HASAN CEMAL'DEN TAVSİYE; ERDOĞAN YENİ BİR SAYFA AÇMAK İSTİYORSA...

Milliyet yazarı Hasan Cemal Ak Parti'nin büyük kongresi öncesinde iyimser bir hava oluşturma çabasına dikkat çekti.

Erdoğan’dan yeni sayfa, üslup, muhteva...


2011’in Temmuz ayıydı. Ak Parti’nin yüzde 50 oyla üçüncü genel seçimi de kazanmasından daha bir ay geçmiş, PKK’nın Silvan saldırısı yeni yaşanmıştı.

Bu köşede, 16 Temmuz 2011 tarihli bir yazı yazmıştım, “Sayın Başbakan, tarihin eli omzunuzda!” başlığını taşıyan.

Bir bölümü şöyleydi:

“Sayın Başbakan;

‘Oyun planı’nızı bilmiyorum. Ama önemsediğim bir husus var.Yüzde 50 oyla büyük bir seçim zaferi kazandınız. Bu gerçekten çarpıcı bir güç kaynağıdır.

Tarihin eli omzunuzda!

Ya bu eli hissedersiniz ya da tarihi bir barış fırsatı heba olur gider.

İkisi de elinizde.

PKK’nın Silvan baskını ve 13 şehidin yüreğinizi nasıl dağladığını anlıyorum ve bu acıyı paylaşıyorum.

Ancak, liderlik ve devlet adamlığı böylesi acıların üzerinden geleceği görmektir.

Tarih ancak böyle yazılır.”

Aradan iki yıl geçmiş.

Bugün de aynı kanıdayım.

Başbakan Erdoğan ‘tarihin eli’ni omzunda hissedebilir ve gereğini yerine getirebilir.

Kanlı, acılı bir dönemden geçiyoruz ama tarihi fırsat hâlâ yakalanabilir, barış yolu açılabilir.

Beni bu açıdan bütün yaşanan olumsuzluklara rağmen bugün hâlâ iyimser kılan, bir lider olarak Başbakan Erdoğan’ın siyasal cesareti ya da öngörülemeyen ‘kıvraklıkları’dır.

Cesaret ve kıvraklıktır, Oslo kapısını açan. Başbakan Erdoğan, halen MİT Müsteşarı olan Hakan Fidan’ı kendi özel temsilcisi olarak Kandil’den gelen PKK temsilcileriyle aynı masaya oturtmuştur Oslo’da.

Tayyip Erdoğan’ın bu kapıyı açmasını, böylesine ciddi, hatta ölümcül bir siyasal risk almış olmasını ‘taktik’le, ‘siyasal oportünizm’le açıklamak isteyenlere katılmıyorum.

Nasıl ki, “PKK baştan beri askeri vesayetin aletidir” diyenlerin bu görüşüne katılmıyorsam, “Erdoğan Oslo kapısını açtı; çünkü 2011 Haziran seçimlerine giderken, dağlarda silah seslerinin sustuğu sakin bir Türkiye ortamının Ak Parti’ye daha çok oy getireceğini düşünüyordu” diyenlerin de meseleyi fazlasıyla basitleştirdikleri görüşünü taşıyorum.

Gerçek daha karmaşık.

Erdoğan’ın çok ciddi bir siyasal risk alarak Oslo süreci için düğmeye bastığı kanısındayım.

Bu süreç yeniden canlandırılabilir.

Canlandırılmalıdır.

Bu konuda olumlu işaretler var. Hem iktidar kanadının sözcülerinden, hem Kandil taraflarından öylesine sinyaller geliyor ki, yeni bir Oslo ya da müzakere süreci açılabilir havası yayılıyor.

Kimileri yine diyor ki:

“2013’te yerel seçim, 2014’te cumhurbaşkanlığı seçimi var. Geçen seferki gibi, yeni Oslo manevrası da oy kaygısındandır, inanmayın bu spekülasyonlara...”

Ben daha az kuşkucuyum.

Veyahut tersine inanmak istiyorum geçen seferki gibi...

Çünkü, her şeye rağmen dağda -yine bir süre için de olsa- silahların susacağı ve ölüm haberlerinin gelmeyeceği yeni bir sayfanın açılmasından yanayım.

Ve “Oslo’da masayı kim devirdi?” tartışmalarının geride kalabileceğini düşünüyorum.

Canlar daha önemli...

Ne olur, n’olacak?

Tam kestiremiyorum.

Görünen o ki, Ak Parti’nin pazar günü yapılacak büyük kongresi öncesinde iktidar tarafında ileriye dönük iyimser bir hava oluşturma çabası var.

Beklenti çıtası yükseltiliyor.

Tayyip Erdoğan’ın bir yeni sayfa açmaya hazırlandığı, siyaset meydanındaki ‘kutuplaşma’yı dağıtabilecek diyalog ve yumuşama ortamını amaçladığı, yeni anayasa ve ‘Kürt sorunu’nu da bu çerçevenin içine sokacağı politika kulisinde konuşuluyor.

Keşke...

Ama eğer Tayyip Erdoğan gerçekten yeni sayfa açmak istiyorsa, hem dilini ve üslubunu değiştirmeli, hem de ‘yeni sayfa’ya mutlaka bir yeni muhteva katmalıdır.