HANGİ YAZAR CUMHURİYET'TE YENİDEN YAZMAYA BAŞLADI?
Milletvekili aday adayı olması nedeniyle köşe yazılarına son veren isim bugün yeniden Cumhuriyet Gazetesi'ne döndü.İşte o isim ve işte ilk yazısı...
CHP Milletvekili aday adayı olan ve gazeteden ayrılan Zileli yazılarına başladı.
Ümit Zileli, gazetesi Cumhuriyet'e yeniden döndü.
İşte Zileli'nin yeni yazısı:
Yolculuk
Bir yolculuğa çıktım...
Uzun, zorlu, yıpratıcı ama çok öğretici bir yolculuktu... Tanıdığım, tanıdığımı sandığım insanları aslında hiç tanımadığımı anlatan, birçok yıllanmış “değeri” bir daha hiç bulmamacasına ardımda bıraktığım, hiçlik tadında bir yolculuktu benimkisi...
Hiç tanımadığım, hiç karşılaşmadığım, yüzünü dahi görmediğim, bilmediğim insanların aslında ne büyük, ne şahane dostlar olduğunu da gösterdi bu yolculuk diğer yandan... Değerini bildiğim dostların ne denli yaşamsal olduğunu da..
- Kısacası, “Alis Harikalar Diyarında” tadında bir sihirli ve trajik yolculuktu sanki...
Devlerin aslında cüce olduğu, tavşanların aslanları yediği, ağustosböceklerinin zavallı karıncalara hayatı zehrettiği, pirelerin develeri yuttuğu, rafa kaldırılmış insanlığın acı çığlıklarına sırtlanların koro halinde güldüğü, çok uzun burunlu pinokyoların tüm çırpınmalarına karşın asla insan olmayı başaramadığı, kırmızı başlıklı insancıkların hain kurtlara yem olduğu bir garip yolculuk, belki de bir tuhaf rüyaydı...
***
Her yolculukta ya da rüyada olduğu gibi, iyilik, güzellik, vefa, direniş ve yüzünü güneşe dönmüş insanlar da vardı bu sihirli ve trajik yolculukta..
Baş eğmeyen, toprağını elleriyle, sanki bebeğini kucaklarmış gibi sarmalamış, karanlığa direnen aydınlık yüzlerden söz ediyorum örneğin... Aydın sıfatını anasının ak sütü gibi hak etmiş, her türlü zorbalığa, sırtlanların, insan olamayan pinokyoların ve hain kurtların en alçakça pusularına, yaşamlarından çalınan yıllara ve tecrit hücrelerine karşın bir heykel gibi dimdik duran kahramanlardan söz ediyorum... En zor şartlar altında dahi sofrasını, yüreğini, bir Tanrı misafirine dahi olağanüstü bir cömertlikle açan o yoksul ama “çok zengin” aydınlık insanlardan söz ediyorum... Ve yolculuğa çıktığım gün yine bu sütunda yazdığım veda yazısında söylediğim o son cümleyi bir kez daha iftiharla yineliyorum:
- Ve gazeteci, bu devasa kitlenin bir ferdi olmaktan şeref duymaktadır...
31 Mart 2011 günü bir veda yazısıyla çıktığım yolculuk, bir milletin kurtuluş meşalesinin yakıldığı o kutsal günde, 19 Mayıs’ta sona erdi... İlahi bir tesadüf müdür?.. Yoksa güneşli günleri çağrıştıran bir mesaj mıdır, bilemiyorum... Ama kesinlikle emin olduğum bir şey var:
- Biz, güneşi hak ettik...