Hanefi Avcı için flaş karar! Yargıtay Cumhuriyet Savcılığı 'tahliye' dedi!

AYM, tutuklu yargılanan Hanefi Avcı hakkında verdiği kararda "Kuvvetli suç şüphesi bulunmadığı halde özgürlükten mahrum bırakıldı" dedi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da tahliye yönünde görüş bildirdi.

Anayasa Mahkemesinin eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı ile ilgili verdiği ihlale ilişkin gerekçeli karar, Yargıtay 9. Ceza Dairesi'ne ulaştı.

Anayasa Mahkemesi’nin Hanefi Avcı kararı internet sitesinde yayınlandı. Yayınlanan kararda, "Sanık kuvvetli suç şüphesi ve tutuklama nedenleri bulunmadığı halde özgürlükten mahrum bırakıldı." denildi.
Öte yandan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı gereğince Hanefi Avcı'nın avukatlarının tahliye talebinin kabulü yönünde görüş bildirdi.

AVUKATI GETİRDİ
Avcı'nın avukatı Fidel Okan, Devrimci Karargah Örgütüne yardım suçundan 15 yıl 4 ay 5 gün hapis cezası alan, Odatv Davası kapsamında yargılaması devam eden Avcı ile ilgili ihlal kararının gerekçesini, Avcı ile ilgili tahliye kararı verecek Yargıtay 9. Ceza Dairesi'ne getirdi.

Anayasa Mahkemesi ikinci bölümünün oy birliğiyle aldığı kararın gerekçesinde, Avcı'nın "tutukluluk süresinin makul olmadığı ve tahliye taleplerinin formül gerekçelerle reddedildiği" yönündeki iddiasının kabul edilebilir olduğu belirtildi.

Başvurudaki diğer iddialar, kabul edilemez bulundu.

Gerekçede, tutukluluk süresinin makul olup olmadığı konusunun genel bir ilke çerçevesinde değerlendirilmesinin mümkün olmadığı vurgulandı.

Bir sanığın tutuklu bulundurulduğu sürenin makul olup olmadığının her davanın kendi özelliklerine göre değerlendirilmesi gerektiğine işaret edilen gerekçede, masumiyet karinesinin yargılama sürecinde kişinin hürriyetinin esas, tutukluluğun ise istisna olmasını gerektirdiği belirtildi.

Gerekçede, tutukluluğun devamının ancak masumiyet karinesine rağmen Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkından daha ağır basan gerçek bir kamu yararının mevcut olması durumunda haklı bulunabileceği ifade edildi.

Bir davada tutukluluğun belli bir süreyi aşmamasını sağlamanın öncelikle derece mahkemelerinin görevi olduğu belirtilen gerekçede, bu amaçla kamu yararı gereğini etkileyen tüm olayların derece mahkemeleri tarafından incelenmesi ve serbest bırakılma taleplerine ilişkin kararlarda bu olgu ve olayların ortaya konulması gerektiği kaydedildi.

Tutuklama tedbirine kişilerin suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunmasının yanı sıra bu kişilerin kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla başvurulabileceği ifade edilen gerekçede, şu tespitler yapıldı:

"Başlangıçtaki bu tutuklama nedenleri belli bir süreye kadar tutukluluğun devamı için yeterli görülebilirse de bu süre geçtikten sonra uzatmaya ilişkin kararlarda tutuklama nedenlerinin hala devam ettiğinin gerekçeleriyle gösterilmesi gerekir. Tutukluluk süresinin makul seviyede kalması için ilgili makamların aldıkları önlemler de dahil tüm unsurların birlikte değerlendirilmesiyle sürenin makul olup olmadığı konusunda bir sonuca ulaşılabilir. Dolayısıyla Anayasa'nın 19. maddesinin 7. fıkrasının ihlal edilip edilmediği değerlendirmesinde esas olarak serbest bırakılma taleplerine ilişkin kararların gerekçelerine bakılmalı ve tutuklu bulunan kişiler tarafından yapılan tutukluluğa itiraz başvurularında sunulan belgeler çerçevesinde kararların yeterince gerekçelendirilmiş olup olmadığı göz önüne alınmalıdır."

Gerekçede, hukuka uygun tutuklanan bir kişinin suç işlediği yönünde kuvvetli belirti ve tutuklama nedenlerinden bir veya bir kaçının varlığı devam ettiği sürece ilke olarak belli bir süreye kadar tutukluluk halinin makul kabul edilmesi gerektiği belirtildi.

Özgürlük hakkının, adli makamlarla güvenlik görevlilerinin özellikle organize suçlarla etkili şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek biçimde yorumlanmaması gerektiğinin altı çizilen gerekçede, AİHM'in de bu yönde içtihatları bulunduğu aktarıldı.

Avcı'nın, yargılama sürecinde yerel mahkemelere bir çok kez tutukluluk halinin son verilmesi istemli başvuru yaptığı hatırlatılan gerekçede, yapılan tüm itirazların mahkemelerce reddedildiği belirtildi.

Gerekçede, şunlar kaydedildi:

"Her ne kadar bir kişinin suç işlediği yönünde kuvvetli belirti ve tutuklama nedenlerinden biri veya bir kaçının varlığı devam ettiği sürece ilke olarak belli bir süreye kadar tutukluluk halinin makul kabul edilmesi gerekse de özellikle belli bir süre geçtikten sonra tutuklamanın devamına karar verilirken davanın genel durumu yanında tahliyesini talep eden kişinin özel durumunun dikkate alınması ve bu anlamda tutukluluk gerekçelerinin kişiselleştirilmesi bir zorunluluktur. Bu nedenle aynı davada yargılanan bazı sanıkların durumlarından hareketle genelleme yapılarak diğerlerinin de aynı davranışta bulunabileceğini varsaymak kişiselleştirmeyi engellediği gibi özgürlüğün esas, tutukluluğun istisna olduğu yönündeki anlayışla da bağdaşmaz.

Somut olayda derece mahkemelerince verilen tutukluluğa itiraz ve itirazın reddine dair kararların gerekçelerinin incelendiğinde bu gerekçelerin tutukluluğun devamının hukuka uygunluğu ve tutulmanın meşruluğunu haklı gösterecek özen ve içerikte olmadığı, aynı hususların tekrarı niteliğinde olduğu görülmektedir. Somut olaydaki tutukluluk halinin devamına ilişkin bu gerekçelerin ilgili ve yeterli olduğu söylenemez. İlgili ve yeterli olmayan gerekçelere dayanılarak başvurucunun özgürlüğünden mahrum bırakıldığı dikkate alındığında söz konusu tutukluluk süresi makul olarak değerlendirilemez."