HAZIR ELİNİ SÜRMÜŞKEN,ŞU `CİHANGİR´ OLAYINI DA GİRİVER!..AHMETLER'İN KAVGASINDA 'CİHANGİR'İN ANLAMI NE?..

Ahmet Kekeç ve Ahmet Hakan arasındaki kavga ilginç bir noktaya geldi.Ahmet Kekeç,"Cihangir" dedi,"boyun kısa ama kulakların uzunmuş..." dedi.Şimdi herkes merak içinde "Cihangir'de ne olmuştu?"...

Sen hala konuşuyor musun?


Şimdi sen mi çıkıp, `Esasında ben terbiyesiz bir adamım. Bel altı vuranlardan şekvacıyım ama sıkıştığımda en kralını ben yapıyorum. Böyle de bir karakter zafiyetim var´ diyeceksin? Yoksa ben mi sıralayayım ne tıynette bir adam olduğunu?

Bana bırakma...

Çık de ki, `Değiştim, dönüştüm, `Ali Kırca imitasyonu´ olmaktan çıkıp bambaşka bir halete büründüm, Özdemir abim olma yolunda hızlı ve emin adımlarla ilerliyorum, Aydın Bey´den de bol aferin alıyorum ama, ben hálá sizin bildiğiniz adamım.´

Doğru...

Sen hálá bildiğimiz adamsın.

Medyada bir `magazin figürü´ olarak anılmak ve Allah bereket versin bunun getirisiyle bazı `güzellikler´ yaşamak, camdan cama kitap (!) alışverişi yapmak, bazı ölülerin arkasından bazı `duygulu yazılar´ yazmak, resim galerilerine düşkün olmak, arada sırada `solcuymuş gibi´ yapmak, kimin hangi mahallede oturduğunu deşifre etmek (meğerse Cihangir´de oturuyormuş) durumunu daha da kötüleştirmiyor.

Senin değişmemiş halin de böyleydi...

Bencil, saygısız, sözüne güvenilmez bir adamdın.

Madem bu şartlar muvacehesinde tartışmak istiyorsun...

Buyur tartışalım...

Birazcık da kimliklerimizle, kişiliklerimizle, karakter özelliklerimizle kamuoyunun önünde yer alalım ve birbirimizi iyice rezil edelim.

Buna hevesli olup olmadığını müteakip polemiğinde bildir ki, bir yere kaçmayayım.

Evet ben, ima etmeye çalıştığın gibi tipik bir `iktidar yalakası´yım.

Kalemimi icara verdiğim için hiçbir dokunulmaza dokunamıyorum.

Mesela, `Utan Başbakan, neden Hilton arazisine imar izni vermiyorsun? Neden arkadaşların yalanını yüzüne vuruyorsun? Neden borsada manipülasyon yaptıklarını açık ediyorsun? Neden Abdullah Gül´le kavga edip partiyi bölmüyorsun?´ türünden yazılar yazamıyorum.

Ben bu kadarım...

Bu `faşist´ ve `tiran´ iktidarın `demokratikleşme´, AB hedefi, serbest piyasa ekonomisi, `darbe örgütleriyle mücadele´ programı yürürlükte olduğu sürece, korkarım yazamayacağım.

Sen `Doğan Medya Grubu´nda çalışıyorsun ve `galiba´ hürsün.

Peki, sen hangi paradigmayı, hangi siyasal-toplumsal hedefi temellük ettin?

Bizi hangi `güzel amaçlar´ etrafında örgütlenmeye çağırıyorsun?

Hani, çapına bakmadan, İsmet Özel´den aparma bir bıçkınlıkla, `Gazeteciler `yazdıkları´ ile vardır, `yazamadıkları´ ile değil...´ diyerek, bir de bedavadan başımıza basın özgürlükçüsü kesildin ya...

Bakalım sen `yazdıklarınla´ ne kadar varsın?

Daha doğrusu, var mısın?

Beş bin kere `ahlaksız Hasan´, on bin kere `manyak Vakit´, yüz bin kere `arlanmaz Hıncal´ yazıyorsun. Bol bol manken ve `hatun yazar´ zarflıyorsun. Aslında içi boş bir adam olduğuna bakmadan `okumuş gibi´ yaptığın kitaplardan, içtiğin kahvelerden söz ediyorsun.

Fakat nedense, şu `hür´ ve `karakterli´ kaleminden (bu arada karakterli bir adam olduğunu öğreniyoruz) borsada manipülasyon yapan, göz göre göre ortağına kazık atan, vergi kaçıran, devlet katlarında ihale kovalayan, hem TÜSİAD üyesi hem Trafik Müşaviri, hem müzik yapımcısı hem canlı hayvan kaçakçısı, hem Doğan hem Şahin gazetecileri okuyamıyoruz...

Neden acaba?

Hadi, Hilton ve POAŞ olayına giremezsin...

Kamu kredisi kullanan medya patronunu da yazamazsın...

Peki, neden Ergenekon Davası´nın sadece Adil Serdar Saçan bölümüyle ilgilisin? Hazır `postal yalamışsın´, bazı sanıklara