"HAYIR GAZETECİLİK ÖLMEDİ!.." 3G POLEMİĞİ KALDIĞI YERDEN DEVAM EDİYOR!..
Türkiye'nin yaz rehavetine teslim olduğu dönemde olağanüstü dinamik bir hafta geçiren Sabah'ın haber merkezinde neler yaşandı?
Çağa uyumlu gazetecilik
SABAH'TAN MEKTUP
SABAH ailesi olarak, Türkiye'nin yaz rehavetine teslim olduğu bir dönemde olağanüstü dinamik bir hafta geçirdik. Gündem belirleyen medya kuruluşu olduk.Özellikle Halis Toprak'ın malum evliliğiyle ilgili tartışmalarda yeni -ve düzeyli- sayfalar açarak. Daha önemlisi Türkiye'nin "Açılım"ı tartıştığı bir sırada Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Mesut Barzani ile hiç abartısız yılın mülakatını gerçekleştirerek.
Arka planında üç aylık yoğun ve çok yönlü girişimin yattığı Nur Batur'un muhteşem gazetecilik başarısı tam da Hıncal Uluç'un 3G teknolojisinin hayatımıza girdiği günlerde tetiklediği "Eski dönem gazeteciliği"ne özlem polemiğine denk geldi. Önce Hıncal Uluç ile başyazarımız Mehmet Barlas arasında başlayan, daha sonra diğer gazetelerdeki yazarların katılımıyla iyice renklenen bu polemikte bir taraf teknolojinin gazeteciliği öldürdüğü görüşünü savundu, diğer taraf ise teknolojinin gazetecilikte yeni ufuklar ve imkanlar açtığını.
Polemik kazanının altına yeni odunlar atma niyetinde değiliz ama mesleğimizle veya sektörümüzle ilgili bazı yeni gerçekleri hatırlatmanın da konumumuz gereği görevimiz olduğunu düşünüyoruz.
Hıncal Uluç konuyla ilgili ikinci yazısında, özlemle ve iç çekerek, "Fikret Otyam elinde 7 kiloluk teyple dağ bayır Anadolu'yu dolaşır, röportajlar yapardı. Yaşar Kemal diye bir başka röportajcıyı unutmuş olabilir misin? Otyam'la Kemal'in birbirlerini atlatmak için ne oyunlar oynadıklarının hikâyesi kulaklarına gelmemiş olabilir mi?" diye soruyor.
Bize göre bu soruları sıralarken, dönemin tablosunu da hatırlatmak gerekirdi. Uluç'un o tatlı rekabetten dem vurduğu dönemde sadece "Basın" vardı. Basın da yalnızca gazeteler, dergiler, ajanslar ve devletin radyolarıyla sınırlıydı.
Bugün ise "Basın" değil "Medya" var. Gazeteler, dergiler, ajansların ve devlet radyolarının (Onlar da elektronik ortamda pencere açmak zorunda kaldılar) yanı sıra yüzlerce özel radyodan, onlarca yerli, yüzlerce yabancı TV kanalından oluşan kıpır kıpır bir medya.
Bitmedi; meraklısına dünyanın tüm gazetelerini okuma olanağı sağlayan bir sürü "Link". Bitmedi; binlerce "Blog", binlerce internet sitesi.
Bitmedi; gazetelerin internet sitelerinin yanı sıra sadece elektronik ortamda yayın yapan binlerce gazete ve dergi. Bitmedi; Twitter, Facebook, Youtube gibi on yıl önce dahi kimsenin aklına gelmeyecek iletişim (Bakın; Otyam- Kemal tatlı rekabet döneminde bu kavram bile yoktu) mecraları...
Bitmedi; SMS denilen sınırsız bir "Haber"leşme otoyolu. 3G teknolojisi bunlara kimbilir neler ekleyecek.
15 dakikada ne okuyabilir?
Tablonun karanlıkta kalan veya ışık tutulmayan bir bölgesi daha var: Hıncal Uluç'un sözünü ettiği dönemde, insanlar gazete okumaya en azından günlerinin bir saatini ayırabiliyorlardı. Bugün ise o bir saatin en az dörtte üçü TV izlemekle, internetteki alternatif mecralarda dolaşmakla değerlendiriliyor. Gazetelere taş çatlasın 15 dakika kalıyor. Böylesine sınırlı bir zaman diliminde ne Fikret Otyam'ın, ne Yaşar Kemal'in en az bir sayfayı kaplayan röportajlarını okutabilirsiniz.
Uzun ve keyifli röportajlardan vazgeçtim, gazeteyi satın aldırabilmek (Çünkü internet ortamında ücretsiz ulaşılabiliyor) ve okutmak da mesleğimizin en hayati meydan okuması haline geldi. Aralarında "Christian Science Monitor" gibi köklü (1908'de yayın hayatına başladığına göre yüzyılı devirdi) gazetelerin de bulunduğu birçok yayın organının pes edip basılı yayınlarına son vermeleri ve sadece elektronik ortamda varlıklarını sürdürmeye çalışmaları da ne denli zor ve zorlu bir sürece girdiğimizi gösteriyor.
Tüm bunlara rağmen, Hıncal Uluç en azından SABAH için rahat olsun; geçmişte kalmasından hayıflandığı gazetecilik başarılarını sergiliyoruz, sergilemeye devam edeceğiz.
İşte son örnek: Bugün başladığımız "Bilge köyü katliamı" dosyası. Binlerce sayfalık iddianameyi ve eklerini satır satır tarayıp hazırladığımız, kamuoyuna yansımamış bilgilerle dolu yeni dizimiz.
Yine gündem oluşturacağımızdan eminiz.
Hayır; gazetecilik ölmedi, sadece yeni koşullara uyum sağlamasını bilenler ayakta kalacak. Hiç kuşkusuz SABAH onların başında gelecek.
Sağlıklı, mutlu ve çağa uyumlu bir hafta dileğiyle...
Erdal Şafak/Sabah