HANEFİ AVCI HANGİ ÜNLÜ YAZARA MEKTUP GÖNDERDİ? O MEKTUPTA NELER VAR?

Eskişehir Emniyet Müdürü'yken bir kitap yazan ve sonra kendini Silivri'de bulan Hanefi Avcı hangi yazara mektup gönderdi?

Hanefi Avcı’dan mektup var...

Eskişehir Emniyet Müdürü’yken bir kitap yazan ve sonra kendini Silivri’de bulan Hanefi Avcı bana bir mektup göndermiş...

Hanefi Avcı hakkındaki düşüncelerimi daha önce yazmıştım.
Yıllarca emniyet içindeki F Tipi yapılanmanın mimarlarından biri olarak gösterilirken, birdenbire bu yapılanmanın tüm gizli kodlarını yayınlamaya karar vermesine anlam veremediğimi belirtmiştim.

Yine de o kitabı yazmamış olsa, bugün yaşadıklarının başına gelmeyeceğini adım gibi bildiğim için, başka gazetecilere de gönderildiğini sandığım mektubunu kamuoyuyla paylaşmayı bir görev sayıyorum...

İşte o mektup:

***

“Sayın Mustafa Mutlu
İç güvenliğimiz konusunda geçmiş mesleki yaşantımdan bugüne kadar gördüğüm bazı hataların eleştirisi ve bugün için devlet içinde örgütlenen bir cemaatin kendisi dâhil bu ülkeye ve hukuk sistemimize vereceği zararları bir nebze göstermek adına ülkenin iyiliği için ‘Haliçte Yaşayan Simonlar’ isimli bir kitap yazdım.

Kitaptan rahatsız olan çevrelerin tepkisini bekliyordum; ama bu kadar haksızlık, bu kadar hukuksuzluk beklemediğim gibi, bu ülkede hukuku sağlamakla görevli olanların bu kadar hukuksuzluğa müsaade etmeyeceklerini, suçu olmayanların kısa sürede aklanacaklarını zannediyordum. Adalet mercilerinin, kimsenin kininin aracısı olmayacağına inanıyordum.

Her şeyi beklerdim ama ‘Terör örgütüne yardım etti!’ suçlamasının, bana yapılabileceğine hiç ihtimal vermezdim. Şimdi ihtimal değil ciddi olarak hem de ‘Bilerek, isteyerek terör örgütüne ve mensuplarına yardım etmekten’ suçlanıyorum. Hayatımı terörle ve yolsuzlukla mücadeleye adamış bir emniyet mensubu olarak, bilerek bir örgüte niye yardım edeyim?

Bu soruşturmanın başlamasından dokuz ay önce, ‘Özel hayatım ve özel ilişkilerimin tespiti için, hukuka aykırı olarak benim ve arkadaşımın telefonlarını dinliyorlar’ diye İçişleri ve Adalet bakanlarına şikâyette bulundum. Daha önce bakanlıklara, kanunsuz dinleme yaptıkları için şikâyet ettiğim polis müdürlerinin etkin olduğu bir soruşturma sonunda, terör örgütüne yardım etmek iddiasından tutuklanıyorum.

Davacı ve haklı iken, sanık oluyorum.
Asıl hukuksuzluk; en ciddi olaylarda bile soruşturma için iki veya üç müfettiş görevlendirilirken, benim yazdığım kitap için bugüne kadar sekiz müfettiş görevlendirilip, kitaptaki her şeyin suç kabul edilmesiyle başlıyor.
Şu ana kadar kitaptan dolayı;

Dördünün davası açılmış, beşi savcılık soruşturma safhasında, (geri planda birilerinin destek vererek yönlendirdiği) dokuz basın suçlarından ceza soruşturmasına uğradım.

Sekiz ayrı ceza soruşturması, dördü meslekten ihraç cezası istemli olmak üzere, on bir disiplin soruşturması ve bir özel yetkili mahkemede suç duyurusu olmak üzere onlarca dava ve idari soruşturmayla karşı karşıya bırakıldım.
Evraklara, belgelere tutukluluğum nedeni ile ulaşma imkânım yok. Konular, bizzat inceleme yaparak cevap vermemi gerektiriyor. Bu kadar soruşturmaya savunma yazmak için bilgisayar veya yazı makinesi imkânım da yok. Her şeyi elle yazarak Silivri’de talimatla ifade vererek kendimi savunmaya çalışıyorum.

Tutukluluğuma itiraz ve tahliye taleplerim için verdiğim bir dilekçe hariç, diğerleri (3) günlerce bekletilip ilgili merciine değil, başka mercie götürülüp karar veriliyor.
Tutuklandığım davada dört aya yakın zaman geçti, hâlâ ‘Gizlilik var’ denerek dosyada olan hiçbir belgeyi görme, inceleme imkânım olmuyor. Ama dosya içerisindeki en gizli belgeler, medyada ve yazdırılan kitaplarda yer alabiliyor.

Tek suret yalnız İstihbarat Dairesi’nde, personel biriminde bulunan; ancak 1-2 görevlinin ulaşabildiği belgeler dâhil, olaylarla ilgili belgelerin tamamı verilse, gerçek görülecek... Ancak olayı farklı gösteren bir ikisi verilip gerisi saklanarak, içerikleri çarpıtılan, yalnız beni kötülemeye yönelik kitaplar yazdırılıyor.

Günlerce önce tüm eşyalarımı toplayarak ayrıldığım Eskişehir Emniyet Müdürlüğü makamı, Ankara’dan getirtilen görevlilerce aranıyor ve iftira amaçlı, benden sonra konan ‘Kaset ve CD’ler bulundu’ deniyor; ancak şimdi arama kararının yalnız ev için olduğu, makamı kapsamadığı, kararsız, hukuka aykırı arama yapıldığı anlaşılıyor.
Şikâyetim üzerine yapılan soruşturmada, eski makamımda bulunan kasetlerin, şahsımla alakasının olmadığı, orada çalışan görevlilerin beyanlarından anlaşılmaktadır. Kasetleri koyanları tespit için yapılan teknik incelemede emniyetin çevre kameralarının özellikle kayıt yaptırılmadığı görülmektedir.

Tutuklandığım davayla alakası olmayan Eskişehir’deki evimde bulunan hukuki durumları, Eskişehir adli makamlarının incelemesi gereken OHAL ruhsatlı silahlar, kimlikler ve aynı şekilde Eskişehir adli makamlarınca değerlendirilmesi gereken, eski makamda bulunan her türlü eşya, İstanbul Özel Yetkili Mahkeme’deki dosyaya dahil edilerek dava karmaşık hale getirilip hukuki süreç uzatılmaya çalışılmaktadır.

Hukukun, hürriyetlerin ve masumiyetin güvencesi olarak algılanması gerekirken, baskı ve korkutmanın aracı olarak kullanılması veya algılanması düşündürücüdür.
Tüm bunlara rağmen Türkiye demokratik hukuk devleti midir?

Hanefi Avcı
4 No’lu L Tipi Kapalı
Cezaevi B-12 Koğuşu
Silivri-İstanbul”


Mustafa MUTLU / VATAN