''HELAL SANA TANZANYALI BELBOY!'' SEVİLAY YÜKSELİR İSYAN ETTİ!
Demiştim değil mi?; "Hayır ben tacize uğramadım!" diye... Bakın nasıl haklı çıktım!
Helal sana Tanzanyalı bellboy!
Demiştim değil mi?; "Hayır ben tacize uğramadım!" diye... Bakın nasıl haklı çıktım! Tacize uğrayan kadınların büyük hak savunucusu, umulmaz savaşçısı, fenomeni, ikoncanı Takvim’in en en önemli kalemşoru bizim Ece Vahapoğlu, fikri takipten hareketle Zanzibar’daki 17 yaşındaki o bellboyun ısrarla peşine düşüp Kempinski Otel’in yetkilisine tacizle ilgili bildiği tüm ayrıntıları aktarınca tüm gerçekler ortaya döküldü işte!
Kahretsin ki, sübyan bellboy otel yönetimi tarafından karakola çektirilip, sorgu sual edilince başına gelen bütün rezaletleri tek tek anlatmış polise. Demiş ki; "Yok valla ben taciz maciz etmedim o Türk kadın gazetecileri. Tam tersine onlar bana sulandı. Biri fotoğraf çektirdi ve beni yemeğe davet etti. Diğeri ’beni odama götür’ diyerek eşlik etmemi istedi. Öbürü de (ki Ece’nin Vatan’dan Gülşen Yüksel’e verdiği demeçten öğrendiğimize göre çocuk burada tamamen beni tarif ediyormuş!!) bana dokuna dokuna, oramı buramı elleye elleye, ’Ayyyyşşşşş yılandan sinekten korkarım ben. Odada yalnız kalamam. Benimle kalır mısın?’ dedi!"
Biliyorum hepiniz şoktasınız şimdi...
***
İşte Türkiye’nin gündemini 17’lik sübyan Tanzanyalı bellboy hadisesi ile meşgul eden gündem tacizcilerinden birkaçı!!!
Beklemiyordunuz gerçekten değil mi, benim gibi harbi kadın görüntüsü veren bir kadından 17 yaşındaki zavallı bir sübyanı taciz etmemi falan?
Ama etmişim vallahi!
Rezilliğime bakın ki, Tanzanya polis kayıtlarında olay aynen böyle geçiyormuş maalesef.
Onu da Ece sayesinde öğrendik sağ olsun! Mata Hari gibi çalıştı maşallahhhh. Otel yönetiminin gırtlağına çöküp zavallı Tanzanyalım, bellboyum Said’in ifadelerini ele geçirdi ondan sonra da, "Ahhh ulan şu Sevilay’la ilgili elimize sağlam bir done geçse de, ağzından burnundan getirsek!" mentalitesindeki derinlerin derin adamı, bel altı savaşlarının yenilemez komutanı ulu önderimiz Soner Yalçın’ın eline tutuşturdu!
O da tabii her zamanki üslubunu kullanarak, yapması gerekeni yaptı ve Zanzibarlı Said’imin tüm doğrularını ortaya döken itiraflarını karanlık odasında allayıp, pullayıp, "İnanılmaz iddialar!" başlığı ile Türkiye kamuoyunun dikkatine sundu!
Elbette ki bu korkunç gerçeğin farkına varan sadece derinlerin derin adamı Soner Yalçın değildi! Çok şükür! Allahhhh bin kere razı olsun ki Soner’in karanlık odasından çıkan bu malzemeyi gören diğer böyük böyük gazeteciler de atladılar haberin üstüne, mal bulmuş mağribi misali!
Mesela karanlık odanın yolunu bilmeyenler de parolası, "Tek derdim Vatan’a hizmet!" olan mutlu Zafer Bey’in gazetesinden okudu zavallı Tanzanyalı bellboyumun başına gelenleri.
Gördü yani millet bütün gerçekleri.
"Ohhh... İyi ki bu araştırmacı, sorumlu gazeteciler var memleketimizde! Sayelerinde neyin ne olduğunu anladık" dediler.
İnanın bunca yıllık gazeteciyim. Ben de ne diyeceğimi bilemiyorum bu olağanüstü habercilik başarısına imza atan, sübyan bellboyun taciz meselesini köşelerine taşıyarak durumdan illaki bir kriz çıkartmaya çalışan birbirinden değerli meslektaşlarım için.
Alkışlıyorum onları.
Ve bir türlü susmayan silahların bu ülkede yarattığı travmayı, ekonomik göstergelerimizin şaşırtıcılığını, işsizliğin, yoksulluğun aymazlığını falan bir yana bırakıp, "17’lik sübyan bellboy mu bizim kızları taciz etti, yoksa bu sübyan mı tacize uğradı?" sorusunun derinliklerine inen ve bu ülke insanının gözünün içine baka onları organize bir şekilde taciz eden bütün arkadaşların önünde eğilip, şapkamı çıkartıyorum! Bravo ya! Valla hepinize bravo!
Bir bravo da İsmail'e!
Kendisi de Tanzanya gezisinde olan ve günlerdir yazılıp çizilen bu rezalette şahsıma karşı başlatılan karalama kampanyasına, "Dur" demek isteyen Akşam Gazetesi Yazarı Nagehan Alçı'nın yazısı Genel Yayın Yönetmeni İsmail Küçükkaya tarafından sansürlenmiş. Gerekçesi ise "Sevilay'a sahip çıkan bir yazı istemiyorum sayfalarımda!" imiş.
Niye?
Çünkü o Sevilay, bir dönem kendisine de bel altı girişen malum çeteyle son dönemdeki garip kankalığına dair okkalı bir yazı kaleme almıştı evvelden...
Belli ki, tamamen doğruları dile getirdiğim, "Herkes iyi, bir tek sen mi kötüsün İsmail?" başlıklı makalem çok canını yakmış Küçükkaya'nın...
Dün aradı İsmail. Çok memnun oldum tabii. Ona da dedim. Onun için mahzuru yok burada da yazmamın. "Keşke bu otoriter tavrını millete sadece hakaret eden, iftira atan yazarların üzerinde de kurabilsen sevgili İsmail. Onlar üzerinde kuracağın otoriteyle hem canlarını sıkan her kişiye iftira atılmasını, hakaret edilmesini önlemiş olursun. Hem de ekonomik olarak darboğazdan geçen gazetenin kasasından kaybedilen davalar nedeniyle haybeye tazminat ödenmesinin önünü kesersin." Öyle değil mi ama?
Bu arada yürekleri kocaman ve ateş parçası bazı hemcinslerim de bu konuda inanılmaz bir duruş sergiledi. En başta gösterdiği müthiş tavır için Nagehan Alçı'ya, sonra Vatan'dan Mutlu Tönbekici ve Elif Ergu'ya, Habertürk'ten Gülin Yıldırımkaya'ya, Star'dan Elif Çakır'a, Sabah'tan Ayşe Özyılmazel'e, TV 8'den Seda Akgül'e, Haber 7 com'dan Nursel Tozkoparan'a ve çirkin bir şekilde aynı olaya adı karıştırılan Oylum Talu'ya çok teşekkür ediyorum.
Gazamız mübarek olsun kızlarrr!!!
Sevilay Yükselir/Sabah