'HAZIR OL VAKTİNE OBAMA!.. LEYLA UMAR SANA GELİYOR!..' SELAHATTİN DUMAN'DAN BİR LEYLA UMAR YAZISI!..

CIA'ya neyim hiç güvenme.. Bizim kız kafayı sana takmış durumda.. Eninde sonunda teslim olacaksın bari tadını çıkarmaya bak..

Hazır ol vaktine Obama! Leyla Umar sana geliyor...


Bundan kaçış yok.. Yıllarca Küba dağlarında Batista'nın askerine yakalanmayan Fidel Castro bile bizim Leyla Umar'dan kaçamadı.. CIA'ya neyim hiç güvenme.. Bizim kız kafayı sana takmış durumda.. Eninde sonunda teslim olacaksın bari tadını çıkarmaya bak..

Binaya girdim.. Yedinci katta rihter ölçeğiyle sekiz şiddetinde panik..

Önce sanat danışmanım Levent, ardından Alegorik Anlatım Uzmanım Kemal, nihayet Food And Beverage menajerim Çaycı Ahmet..

Üçünün de uyarısı aynı:

"Saklan! Leyla Umar seni arıyor.."

Allah'ın sopası yok.. Bir hatamız oldu ki mesaiye başlar başlamaz Leyla Umar'ı saldı başımıza.. Çare yok saklanacağız..

Lakin kadın tedbirli.. Gazetenin dört bir yanına kolcuları salmış.. İçeriye adım attığımız andan itibaren izlenmişiz..

Nitekim üç dakika içinde odaya damladı..


***


İlk sorusu "Obama ile röportaj yapmaya çalıştığımı sana kim söyledi?" oldu..

Kaşlar çatık, yüzünde "stajımı Ergenekon Savcısı'nın yanında yaptım, yutturamazsın.." ifadesi, beni itirafa zorluyor..

"Tövbe.." deyip savunmaya geçtim.. "Benimki tahmin.. Attık tuttu işte.."

Meğer doğruymuş..

Bizimki şimdiden eyleme geçmiş.. Buradan sokmuş kılıcı, taaa Washington'dan çıkmış ucu.. Bütün silahlarını kullanıyor..

Ne mi yapıyor?

Haftada üç gün Barack Obama'ya mektup yazıyor.. Her yazdığı mektubun içinde de kendisinin bir çocukluk fotoğrafı..

ZORAKİ AKRABA

Çocukluk fotoğraflarını Amerika Başkanı'na göndermesi, kendini "Sarıkamış Yetimi" niyetine yutturmak istemesinden değil..

Gönderdiği fotoğraflarda yanında mutlaka bir siyahi var.. Afrika'dan gelme, eski köle çocuklarından biri..

Barack Obama da Afrika'nın içinden ya! O siyahilerin fotoğraflarını delil olarak gösterip, akraba çıkmaya çalışıyor..

Serde araştırmacı gazetecilik olduğundan "O siyahileri nereden tedarik etmiş acaba?" deyip, biraz kurcaladım.. İşin ucu taaa Atatürk'e kadar gitti..

Efendim, Leyla Hanım'ın dedesi vaktiyle bizim vilayetimiz olan Beyrut'un son valilerinden..

Mustafa Kemal de Trablus harbine katılan gönüllü Osmanlı Zabitleri'nden..

Libya'da savaş yüzünden bulunduğu o günlerde kendisine hizmet için siyahi bir karı koca tutmuş..

İttihat Terakki, Libya'yı İtalyanlar'a terk edince genç subaylar birer ikişer anavatana döndüler.. Mustafa Kemal de dönüşte Beyrut'a uğramış ve valinin konağında misafir kalmış..

Ayrılırken de beraberinde getirdiği siyahi karı kocayı Vali Bey'e, yani Leyla'nın dedesine emanet etmiş..

Yıllar geçmiş.. Vali Bey, beraberinde getirdiği o siyahi karı kocayı sonra yerleştiği Samsun'a kadar götürmüş..

Leyla Umar dünyaya gelince de torununu bakmaları için o karı kocaya emanet etmiş..


***


Leyla Hanım'ın kendisini Obama'ya kabul ettirmek için anlattığı hikâye bu..

Doğruluğundan kuşkum yok ama burada hassas bir nokta ortaya çıkıyor.. O da yazarımızın yaşı..

Bize tebliğ ettiği yaş ile hikâyede geçen küçük kızın doğum tarihi tutmuyor..

Bu durumda Leyla Hanım'ın yaşı şöyle hesaplanıyor:

(Bugünkü rakam) artı (İmparatorluğun yıkılış tarihi) eksi (Beş yıl) formülünün (Kare kökü) eşittir (Zıkkımın Kökü)..

SONUN BAŞI..

Atatürk'ün Libya'dan tedarik ettiği, muhtemelen Sudan kökenli siyahi bir dadı ile lalanın elinde büyüyen Leyla Hanım o günlerden kalma ne kadar çocukluk fotoğrafı varsa hepsini Beyaz Saray'a göndermiş durumda..

Plân tutarsa.. Barack Obama eninde sonunda o siyahilerden birini kendi akrabalarından birine benzetecek..

"Acaba?" deyip Leyla Hanım'ı aratacak.. Bizimki Washington'a gidip Beyaz Saray'ın mutfağına dalacak..

Mr. President'e patlıcan musakka pişirtecek.. Adamın siyasi hayatının sonu gelecek..

Barack Obama kendini bu plândan kurtarsa bile ikinci başkanlık döneminden hayır gelmez..

Koskoca "Komandante" Fidel Castro'nun yakasını kurtaramadığı gibi..


***


Küba ahalisinin kardeşlik ortamında "Bir ağaç gibi tek ve hür" yaşamaya alışmış Castro hayatının hatasını bu kadını mutfağına sokmakla yaptı..

Şimdi iktidarı terk etmiş, evinde pijama ile geziniyor..

Hesabıma göre Castro bizimkinden yedi, sekiz yaş küçük.. O pijama ile gezerken bizimki Çankaya'da Kraliçe Elizabeth onuruna verilen resepsiyonda tuvaletle geziniyordu..

Tuvaleti de Nicole Kidman'ın Oscar töreninde giydiğinin aynısı.. Tek farkla.. Bizimkinin tuvaletinde sırt nahiyesi daha açık..

COOKING KİTABI

Bir farkın daha altını çizeyim.. Fidel emekli ve evinde sürekli "pijama partisi davetlisi" halinde.. Hatıralarını yazacak takadı kaldı mı bilinmiyor..

Yakın mutfak arkadaşı Leyla Umar ise o günleri anlatan bir kitabın projesini yapmış..

"Cooking With Fidel.." (Fidel'le yemek yapmak) adını vereceği kitabı önümüzdeki on yıl içinde yayınlamayı plânlıyor..

İçinde hoş ayrıntılar olacak..

Temsil Fidel bizimkine sabun uzatmış.. (Yemeğe katması için değil, elini yıkaması için) Leyla elinden almamış..

"Tezgâha koy.." demiş..

Komandante şaşırıp nedenini sorunca da "Elden sabun almak uğursuzluk getirir.." açıklamasını yapmış..


***


Her türlü mistisizmden uzak, materyalist zihniyetteki Fidel'in şoklandığı, bir daha da kendine gelemediği yer burasıdır..

Sabun meselesi "kırılma noktası" sayılır.. Gerçi adamcağız itiraz etmiş ama Leyla Umar'ın referansı sağlam..

"Bunu bana siyahi dadım öğretti.." diye tutturmuş..

Şimdi o siyahi dadının öğretisi Beyaz Saray'a girmek üzere..

Başarırsa Barack Obama için bu belki "sonun başlangıcı" olacak..

Buna karşılık yeni Başkan hayatında duymadığı şeyleri Leyla Umar'dan öğrenecek..

Böylece ikinci elden Afrika kültürü gerçek anlamda Beyaz Saray'a girmiş olacak..

Bakın şimdi! Durduk yerde hislendim..


Selahattin Duman /Vatan