HATİPOĞLU'NDAN AĞLATAN ANNE YAZISI; CENNETİMİN KAPISINI KAYBETTİM!

Dün annesinin cenaze namazını kıldıran Nihat Hatipoğlu bugün Sabah'taki köşesinde anne acısını kaleme aldı..

Cennetimin kapısı annemi kaybettim

Annemi kaybettim... Aniden bizleri tüketti. Bizi öylesine bıraktı gitti.
Her şey o kadar dağınık, o kadar karmaşık ki. Nereye baksam simasını görüyorum. Patiska gibi bembeyaz saçlarını, nurlu simasını ve tertemiz yüzünü.
Dua sığınağımdı. Dert ortağımdı. Sıkıştığımda ilk aradığımdı. Velhasıl her şeyimdi.

Ellerini öperdim, ayaklarını öperdim. Ama nedense yüzünü öpmeye kıyamazdım. Utanırdım. Uzun yıllar sonra dün ilk kez öptüm. Morgdaydı. Alnını, yanaklarını, soğuktu. Buz gibiydi. Sanki bana; beni öpme alnım soğuk dudakların üşümesin diyordu.
Şimdi oturduğu yerde oturuyorum. Başını koyduğu yastığı kokluyorum. Başına sardığı tülbenti... Her şey o kokuyor. Her şey anne kokuyor.
Bundan sonra kime başvuracağım. Kime nazlanacağım bu yaşta. Kimden özel dua isteyeceğim. Kime bana 'Felak ve Nas oku' diyeceğim? Bilmiyorum.

Koca ev bugün bomboştu. Sürekli uzandığı kanepeye yaklaştım. Sanki oradaydı. Dokundum ona. Yine gülümsedi.
Sanki bana, baban beni Medine'de bekliyor. Gitmem lazım diyordu. Ya ben diyecek oldum, seni de bekleyeceğiz diyordu.
Müthiş edepliydi. Namazlarını gözetirdi. Çok şefkatliydi. Ağzı dualıydı. Evladından bile bir şey istemeyecek kadar dimdikti. Hz. Peygamber (s.a.v.)'in adını duyunca 'Kurban Olayım' derdi. Efendimize âşıktı. 18 yıl önce Medine'de vefat eden babamı her gece rüyasında görürdü. Ne kadar anlatsam eksik kalıyor işte. Öteki âlemi özlemek için artık bir sebebim daha var.

Annem müftü eşiydi. Müftü kızıydı. Müftü geliniydi. Büyük alimlere büyük sevgisi vardı. Sahabeden bahsedilirken 'Kurban olayım ayaklarına' derdi. Efendimizden her bahsedildiğinde ağlardı. O'nu özlerdi, Hayatı namaza odaklıydı. Sürekli Kuran okur, zikir çekerdi.
Çektiği acılardan, ağrılardan hiç şikâyetçi olmadı.

Rahmetli babam büyük hadis kitabı 'Süneni İbn-i Maceyi' Arapçadan Türkçeye tercüme edip yorumladığında sekiz sene boyunca ona büyük hazla hizmet etti.
Emir yücelerden, başınız eğik. O'ndan gelene kabulüz. Rabden gelene razıyız. Gönül burkulur, göz yaşarır dil edebe eğilir. O'ndan geldik O'na gideceğiz.
Hep arkamdan dua etsin diye ümit ederdim. Ama öyle olmadı, Onun istediği oldu. Arkasından dua edeceğim. Rabbim böyle istedi. Emrine amadeyiz elbette O'nun.
Telefon numarasını rehberimden sileceğimi zannetmiyorum. Aramasa da orada adı kalsın hep istiyorum. Belki çok ama çok daraldığım bir gün ararım. Kim bilir.
Vefatı da o kadar mütevazı ve bir o kadar garipti ki. Sessizceydi. Nefes alamıyorum, dedi. Ambulans gecikince el üstünde hastaneye taşınınca aynen şöyle dedi: 'Ben ölüyorum hakkınızı helal edin. La ilahe illallah. Muhammedün Resulullah - Allah bir. Allah bir. Muhammed (s.a.v.) O'nun Resulü!' Bu kadar. İki dakika sonra büsbütün sustu..

YAZININ TAMAMI İÇİN TIKLAYIN