HASAN PULUR'DAN TARİHE DÜŞECEK BİR GAZETECİLİK ANISI!

Milliyet yazarı Hasan Pulur : "1955 Konferansı, Türk basınının kırılma noktalarından biridir."

Bir gazetecilik anısı...

İki gün önce Hıfzı Topuz’un “Gülümseyen Anılar” kitabına bakmak gerekti, karıştırırken bizim de çok iyi anımsadığımız 1955’teki “Gazeteciler Konferansı”na rastladık, okudukça içimizden “tabii yahu, tabii yahu böyle olmuştu!” diyorduk. (*)

Futbol yorumcuları maçı eleştirirken, bazı dakikaları, hareketleri “kırılma noktası” diye anlatıyorlar ya, bize göre de 1955 Konferansı, Türk basınının kırılma noktalarından biridir. İstanbul Sendikası, konferansın raporunu hazırlamıştı; birinci rapor gazetecilerin çalışma koşulları, ikincisi basınla ilgili ceza yasaları, üçüncü rapor ise sendikaların federasyon oluşturmasını öneriyordu.

* * *
Konferansın ilk günü gayet iyi geçti, Vali Fahrettin Kerim Gökay “basın kuşlarına” Taksim Belediye gazinosunda mükellef bir ziyafet çekti, yemeğe “Babıali’nin babaları” katıldı, tabii bizim gibi muhabir takımı değil.

* * *
Lakin ertesi gün Ankara’dan esen rüzgâr havayı soğuttu. İktidar, hem kendisinin eleştirilmesinden, hem de grev hakkından, af istediğinden, ispat hakkından pek memnun kalmamıştı.
İstanbul Sendikası’nın bildirisine, sendikanın başkanı karşı çıktı, imzasını geri aldı.
Yönetim Kurulu’nun bir üyesi de “Ben bildiriyi okumadan imza ettim!” dedi, o da imzasını aldı.
Ünlü bir yazar, “Ben bu bildiriyi, kömür dilekçesi diye imzalamıştım!” diyordu.
O tarihlerde kömür tahsisle veriliyordu, herkes gidip kömür alamazdı.

* * *
Ondan sonrasını biz bilmiyoruz, elli küsur yıl sonra “Hıfzı Ağabey”den öğrendik...
“Fahrettin Kerim Gökay’ın bütün yönetim kurulu üyelerini alelacele vali konağına çağırdığı bildirildi. Kalkıp gittik. Gökay sinirli bir havada bizi karşıladı.

‘Ne yaptınız biliyor musunuz?’ dedi. Hükümeti fena halde kızdırdınız. Sendikanızı kapatacaklar. Adnan Bey’le telefonla konuştum. ‘Bana, bu konferansın anlamı nedir?’ diye sordu. Neden memleketin dört bir yanından gazeteciler davet edilip nümayiş yapılmak isteniyor?.. Tam partiler arası münasebetleri düzelttik, huzur içinde çalışmaya başlayacağız, bu gazetecilere de ne oldu?.. Bunların yayımladıkları bildiri siyasidir. İspat hakkının tanınmasını istemek, grev hakkı istemek, siyasi isteklerdir. Cemiyetler kanunu sendikaların siyasetle uğraşmalarını yasak eder. Bu bakımdan sendikanın durumunu ele almak gerekir...”

Fahrettin Kerim Gökay konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Ben konferans, kongre mongre istemem. Zaten bunu da nerden çıkardınız? Daha önce niye hükümete danışmadınız?... Hükümeti kızdırmışınız. Bunu tamir etmeniz gerekir. Hemen yeni bir bildiri yayımlayıp hükümete gönderin!... Başbakana bir yıldırım telgrafı çekerek özür dileyeceksiniz! Aksi halde çok kötü olur. Sendika kapatılır. Başınıza türlü iş açılır. Ben de sizi kurtaramam...”
* * *
Daha sonra ne mi olur?
Vali geçer masanın başına, gazeteciler sendikası yönetim kurulu adına, “Biz yaptık, siz affedin!” telgrafını Başbakan’a saygıyla gönderir.
Bunu imzalamayan yönetim kurulunun iki üyesi istifa ederler, Hıfzı Topuz, İhsan Ada...

* * *
Niye mi bunu yazdık?
Tarihten ibret alınsa, diye bir laf vardır da...
Belki ileri de işinize yarar, dedik.

(*) Remzi Kitabevi

Hasan PULUR / MİLLİYET