüne kadar, yine suyun öte yanından gelen insanlar tarafından ele alınıyordu. Şimdi Anadolu´dan gelen insanlar da bu konuya eğiliyor.
Bence bu çok önemli bir gelişmenin ilk işaretidir.
* * *
Rahmetli Gündüz Aktan´ın şöyle bir tezi vardı.
Türkler, Balkanlar´da kaybettikleri insanlar için ağıt yakmadığı için o trajediler hiçbir zaman dünyanın gündemine gelmedi.
Çok doğru bir tespit.
Balkan Türklerinin her birinin ailesinde nesilden nesle aktarılan hikáyeler vardır.
Doğru, bizler annelerimizin babalarımızın geldiği ülkelere hiçbir zaman düşmanlık beslemedik.
Ama herkesin Türkiye´den özür beklediği şu günlerde, bizlerin de o ülkelerden, o ülkelerde mezalime uğramış atalarımız için özür dileme hakkımız yok mu?
Yani hep ve sadece Türkler mi özür dileyecek...
Ertuğrul Özkök/Hürriyet
AMERİKA Birleşik Devletleri Başkanı Obama´nın Türkiye´yi ziyareti sırasında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül´le yaptığı görüşme sırasında ilginç bir konu gündeme geldi.
O görüşmenin zabıtlarını, ilerde yazmak için bir kenara koymuştum.
Başbakan Tayyip Erdoğan´ın, azılıkların Türkiye´den uzaklaştırılmasını "faşistlik" olarak değerlendirmesi ile ilgili tartışmaları izlerken, Cumhurbaşkanı Gül´ün Başkan Obama´ya o gün söylediği şeyler aklıma geldi.
Zabıtlara tekrar baktım.
O görüşmede Başkan Obama Ermeni meselesini açınca, Cumhurbaşkanı Gül de Balkan Türklerinin yaşadığı dramları dile getirmiş.
* * *
O bölümü zabıtlardan aynen aktarıyorum:
"Sayın Cumhurbaşkanımız: Bu konuyla ilgili ben de fikirlerimi paylaşmak istiyorum.
Bu konu tabii çok tartışılan bir konu ama bu konu bir hukuki ve siyasi konu değil. Bahsedilen konu tarihi bir olaydır.
1915 yılında yaşanmış, Birinci Dünya Harbi şartlarında, dört cephede o günkü Osmanlı İmparatorluğu çarpışırken, maalesef kendi ülkesi içerisindeki bazı vatandaşları, bazı ülkeler tarafından çok provoke edilmiş.
Sonunda birçok iç çatışmalar olmuş ve birçok kişi hayatını kaybetmiş.
Hayatını kaybeden herkesin tabii ki acısını paylaşıyoruz.
Ama bilin ki aynı zamanda Türkler, Müslüman nüfus da çok büyük bir kayba uğramıştır.
Ve yine o dönemlerde ta Balkanlar´dan, Kafkaslar´dan milyonlarca Müslüman Türk nüfus yerlerinden göçe mecbur edilmiş ve Türkiye´ye gelirken çok büyük kayıplar olmuştur.
Dolayısıyla bütün bunlar o zamanın, o kargaşa ortamı içerisinde yaşanan olaylarıdır.
Ama modern Türkiye Cumhuriyeti kurulunca yeni nesilleri nefret duygusuyla beslememek için bunları dünyada büyük olay yapmamıştır.
Ama daha sonra maalesef siyasi amaçlı olarak bu konular dünyada, özellikle diasporanın kendi kimliğini koruması amacıyla çok gündeme getirilmiştir.
Bu noktaya gelince bizim teklifimiz şu olmuştur.
O zaman buyurun; tarihçiler, bu işin uzmanları otursunlar ve bu konuyu çözsünler; biz hazırız yüzleşmeye.
Buna siyasetçiler, hukukçular karar veremez ki.
Yani ne zaman oldu, nasıl oldu, hangi şartlar altında, kim daha çok kaybetti, kim haklı, kim haksız; buna bir parlamenter, buna bir siyasetçi nasıl karar verecek bilmeden işin iç yüzünü...
Onun için ´Gelin o zaman, ortak bir tarih komisyonu kurulsun ve komisyon neye karar verirse buna razıyız´ dedik. Biz bunun için Türkiye´nin bütün arşivlerini sonuna kadar açtık ve bu arşivlere herkesi -Ermeniler de olmak üzere- çağırdık.
Bir adım daha atıp şunu söyledik.
Buna eğer herhangi bir ülke -mesela Amerika Birleşik Devletleri olabilir, Fransa olabilir- çok ilgi gösteriyorsa, bu ortak tarih komisyonuna onlar da girebilirler. Ve ´Çıkacak neticeye hazırız´ dedik."
Benim bilebildiğim kadarıyla Türkiye, cumhurbaşkanı düzeyinde Balkan Türklerinin yaşadığı dramı ilk defa böyle bir görüşmede dile getiriyor.
* * *
Geçenlerde yeni kitabı için Taha Akyol´u aradım
"1915 ortak acı: Ermeniler ve Türkler" adlı iyi incelenmiş ve mümkün olduğunca tarafsız yazılmış bir kitabı çıktı.
Sohbet ederken, bundan sonraki çalışmasının "Balkan Türkleri" üzerine olacağını söyledi.
Yukarıda sözünü ettiğim iki örnek, bana göre Balkan Türkleri konusunda yeni ve önemli bir gelişmenin işaretini veriyor.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Kayserili.
Taha Akyol da Yozgatlı.
Bilebildiğim kadarıyla ikisinin de ailesinde Balkan kökenli insan yok.
"Suyun öteki yanından" gelen insanların konuları bugüne kadar, yine suyun öte yanından gelen insanlar tarafından ele alınıyordu. Şimdi Anadolu´dan gelen insanlar da bu konuya eğiliyor.
Bence bu çok önemli bir gelişmenin ilk işaretidir.
* * *
Rahmetli Gündüz Aktan´ın şöyle bir tezi vardı.
Türkler, Balkanlar´da kaybettikleri insanlar için ağıt yakmadığı için o trajediler hiçbir zaman dünyanın gündemine gelmedi.
Çok doğru bir tespit.
Balkan Türklerinin her birinin ailesinde nesilden nesle aktarılan hikáyeler vardır.
Doğru, bizler annelerimizin babalarımızın geldiği ülkelere hiçbir zaman düşmanlık beslemedik.
Ama herkesin Türkiye´den özür beklediği şu günlerde, bizlerin de o ülkelerden, o ülkelerde mezalime uğramış atalarımız için özür dileme hakkımız yok mu?
Yani hep ve sadece Türkler mi özür dileyecek...
Ertuğrul Özkök/Hürriyet