HANGİ KÖŞE YAZARI ENGİN ARDIÇ'A GENÇLİĞİNİ HATIRLATTI?
Sabah yazarı Engin Ardıç, kendisine gençliğini hatırlatan ve "oğlum yerinde" dediği yazarın "siyasi literatüre" hediye ettiği deyimi masaya yatırdı.
Sabah yazarı Engin Ardıç, aynı gazetenin yazarı olan Rasim Ozan Kütahyalı’nın kendisine gençliğini hatırlattığını belirtti ve siyasi literatüre kattığı "28 Temmuz 1908 ruhu" hakkında bakın neler yazdı...
İşte Sabah yazarı Engin Ardıç’ın bugünkü yazısından bir bölüm...
23 Temmuz 1908 ruhu
Rasim Ozan Kütahyalı’yı "oğlum yerinde" görüyorum, üstelik bana gençliğimi hatırlatıyor. O da benim gibi mesleğe gürültülü girdi, çabuk ve hızlı ilerledi, daha da ileri gidecektir. (Gerçi hızını alamayıp bana da "faşist" demişti ama manevi babamanevi oğul arasında olur böyle şeyler...)
Kütahyalı geçenlerde "siyasi literatüre" önemli bir deyim hediye etti: "23 Temmuz 1908 ruhu"... Üzerinde duran pek çıkmadı, altını çizmek görevimdir.
Bu tarih, meşrutiyet ve anayasa devrimidir. Hani okul kitaplarında "İkinci Meşrutiyet Devri" şeklinde öğretilen dönemin başlangıcı.
Fakat bu biraz tuhaf bir devrim oldu.
Devrime yol açan İttihat ve Terakki Cemiyeti ne "tam anlamıyla" iktidara gelebildi, ne de nefret ettiği padişahı devirebildi. (İkincisi için sekiz ay daha fırsat kollamak, İstanbul’da çıkarılan ayaklanmayı beklemek zorunda kaldı, 31 Mart,birincisini de ancak beş yıl sonra darbeyle başarabildi, Babıali baskını...)
Gene de memlekette bir "ruh" estirdi tabii.
Bu ruh, "imparatorluğun bütün halklarına eşitlik ve özgürlük" ruhuydu.
Büyük bir sevinçle karşılandı. Herkes reform bekliyor, bilinen deyimle "imam,
papaz ve hahamla kolkola geziyordu"...
Bu ruh geçerli kılınsaydı, devlet, Britanya Commonwealth’i gibi bir "Osmanlı
eyaletler topluluğu"na dönüştürülebilirdi
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ
İşte Sabah yazarı Engin Ardıç’ın bugünkü yazısından bir bölüm...
23 Temmuz 1908 ruhu
Rasim Ozan Kütahyalı’yı "oğlum yerinde" görüyorum, üstelik bana gençliğimi hatırlatıyor. O da benim gibi mesleğe gürültülü girdi, çabuk ve hızlı ilerledi, daha da ileri gidecektir. (Gerçi hızını alamayıp bana da "faşist" demişti ama manevi babamanevi oğul arasında olur böyle şeyler...)
Kütahyalı geçenlerde "siyasi literatüre" önemli bir deyim hediye etti: "23 Temmuz 1908 ruhu"... Üzerinde duran pek çıkmadı, altını çizmek görevimdir.
Bu tarih, meşrutiyet ve anayasa devrimidir. Hani okul kitaplarında "İkinci Meşrutiyet Devri" şeklinde öğretilen dönemin başlangıcı.
Fakat bu biraz tuhaf bir devrim oldu.
Devrime yol açan İttihat ve Terakki Cemiyeti ne "tam anlamıyla" iktidara gelebildi, ne de nefret ettiği padişahı devirebildi. (İkincisi için sekiz ay daha fırsat kollamak, İstanbul’da çıkarılan ayaklanmayı beklemek zorunda kaldı, 31 Mart,birincisini de ancak beş yıl sonra darbeyle başarabildi, Babıali baskını...)
Gene de memlekette bir "ruh" estirdi tabii.
Bu ruh, "imparatorluğun bütün halklarına eşitlik ve özgürlük" ruhuydu.
Büyük bir sevinçle karşılandı. Herkes reform bekliyor, bilinen deyimle "imam,
papaz ve hahamla kolkola geziyordu"...
Bu ruh geçerli kılınsaydı, devlet, Britanya Commonwealth’i gibi bir "Osmanlı
eyaletler topluluğu"na dönüştürülebilirdi
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ