"HAZRET!.... YATIRLIĞINA YATIRSIN DA DEMİŞ!... LAFI DA BÖYLE BAZEN G...... ANLIYORSUN!...." HAKKI DEVRİM'DEN PINAR KÜR'E FIKRALI CEVAP!.....

NTV'de yayınlanan NTV'deki Haydi Gel Bizimle Ol programında Hakkı DEvrim'i yazdığı bir kelime nedeni ile 'tacizci' şlan eden Pınar Kür'e fıkralı cevap geldi:

Pınar Kür'e hurileri anlatmaya çalıştım. Cadıları da daha sonra anlatırım

Hakkı Devrim

Polemik'in, Türkçe'de tek kelimelik bir karşılığı yok. Kalem kavgası, diyoruz. Böyle deyince akla gazeteler ve postu bunlardan birine sermiş köşekadıları gelir. Oysa bu daha çok, edebiyatçılar arasındaki hayli sert kalem tartışmalarının Fransızca'dan alınmış adıdır.

Bizde ilk örneklerine Tanzimat ertesi yıllarda rastlıyoruz. Adı polemikçiye çıkanlara baktım: Namık Kemal'den Recaizade Ekrem'e, Hüseyin Cahit'ten Ali Kemal'e, Nâzım Hikmet'e, Peyami Safa'ya kadar, polemikçiler daha çok edebiyatçılardan çıktığı anlaşılıyor.

Bir ara «söz kavgası» da denebilecek münazaralar moda oldu. Öğrencilik yıllarımızdaydı. Lisede ve üniversitede, polemik takımlarına ben de katıldım. Sözlü polemiklerin eğlenceli tarafı, bu kapışmalarda abesin de savunulabilmesiydi. Bir takım «Dünya düzdür» tezini sahiplenirken, karşı takımın «Dünya yuvarlaktır» gerçeğini bir kere daha ispata çalışması gibi...

*

Geçen hafta beni, bir tarihte «İyi polemikçidir» diye tanımlayanları hatırladım. Mesela rahmetli Nezih Demirkent'i. 1990'da kürkçü dükkânına geri geldiğimde, latife ederek, «Bu adama dikkat edin! diye genç meslektaşlarımızı uyarır gibi yapmıştı; fena polemikçidir». Baktılar, altmışını geçmiş bir adam. Çocuklar oralı bile olmadı.

NTV'deki Haydi Gel Bizimle Ol! programında beni, üç hanım arkadaşıyla birlikte kendilerine cinsel tacizde bulunmakla suçlayan, romancı hanım Pınar Kür'dü. Tacizi, kendisinden ve hanım arkadaşlarından «Dört Huriler» diye söz etmemden çıkarmış, nasıl bir mantıksa!

Bu, bir tarafı yazılı, diğer tarafı sözlü ve bildiklerimizden farklı bir polemik olabilir, diye düşündüm. Ve geçen pazar yazımda buradan Pınar Hanım'a, onu çileden çıkaracağını sandığım bir üslup ile seslendim. Hafta boyunca sesi sedası çıkmadı. Daha çok, huri'den ne anladığını sormuştum. Cevap verin ki, ben de sözümü tamamlayayım, demekti bu. Romancı Hanım susarken, okurlarımdan «Biz de merak ettik. Deyin ne diyecekseniz!» daveti aldım.

Vacip oldu.

*

Huri'nin Türkçe Sözlük'teki kısa tarifi şu: «Cennette yaşadığına inanılan kız». Huri gibi, «Çok güzel genç kadın.» Yunus Emre'nin dediği de şu: Aydan arıdır yüzleri / Misk amberdir sözleri / Cennette huri kızları.

Osmanlıca-Türkçe sözlükte Ferit Devellioğlu, «1. Cennet kızı. 2. Sevgili» diyor. (Bu «sevgili» lafı mı işkillendirdi dersiniz Pınar Hanım'ı? Yoksa Yunus Emre'nin şu hurileri biraz da küçümseyen dizeleri mi: Cennet cennet dedikleri / Birkaç evle birkaç huri / İsteyene ver onları / Bana seni gerek seni.)
Kemal Demiray sözlüğü: «1. Cennet kızı. 2. mec. Çok güzel kız veya kadın» diyor.

Meydan Larousse, «Cennette yaşadığı söylenen güzel kızlara verilen ad.» Karacaoğlan'ınki daha çapkın bir tarif: Gelin, hurilerden huri / Kızsa, meleklerden biri.

Tasavvuf'taki anlamı: «İnsan gönlünün ve ruhunun her türlü geçici dünya heveslerinden arınmış durumu. / Tanrı katına çıkma özelliği kazanmış olan. / Günahtan arınmış insan.»
İslam inancına göre, «huriler suç işlemez kutsal varlıklardır. Gözlerini kendi eşlerine dikmiş, daha önce insü cinden kimsenin eli dokunmamış kızlardır. Tanrı'nın emir ve yasaklarına uyan, günah işlemeyen kimselerin, onlarla bağlantı kurarak mutluluğa erişecekleri söylenir.»

Büyük Larousse. «Divan edebiyatındaki anlamıyla sevgili, diyor ve devam ed