Hasan Cemal ve Tuğçe Tatari yasaklanan kitapları için AYM'ye başvurdu
Hasan Cemal'in iki kitabı, Tuğçe Tatari'nin de bir kitabı hakkında toplatma kararı verilmişti
T24 yazarı ve P24 Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Cemal ve gazeteci Tuğçe Tatari “terör örgütü propagandası” içerdikleri iddiasıyla yasaklanan kitapları için Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulundu. Tatari’nin avukatı Aslı Kazan Gilmore’nin başvuru dilekçesinde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) “adil yargılanma ve ifade özgürlüğü hakkı” maddeleri ile Anayasa’nın basın ve ifade özgürlüğü maddelerinin ihlal edildiği belirtildi.
Radikal'den İsmail Saymaz'ın haberine göre, Gaziantep’te, Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi’ne (YDG-H) yönelik operasyonda gözaltına alınanların evinde, Öcalan’ın kitaplarının yanı sıra gazeteciler Hasan Cemal’in “Delila / Bir Genç Kadın Gerillanın Dağ Günlükleri” ve “Çözüm Sürecinde Kürdistan Günlükleri“ adlı kitapları ile Tatari’nin “Anneanne, Ben Aslında Diyarbakır’da Değildim” adlı kitabı çıkmıştı. Gaziantep 3. Sulh Ceza Mahkemesi, evden çıkan yayınlarla birlikte üç kitap hakkında da “şiddeti teşvik edecek şekilde terör örgütü propagandası, suç işlemek için tahrik, suçu ve suçluyu övmek” iddiasıyla toplatma kararı vermişti. Karara itiraz edilmiş ve itirazı değerlendiren Gaziantep 1. Sulh Ceza Hakimliği, 24 Aralık 2015 tarihli kararında, üç kitap açısından “Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde bulundukları an ve aşama itibariyle dağıtımlarının yapılmasının” ve “satışa sunulmalarının yasaklanmasına” karar vermişti. Bunun üzerine Tatari’nin avukatı Aslı Kazan Gilmore, Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.
Başvuru dilekçesinde AİHS’in “adil yargılanma hakkını” düzenleyen altıncı maddesinin ihlal edildiği belirtildi. Dilekçede “Karar dosya üzerinden verilmiştir. Toplatma talebi zaten ilgililere duyurulmadığı için, karar sırasında hazır bulunulmasına imkan verilmemiştir. Kararın başvurucuya tebliğine ilişkin hüküm kurulmamıştır. Kararı öğrenme ve itiraz etme hakkımız engellenmiştir. Kitap içeriğine ilişkin hiçbir atıf olmadığından, yayınevi, yayın tarihi bile gösterilmediğinden, kitap okunmadan karar verildiği anlaşılmaktadır. Bunların hepsi adil yargılanma hakkının ihlali niteliğindedir” denildi.
Aynı şekilde AİHM’nin “ifade özgürlüğü hakkını” düzenleyen 10. maddesinin ihlal edildiği savunuldu. Yasaklamaya gerekçe olarak gösterilen kimi alıntıların Tatari’nin geçmişte yazarı olduğu Akşam gazetesinde yayınlanmış olduğu belirtilerek, şöyle dendi:
“O günkü siyasi ortamda bu gözlem ve söyleşiler eleştiri konusu dahi yapılmamış, hükümetin öncülüğünü yaptığı çözüm ve barış sürecinde takdir ve beğeniyle karşılanmıştır. Yayınevlerinden gelen yoğun ısrarlar sonucu çözüm sürecini destekleyen, barış atmosferine katkı sağlayan bu gözlem, hikaye ve söyleşilerin bir anı kitabına dönüştürülmesine yönelik proje çalışmaları başlatılmıştır. Başvurucu tanıklık için çıktığı bu yolculuklarda başından geçenleri kitap haline dönüştürerek ifade özgürlüğü hakkını kullanmış, halkın gerçekleri öğrenme ve bilgi edinme hakkının kullanılmasını sağlamıştır. Asla şiddet övülmemekte, meşru gösterilmemekte, teşvik edilmemektedir. Sürecin askıya alınmasıyla ifade ve basın özgürlüğünün yargı eliyle bu şekilde ihlal edilmesi çok ağır bir ihlaldir.”
Ayrıca Anayasa’nın “düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetini” düzenleyen 26., “basın hürriyetini” düzenleyen 28., “hak aramaya hürriyetini” düzenleyen 36. ve “kanuni hakim güvencisini” düzenleyen 37. maddelerinin de ihlal edildiği savunuldu.
Radikal'den İsmail Saymaz'ın haberine göre, Gaziantep’te, Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi’ne (YDG-H) yönelik operasyonda gözaltına alınanların evinde, Öcalan’ın kitaplarının yanı sıra gazeteciler Hasan Cemal’in “Delila / Bir Genç Kadın Gerillanın Dağ Günlükleri” ve “Çözüm Sürecinde Kürdistan Günlükleri“ adlı kitapları ile Tatari’nin “Anneanne, Ben Aslında Diyarbakır’da Değildim” adlı kitabı çıkmıştı. Gaziantep 3. Sulh Ceza Mahkemesi, evden çıkan yayınlarla birlikte üç kitap hakkında da “şiddeti teşvik edecek şekilde terör örgütü propagandası, suç işlemek için tahrik, suçu ve suçluyu övmek” iddiasıyla toplatma kararı vermişti. Karara itiraz edilmiş ve itirazı değerlendiren Gaziantep 1. Sulh Ceza Hakimliği, 24 Aralık 2015 tarihli kararında, üç kitap açısından “Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde bulundukları an ve aşama itibariyle dağıtımlarının yapılmasının” ve “satışa sunulmalarının yasaklanmasına” karar vermişti. Bunun üzerine Tatari’nin avukatı Aslı Kazan Gilmore, Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.
Başvuru dilekçesinde AİHS’in “adil yargılanma hakkını” düzenleyen altıncı maddesinin ihlal edildiği belirtildi. Dilekçede “Karar dosya üzerinden verilmiştir. Toplatma talebi zaten ilgililere duyurulmadığı için, karar sırasında hazır bulunulmasına imkan verilmemiştir. Kararın başvurucuya tebliğine ilişkin hüküm kurulmamıştır. Kararı öğrenme ve itiraz etme hakkımız engellenmiştir. Kitap içeriğine ilişkin hiçbir atıf olmadığından, yayınevi, yayın tarihi bile gösterilmediğinden, kitap okunmadan karar verildiği anlaşılmaktadır. Bunların hepsi adil yargılanma hakkının ihlali niteliğindedir” denildi.
Aynı şekilde AİHM’nin “ifade özgürlüğü hakkını” düzenleyen 10. maddesinin ihlal edildiği savunuldu. Yasaklamaya gerekçe olarak gösterilen kimi alıntıların Tatari’nin geçmişte yazarı olduğu Akşam gazetesinde yayınlanmış olduğu belirtilerek, şöyle dendi:
“O günkü siyasi ortamda bu gözlem ve söyleşiler eleştiri konusu dahi yapılmamış, hükümetin öncülüğünü yaptığı çözüm ve barış sürecinde takdir ve beğeniyle karşılanmıştır. Yayınevlerinden gelen yoğun ısrarlar sonucu çözüm sürecini destekleyen, barış atmosferine katkı sağlayan bu gözlem, hikaye ve söyleşilerin bir anı kitabına dönüştürülmesine yönelik proje çalışmaları başlatılmıştır. Başvurucu tanıklık için çıktığı bu yolculuklarda başından geçenleri kitap haline dönüştürerek ifade özgürlüğü hakkını kullanmış, halkın gerçekleri öğrenme ve bilgi edinme hakkının kullanılmasını sağlamıştır. Asla şiddet övülmemekte, meşru gösterilmemekte, teşvik edilmemektedir. Sürecin askıya alınmasıyla ifade ve basın özgürlüğünün yargı eliyle bu şekilde ihlal edilmesi çok ağır bir ihlaldir.”
Ayrıca Anayasa’nın “düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetini” düzenleyen 26., “basın hürriyetini” düzenleyen 28., “hak aramaya hürriyetini” düzenleyen 36. ve “kanuni hakim güvencisini” düzenleyen 37. maddelerinin de ihlal edildiği savunuldu.