Hayrettin Karaman'dan Zaman yazarına sert yanıt! Rüşvetin fetvası olur mu?
Mümtaz'er Türköne'nin ismini hiç anmadan yazdığı yazısında Hayrettin Karaman rüşvet fetvası iddialarına ağır bir yanıt verdi.
Bir süredir kamuoyunda dillendirilen ve Hükümet üyelerinin aile fertlerinin de adının karıştığı yolsuzlukların kaynağının İlahiyatçı Hayrettin Karaman'ın verdiği ferva olduğu iddiası, Zaman gazetesi yazarı Mümtazer Türköne tarafından geçtiğimiz günlerde gazete köşelerine de yansıtılmıştı.
Türköne'nin "Hayrettin Karaman’a sorulan sual ve verdiği fetva, 27 Aralık 2013 tarihli Yeni Şafak’ta, kendi köşesinde mevcut. Devletten ihale alanların, gönülsüz bile olsalar hayır kurumlarına -metazoru- bağış yapmalarına hocamız cevaz veriyor." diyerek ve ayrıntılandırarak "Hayrettin Hoca, rüşvete fetva vermiş oldu mu?" başlığıyla yayımlanan yazısına bugün Yeni Şafak'taki köşesinde Hayrettin Karaman yanıt verdi.
"Bazı gazeteciler maşallah her konuyu biliyor..." diyerek, Türköne'nin dini konularda yorum yapmasına tepki gösteren Karaman, "beni itibarsızlaştırmaya da o gazetecinin gücü yetmez, boşuna kendini itibardan düşürmesin" diye ekledi.Türköne'nin ismini hiç anmadan yazdığı yazısında Karaman şöyle dedi:
RÜŞVETE FETVA VERMEM SÖZ KONUSU BİLE OLAMAZ
"Bir gazeteci bana izafeten şöyle yazmış 'Kur vakfı al rüşveti'. Yani ben vakıflara rüşvet vermenin caiz olduğunu söylemişim.
Halbuki ilgili yazımda rüşveti tarif etmiş, 'alan kamu görevlisi olacak, aldığını kendisi veya yakınları için alacak ki buna rüşvet densin' demiştim.
Hayri vakıflar şahıslara hizmet etmez, kamuya hizmet eder, vakfa gelen yardım da kurucu ve yöneticilerin olmaz, vakfın kamu menfaatine yönelik hizmetlereine harcanır.
İslamda rüşvetin haram olduğunu bilmeyen yoktur, benim de rüşvete fetva vermem asla sözkonusu olamaz.
İslami ve hayri hizmetlerin yürümesinden rahatsız olanlar bu amaçla kurulmuş vakıflara çamur atarak hayra engel olmak istiyorlar, ama 'Allah'ın yaktığı ışığı söndürmeye kimsenin gücü yetmeyecektir.
BU FIKHİ MANADA RÜŞVET SAYILMAZ
Devlet ile belediyelerle işi olan kimseler, İslami hassasiyetleri olan yöneticilerin bilgisi dahilinde vakıflara bağışlarda bulunup sonra 'iş ve ihale almak' gibi hususlarda bundan yararlanma amacı taşıyabilirler. Bu amaç bilinmedikçe yöneticiyi ve vakfı hatalı görmek doğru olmaz. Niyeti bozuk olan kimselerin durumları anlaşılınca hüküm değişir ve artık onlardan bağış kabul etmemek gerekir. Ama yine de yaptıkları yardıma ıstılahi ve fıkhi manada rüşvet denemez.
Servet sahiplerini hayra teşvik etmek ve yönlendirmek de ayıp ve günah değildir, yeter ki bu ilişki kötüye kullanılmasın ve kullanılmaya izin verilmesin.
BAZI GAZETECİLER MAŞALLAH HER KONUYU BİLİYOR
Bazı gazeteciler maşallah her konuyu biliyorlar, her konuya giriyorlar, bu da yetmiyor insanları itibarsızlaştırmak için iftiralar ediyor, sözü saptırıyor, niyet okuyor, kişiye söylemediğini izafe ediyorlar.
Tekrar edeyim, İslamda rüşvet haramdır, Allahtan korkan ve dini bilen hiçbir kimse rüşvete fetva vermez.
BENİ İTİBARSIZLAŞTIRMAYA GÜCÜ YETMEZ
Ayrıca beni itibarsızlaştırmaya da o gazetecinin gücü yetmez, boşuna kendini itibardan düşürmesin.
Türköne'nin "Hayrettin Karaman’a sorulan sual ve verdiği fetva, 27 Aralık 2013 tarihli Yeni Şafak’ta, kendi köşesinde mevcut. Devletten ihale alanların, gönülsüz bile olsalar hayır kurumlarına -metazoru- bağış yapmalarına hocamız cevaz veriyor." diyerek ve ayrıntılandırarak "Hayrettin Hoca, rüşvete fetva vermiş oldu mu?" başlığıyla yayımlanan yazısına bugün Yeni Şafak'taki köşesinde Hayrettin Karaman yanıt verdi.
"Bazı gazeteciler maşallah her konuyu biliyor..." diyerek, Türköne'nin dini konularda yorum yapmasına tepki gösteren Karaman, "beni itibarsızlaştırmaya da o gazetecinin gücü yetmez, boşuna kendini itibardan düşürmesin" diye ekledi.Türköne'nin ismini hiç anmadan yazdığı yazısında Karaman şöyle dedi:
RÜŞVETE FETVA VERMEM SÖZ KONUSU BİLE OLAMAZ
"Bir gazeteci bana izafeten şöyle yazmış 'Kur vakfı al rüşveti'. Yani ben vakıflara rüşvet vermenin caiz olduğunu söylemişim.
Halbuki ilgili yazımda rüşveti tarif etmiş, 'alan kamu görevlisi olacak, aldığını kendisi veya yakınları için alacak ki buna rüşvet densin' demiştim.
Hayri vakıflar şahıslara hizmet etmez, kamuya hizmet eder, vakfa gelen yardım da kurucu ve yöneticilerin olmaz, vakfın kamu menfaatine yönelik hizmetlereine harcanır.
İslamda rüşvetin haram olduğunu bilmeyen yoktur, benim de rüşvete fetva vermem asla sözkonusu olamaz.
İslami ve hayri hizmetlerin yürümesinden rahatsız olanlar bu amaçla kurulmuş vakıflara çamur atarak hayra engel olmak istiyorlar, ama 'Allah'ın yaktığı ışığı söndürmeye kimsenin gücü yetmeyecektir.
BU FIKHİ MANADA RÜŞVET SAYILMAZ
Devlet ile belediyelerle işi olan kimseler, İslami hassasiyetleri olan yöneticilerin bilgisi dahilinde vakıflara bağışlarda bulunup sonra 'iş ve ihale almak' gibi hususlarda bundan yararlanma amacı taşıyabilirler. Bu amaç bilinmedikçe yöneticiyi ve vakfı hatalı görmek doğru olmaz. Niyeti bozuk olan kimselerin durumları anlaşılınca hüküm değişir ve artık onlardan bağış kabul etmemek gerekir. Ama yine de yaptıkları yardıma ıstılahi ve fıkhi manada rüşvet denemez.
Servet sahiplerini hayra teşvik etmek ve yönlendirmek de ayıp ve günah değildir, yeter ki bu ilişki kötüye kullanılmasın ve kullanılmaya izin verilmesin.
BAZI GAZETECİLER MAŞALLAH HER KONUYU BİLİYOR
Bazı gazeteciler maşallah her konuyu biliyorlar, her konuya giriyorlar, bu da yetmiyor insanları itibarsızlaştırmak için iftiralar ediyor, sözü saptırıyor, niyet okuyor, kişiye söylemediğini izafe ediyorlar.
Tekrar edeyim, İslamda rüşvet haramdır, Allahtan korkan ve dini bilen hiçbir kimse rüşvete fetva vermez.
BENİ İTİBARSIZLAŞTIRMAYA GÜCÜ YETMEZ
Ayrıca beni itibarsızlaştırmaya da o gazetecinin gücü yetmez, boşuna kendini itibardan düşürmesin.