HANIM KOŞ ÇABUK KATİL BULUNDU!..BEŞ CİNAYETİ ÇÖZEN MÜGE ANLI DEDEKTİFLİĞE Mİ SOYUNDU?..
Yılların magazin gazetecisi Müge Anlı uzun zamandır atv'de sabah kuşağında çok farklı bir formatla seyirci karşısında.Programında katiller aranıyor, cinayetler çözülüyor. İlk bölümden bu yana tam beş cinayet çözüldü..
Sabah saatlerinde televizyon karşısına geçen seyirci, artık çok farklı bir formatın müdavimi... Müge Anlı, atv'de yayınlanan, Tatlı Sert isimli programında gazetelerin üçüncü sayfalarına konu olan cinayetlerle uğraşıyor ve bunları çözmeye çalışıyor. Anlı'nın sunduğu program yayınlanmaya başladığından beri beş katil yakalandı. İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, Anlı'ya teşekkür etti, aileler ise polisten sonra soluğu Müge Anlı'nın programında alıyor. Programını Müge Anlı ile konuştuk:
- Programdan sonra Türkiye'nin sosyolojik yapısıyla ilgili görüşünüz değişti mi?
- Ben bunların yaşandığını bilmiyordum, çok pembe bir dünyada yaşıyormuşum. Yaşadığım ve gördüğüm şeyler elbette vardı, ama bu kadar içine girmemiştim olayların.
Bu acıları yaşayan insanlarla yan yana olmak, çok inandığınız, güvendiğiniz kişilerin bile bu suçlara karıştığını görmek şaşırtıcı. Bakıyorsunuz programda gözyaşı döküyor, sonra bir öğreniyorum o da işlenen suçun içinde. Ya da röportaja gidiyorum, arkamdaki kalabalıktaki kişilerden biri katil çıkıyor. Bunları yaşadıktan sonra artık hayata eskisi gibi toz pembe bakamıyorum.
- Biraz paranoyaklaştınız mı?
- Yok, ben insanlara güvenmeye devam ediyorum. Eskiden hayatımda klişeler vardı: Bir anne evladına zarar veremez, bir akraba bir başka akrabasını öldüremez, bir evlat annesine zarar veremez gibi...
Gördüm ki bunlar klişelermiş, gerçek hayatta böyle değilmiş. Gerçek hayatta kimi zaman çıkar, kimi zaman başka gerekçelerle herkes herkese zarar verebiliyormuş.
- Bu format kendi kendini mi oluşturdu?
- Bir anlamda kendi kendine gelişti.
Mesela, bu sandık cinayetinde de biz çağırmadık, kendileri geldiler; "Biz çıkalım da çocuğumuz bulunsun," dediler.
Günde en az beş-altı tane kayıp vakası geliyor. Program çok izleniyor ve çok etkin, eğer burada bir fotoğraf gösterilirse, bulunabileceğini düşünüyor aileler.
Gerçekten de öyle.
- Emniyetle nasıl bir bağınız var?
- Buradaki başarılar, emniyetin başarısıdır, Türk polisinin başarısıdır. Biz sadece emniyete duyulan güveni pekiştirmiş olabiliriz. 'Türk polisi yakalar' sloganını dillere tekrar yerleştirdiğimizi düşünüyorum bu programla. Bizim şöyle bir yardımımız oluyor; emniyete gidip bilgi paylaşmaktan çekinen insanlar bir televizyon programını daha kolay arıyor. İhbarlar daha rahat oluyor. Emniyete faydası bu olabilir.
- İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, program için teşekkür etti size.
Hem ona, hem Asayiş Şube Müdürü Mustafa Köse'ye ve onun nezdinde tüm arkadaşlarına teşekkür borçluyum.
Devletin kurumlarını çok seven ve saygı duyan biriyim. Ben polisi, askeri severim.
- Programda bir sorgulama var, bununla ilgili bir brifing aldınız mı?
- 16 yıldır gazetecilik yapıyorum, yıllarca magazin gazeteciliğiyle uğraştım. Magazin gazeteciliği çok zor bir iştir. Bu anlamda böyle bir brifinge ihtiyacım olmadı.
Sorgulama demeyelim de buna, insanlar her şeyi açıklıyorlar eğer gizleyecek bir şeyleri yoksa. Biz de bir olayı ortaya çıkarabilmek için sorular sormak zorundayız, insanların anlattıkları her zaman gerçek olmayabiliyor. Öyle kurgulamış da olabiliyorlar.
Şunu anladım ki toplumda birçok kişi, birçok şeyi sorgulamıyor aslında.
Biz sorunca aklına geliyor.
Katili öğrenip mezara gidiyorlar
'Dedektifliğe soyundu' şeklinde yorum yapanlar oldu, ne diyorsunuz?
- O kadar kendi işimle meşgulüm ki, ne dediklerini umursamıyorum.
Dedektifliğe soyunduysam da soyundum.
- Bu kadar insanı ekran başına çeken sırrı ne programın?
- Canlı canlı bir cinayet çözülüyor.
Yurt dışında da bu tip programlar ilgiyle izleniyormuş. Orada emniyet, programla koordineli çalışıyormuş.
Bizde öyle değil, emniyet tüm basınla aynı mesafede. Bize ihbar telefonu geldiğinde onu rating kaygısıyla yayına bağlamıyoruz, emniyete havale ediyoruz, orada önemli olan olayın çözülmesi. Katiller bizi izliyor. Dakika dakika merak ediyorlar.
- Mükemmel cinayet diye bir şey var mı?
- Çözülemeyen cinayetler var elbette. Aile içi cinayetler saklı kalabiliyor. Töre olayları ekranlara yansımıyor, kapalı kalıyorlar.
- Programa katılan aileler eleştiriliyor bazen, bunlar haklı eleştiriler mi?
- Katil bulunmamışsa eğer aileler mezarlığa gidemiyor, bu programa geliyorlar. Katil bulunana kadar mezarlığa gidemeyen aile var, katil bulunduktan sonra o iç huzuruyla gidebiliyorlar.
Maktule bir ay ağlayan abla, katil çıktı
Basına sandık cinayeti olarak yansıyan olay Müge Anlı'nın programını farklı bir boyuta taşıdı. İstanbul Fatih'te bir ay önce kaybolan 11 yaşındaki Alpay D.'nin ailesi bir ay boyunca programa katıldı ve çocuklarının bulunması için uğraştı.
Programa bir ay boyunca Alpay'ın ablası S.D. de katıldı ve gözyaşı döktü. Ama geçtiğimiz günlerde ortaya çıktı ki, katil aslında stüdyoda gözyaşı döken ablanın ta kendisiydi. S.D.'nin kardeşini bıçaklayarak öldürdükten sonra cesedi evdeki çeyiz sandığında bir ay sakladığı anlaşıldı...
- Bir ay buraya gelen 17 yaşındaki kız, katil çıktı. Bunu öğrenmek nasıl etkiledi sizi?
- Alpay 11 yaşında bir erkek çocuğuydu, evinin önünden kayboldu bir gün. Anne, baba ve abla geldi programa...
Aile her gün geliyordu stüdyoya. Bir ay boyunca ceset bulunmadı, biz hep çocuğun yaşadığına inandık. Ben de hep yaşadığına inandım, güzeller güzeli bir erkek çocuğuydu. Ve sonra Alpay'ı öldüren kişinin ablası olduğu ortaya çıktı. Emniyetin tam 18 saat süren ablayı sorgulaması sonucu... Ve o kız gelip günlerce, stüdyoda ağladı, annesini teselli etti. Altında bir kaza ve kazanın kötü sonucunu engellemeye çalışan bir abla var diye düşünmek istiyorum.
Sonrasında olayı çok çocukça saklamaya çalışması da kaza olduğunu gösteriyor.
Yoksa evde bir sandığa konulan cesedin bir şekilde ortaya çıkacağını herkes bilir.
Ama insan şaşırıyor, ben hiç ablasının katil çıkacağını beklemiyordum.
- Aslında cinayeti işleyenler garip bir şekilde sizden uzak kalamıyor galiba.
- En son Halkalı'da öldürülen iki çocuk vardı, onlar da 11 ve 12 yaşlarında, yakılarak öldürülmüşlerdi. Orada da katil, dayı oğlu çıktı. O dayı oğlu sonradan kasetleri izlediğimde fark ettim ki mahalleye gidip çekim yaptığım sırada arkamdaki gruptaymış... Yani 'Katil maktulün etrafında dolaşır' sözü bence doğru. Galiba biraz daha bilgi alabilmek için, olaylar nereye gidiyor anlayabilmek için kendilerini olayların içinde hissetmek istiyorlar.
- Hiç tedirgin olmuyor musunuz? Stüdyonuzda gerekçesi ne olursa olsun bir katil var.
- Bu beni ürkütmüyor. Ben bunun bir gerçek olduğunu anladım, ürkmenin kimseye faydası yok. Demek ki hayatta her şey olabiliyormuş; önemli olan tedbir almak. Kimseye de bu katildi diye yaklaşmıyorum, yaklaşmamaya da devam edeceğim. Ama artık o kişi katil çıktığında şaşırmayacağım. Bu da benim işim.
- En çok şaşırtan ne oldu sizi bu kadar programdan sonra?
- Yeni olmasının da etkisiyle, sandıkta bulunan ablası tarafından öldürülen Alpay'ın olayı beni çok etkiledi.
Öğrendiğimde araba kullanıyordum, elim ayağım boşaldı kenara çektim. Biz o ceset, evin içindeki sandıktayken çekim yaptık evde. Ablasının olmasını beklemiyordum, bunlar çok ender vakalar. Zaten orada da çok çocukça bir halde kız, kardeşinin cesedini sandığa saklamış.
- Olayın ardından ailenin durumuyla ilgili bilgi aldınız mı?
- Sürekli konuşuyoruz, aileyle de konuşuyoruz, yakınlarıyla da konuşuyoruz. Hani bu iş, çok profesyonelce yapılıp, 'Hadi bu dosya da bitti, kapandı,' denecek bir iş değil. O kadar acılarını paylaştığım insanlara karşı hissiz kalmam beklenemez. Katil bulunuyor, karşılıklı ağlıyoruz.
SONAT BAHAR/PAZAR SABAH