HANGİ YAYIN YÖNETMENİ SELİM İLERİ'YE “BU YELLOZ BEN MİYİM?” DİYE SORDU?

Selim İleri, yayınevlerine demediğini bırakmayan roman karakteri nedeniyle, sıkıntı yaşadığını açıkladı

Selim İleri son romanı Mel’un ile A Haber’de Selin Ongun’un sunduğu “Bi Sormak Lazım”a konuk oldu. Kendini meşhur zanneden, aydınlar ve yazarlara demediğini bırakmayan bir yazar olan romanın baş karakteri Sayru Usman’ı yıllarca içinde sakladığını dile getiren Selim İleri, “dış dünyamda sakin, utangacım ama iç dünyam fırtına, öfke dolu” dedi. Muhsin Ertuğrul’un iyi bir sinemacı olduğunu düşünmediğini söyleyen İleri, ‘belleksiz bir toplumuz’ sözünü de ilk kendisinin söylediğini belirtti. Selim İleri, yayınevlerine demediğini bırakmayan roman karakteri nedeniyle, kitabını basan yayınevinin genel yayın yönetmeninden “o yelloz ben miyim? Tepkisi aldığını da sözlerine ekledi.

DIŞ DÜNYAMDA SAKİN, UTANGACIM AMA İÇ DÜNYAM FIRTINA, ÖFKE DOLU
Dışarıya karşı çok uzun yıllar, hala da, daima ölçülü, dengeli çekingen… Ama iç dünyamda hiç böyle değilim tabi. İçimde çok uzun yıllar süregelmiş olan pek çok öfke, fırtına Hatta olmaması gerekir ama nefret, bunların hepsi var. Okuyucudan da gelen istek de bu oldu. Yaşam biçimim de buraya getirdi. Düzgün bir elbise giydirdiler bana. O takım elbiseyi, takım elbiseyi hiç giymediğim halde, o takım elbiseyi çok uzun yıllar, neredeyse 60 yıldır, çocukluğumdan beri hep taşıdım. Yavaş yavaş da dış dünyaya karşı öyle olmaya başladım.

GÜNÜMÜZDE MUHSİN ERTUĞRUL BİLGİSİ TAŞIYAN İNSAN KALMADI
Genelde bugünkü okurlar arasında, bizim yaşımızdakiler ya da genç olup tutkulu meraklı kişiler hariç, eskisi kadar Muhsin Ertuğrul bilgisi taşıyan insan kalmadı gibi geliyor. Muhsin Ertuğrul belki bir tartışma konusu yaratacaktır tiyatro çevrelerinde ya da geçenlerde değerli bir çalışma çıktı Muhsin Ertuğrul’un yaşamına ilişkin, o sebepten dolayı. Ama benim burada Muhsin Ertuğrul ile ilgili söylediklerim çok da yeni bir şey değil.

MUHSİN ERTUĞRUL İYİ BİR SİNEMACI DEĞİL
Ben Muhsin Ertuğrul’un büyük bir sinemacı olduğunu hiç düşünmüyorum, ama muhakkak ki iyi bir yönetmen ve tiyatro adamı olabilir. Bizim tiyatromuza çok şey katmıştır seçtiği eserlerle. Ama temel olarak onun yönetim şekli bana itici geliyor. O bir resmi tiyatro kuruyor. Eski kaynakları okursanız yasakladığı şeyler tabi ki, yasaklanması gereken şeyler. Tiyatroya gittiğiniz zaman kabak çekirdeği yemeyeceksiniz, gazoz içmeyeceksiniz. Tabi ki doğru ama bu yasaklandığı andan itibaren son derece cazip oluyor. Cebinizin bir tarafında bir şeker bulup gizlice onu ağzınıza atarsınız. Bu tutum, bu resmi tutum hayatımızın bir çok yerinde karşımıza çıkmıştır.

‘BELLEKSİZ BİR TOPLUMUZ' SÖZÜNÜ İLK BEN SÖYLEDİM, SONRA BAŞKALARI YAZDI
Benden hiçbir şey aşırılmış diye iddia edemem. Sizin bir sözünüzü alıyor kendi sözü gibi kullanıyor. Eğer hafızam beni kandırmıyorsa, “belleksiz bir toplumuz “ sözünü ilk kez ben söylemiştim. Sonra başkaları söyledi. Yeni Yüzyıl zamanları. O sonra yayıldı. Bizim toplumumuz böyledir, bir söz, bir şey sizi hiç hatırlamadan kullanılır. Mesela Afife Jale. Uzun uzadıya Afife Jale hakkında ahkâm kesiyor. Arkada referanslara bakıyorsunuz. Yok. Hatır yani. Ahbaplarım da yapıyor. Ayıkken gayet efendice kitabın çok iyi, yazın çok iyi diyorum. Alkol derecesine göre bazen sitemler oluyor.

YAYINEVİ GENEL YAYIN YÖNETMENİ’NİN İLK TEPKİSİ “O YELLOZ BEN MİYİM? OLDU
(Romanın karakterinin yayınevi yöneticilerine demediğini bırakmadığının hatırlatılması üzerine) bu kadar tepki alacağını da düşünmeden, sırf romanın havasına uyduğu ve kitaplarını yayınlatamamış bir insanın duygularının bu olacağı düşüncesiyle bunlar ortaya çıktı. Sırma Köksal, Everest Yayınları’nın Genel Yayın Yönetmeni, kitabın ilk 15-20 sayfasını verdim. Tabi ilk tepkisi “bu yelloz ben miyim?” oldu. Yok, canım her yerde olabilir. Neden sen olasın dedim.

KİTAP KENDİNE ÖNEM ATFEDEN HERKESLE ALAY EDİYOR
Bu kitapta kendine önem atfeden herkese bir alay var. İnsan “sen benim kim olduğumu biliyor musun?” havasına büründüğü andan itibaren onunla yol almak imkânsız hale gelir. Yol almadığınız vakit de bir köşeye çekilip seyredersiniz. Başka bir şey olamaz ki. İnsanın egosunun bu kadar şişkinliği bana iğrenç geldi tüm yaşamım boyuncu. Benim de zaman zaman sapıtıp kendi egomu maalesef öne çıkardığım anlar olmuştur. Mesela her gece bodrum kitabımdan sonra oldukça popüler bir yazar haline gelmiştim. Bugünkü popüler yazarlarımızın çoğunun şımarıklığına benzer şeyler yaptım.

AŞK ESKİR, AMA ESKİMİŞ AŞKLARI HER ZAMAN TAŞIMAYA ÇALIŞTIM
Mutlu sonlu ne filmleri severim ne de kitapları. Seyrederken bir filmin mutlu bitmesini isterim o ayrı ama o filmden geriye çok bir şey kalmaz. Bende bir saplantı var. Mutsuz biten kitaplar daha edebi sanki. Hayatta da hep terk edilen ben oldum. Aşk eskir onu her zaman söyledim ama eskimiş aşkları da her zaman taşımaya çalıştım.