Bekledim, bekledim, bekledim…
Hakaretlere rağmen, sadece bekledim.
Tokat gibi bir yanıt vermek istedim.
Ancak o tokadı benden önce emekçi attı…
Sırdaşlarım, biliyorsunuz, bir süredir Halk TV’de yaşanan krizleri, haksızlıkları, emekçilerin aktardıklarından yola çıkarak yazıyorum.
İrili ufaklı tepkiler aldım.
Ancak hiçbir tepki, geçen haftaki yazımın ardından verilen tepkiler kadar UCUZ olmadı.
Geçen hafta Halk TV emekçilerinin, rahmetli iş arkadaşları Uğur Yanıkel’in kanalda yaşadığı sorunlara dair iddialarını buraya taşıdım.
Özellikle altını çizdim, bunları aktaranlar EMEKÇİLER dedim.
Aktarılanlar İDDİA dedim.
Halk TV patronu Cafer Mahiroğlu acılı aileye DESTEK olmuş dedim.
Ancaaaaaak kanıtıyla, Yanıkel’in Halk TV’den de bir şekilde ayrılmak istediğini ortaya koydum.
Karşılığında ne buldum?
Türlü hakaret…
Yönetici baskısıyla atılmış tweetler…
Bu tweetleri atanlar kimler?
Ekrana çıkan, köşe yazan tayfa…
Bu tweetlere bir tane emekçiden doğru düzgün destek görmedim.
Destek gösterenler de, yönetici baskısıyla yapmak zorunda kalmış.
Bunu da biliyorum!
Karşılığında bekledim…
Bekledim…
Hak ettikleri bir cevap yazmak için, emekçilere verdim yine kulağımı.
Ancak aktardıklarını daha ben yazamadan, tokat gibi yanıtı sağ olsunlar kendileri verdiler.
Bu krizde işsiz kalma pahasına, tekerr tekeeer Halk TV’yi terk ettiler.
Emekçilerin yazdıklarımdan öte iddialarını, bir sonraki yazıma saklıyorum.
Belki canhıraş patronlarını savunanların yüzü kızarır.
Ancak onun öncesinde daha genel bir çerçevede durumu aktaracağım.
Kendimi savunma gibi bir derdimse hiç yok.
Medya düzenine yenilmiş, doğru düzgün para kazanamamış, üstelik sağlığından olmuş bir dinozorun kaybedecek hiçbir şeyi yok!
O nedenle hakkımda sağda solda söylediğiniz, ‘yok Halk TV düşmanlarına, yok hükümete yok bilmem kime çalışıyor’ laflarınızı da iade dahi etmiyorum.
Çaresizliğinize veriyorum.
Şimdiiiii gelelim hakaretlerle oluşturduğunuz tweet zincirlerinize yanıtıma:
Ben bu iddiaları uydurmuyorum.
HER BİRİ İÇİNİZDEN GELİYOR!
Yan masanızda oturan muhabirden…
Görüntünüzü çeken kameramandan…
Belki de yöneticilerinizden…
Yani Halk TV emekçilerinden!
Beğenmezseniz iddiaları yalanlarsınız!
Karşı tezini ortaya koyarsınız.
Geçen haftaki yazımda, sitemizde Halk TV’nin cevap hakkının baki olduğunu da söylemiştim.
Fakat karalama kampanyasını ve hakareti tercih ettiler.
Kusura bakmasınlar ama son yaşananlar, istifa dalgası ve yapılan açıklamalar, emekçilerin benim vasıtamla aylardır dile getirdiği iddiaları güçlendiriyor.
Mesela yemeklerden böcek çıkıyor dediğimde, sesiniz çıktı mı?
Ya muhabirler hüngür hüngür ağlatılıyor dediğimde?
Ya da gencecik bir emekçi hayatını kaybetmiş…
Arkadaşları bu emekçinin Halk TV’deki koşullardan çok zorlandığını ve iş aradığını söylediğinde, ‘yok iş aramıyordu çok keyfi yerindeydi’ demek ne fayda?
Gencecik emekçi iş arıyorum diye ilan etmişken…
Sonuçta ne oldu?
Son bir ayda kanalınızdan kaç kişi istifa etti?
Asıl önemlisi bana karşı tweet kampanyasını başlatan Hakan Çelenk görevi neden bıraktı?
Ankara Temsilciniz Özlem Akarsu Çelik, giderayak size ‘gençler daha iyi koşullarda çalışabilsin diye istifa kararını alıyorum’ dedi mi, demedi mi?
Buyurun Çelik’in açıklamasını okuyun, özellikle şu kısmını:
"Gazetecilik kamu yararı yerine, bir patronun, belli siyasi ve ekonomik yapıların çıkarı gözetilerek icra edildiğinde ülkenin ne hale geldiğinin tanıklarıyız. Gazetecilikten gelmeyen medya patronları genel yayın yönetmenliğine soyunmamalı, hasımlarını/hısımlarını bu işe karıştırmamalı ve haber merkezlerini yönetme işini mesleğimizin saygın isimlerine bırakmalıdır. Aksi durumda, hukuksuzlukları hamasetle örtenlere ve kendisini alternatifsiz sanan tek insan yönetimlerine dönüşürüz. Saygılarımla..."
Ben çok yazdım.
Cafer Mahiroğlu, siz tekstilcisiniz, orası bir tekstil atölyesi değil ama siz öyle yönetiyorsunuz dedim.
İsmail Küçükkaya’nın ballı maaşının oradaki dengeleri sarsacağını da anlattım.
Birileri paraya para demezken, diğerlerinin kurtlu makarna yediği bir DÜZEN OLMAZ, OLAMAZ, OLMUYOR DA.
Halk TV emekçileri neden istifa ediyor, benden dinleyin:
Düşük maaşlardan, gasp edilen haklardan, 212’siz çalıştırılmaktan, ağır iş yükünden bıktılar.
Birilerinin ballı maaş aldığı, diğerlerinin adeta açlığa mahkum edildiği bu düzenden bıktılar.
Medyanın kaymağını yiyip, servetine servet katan bazı Halk TV ekran yüzlerinin,
sessizliğinden, ikiyüzlülüğünden bıktılar.
Patron Mahiroğlu’nun bir GYY gibi her şeye müdahale etmesinden- hem de bu işten hiç anlamamasına rağmen- yıldılar.
Patronun verdiği hiçbir sözü yerine getirmemesinden sıkıldılar.
Liste uzun.
Mesele can sıkıcı.
Ama en çok canımı sıkanlar, bu adaletsizliklere ses çıkarmadan, hemen klavye başına geçip patronculuk yapanlar.
İşte onlar var oldukça, medya iflah olmaz.
MEDYADA İSTİFA FIRTINASI
Yoldaşlarım, bugün 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü…
Kutlamayı çok isterdim ancak ortada ağlanacak bir hal var.
Medyamızın bir numaralı sitesi Medyadar’ı takip ediyor musunuz?
En çok ne çarpıyor gözünüze?
Eminim her gün, bu alemin en derin insanı olan editörümüzün, yaptığı istifa haberleri dikkatinizi çekiyordur.
Dikkat çekmeyecek gibi mi?
Gazeteciler ya mesleklerini bırakıyor başka sektörlere gidiyor.
Ya da çalıştıkları yerlerden, daha iyi maaşı olan başka medya kuruluşlarına geçiyor.
Tek tük olan istifa haberleri, yeni yılla beraber adeta fırtınaya dönüştü.
Her gün bir değil, iki değil…
Neredeyse üç, dört istifa haberi çıkıyor.
Tabii bunlar sadece bildiklerimiz.
Bir de bilmediğimiz neler yaşanıyor acaba…
Peki şaşırdık mı?
Hayır.
Perşembenin gelişi çarşambadan belliydi.
Dilimde tüy, klavyemde tuş bitti.
Medya patronları bir tercih yaptılar.
Dediler ki, enflasyonu fırsat bilerek, az zam yoluyla, personel giderlerini minimuma indirelim.
Tabii bu taktik, emekçi için geçerli.
Ekran, köşe işgal edenlerin, çoğu yöneticinin işler tıkırında.
Hiç sesleri çıkmıyor.
Neyse yoldaşlar.
Ben de bu tercihin bir bedelinin olacağını, emekçinin evini geçindirmek için, istifayı tercih edeceğini uygun dille defalarca anlattım.
Eyyyyy patronlar, ‘bindiğiniz dalı kesiyorsunuz’ dedim.
Ancak para tatlı.
Kar tatlı.
Bildiklerini okudular.
Maaş skalası o kadar düştü ki, gazeteci dışarı gitse limon satsa daha çok para kazanır hale geldi.
Tahmin edemediler bu kadar istifa olacağını.
Ne de olsa dışarıda kriz var, millet bağrına taş basar yine çalışır dediler.
OL-MA-DI.
Gelin yine birkaç kehanette bulunayım.
Belki medya binalarının tepe katlarındakiler bu kez kulak asar.
Kısa vadede, medya kuruluşları, iş bulabilen kaliteli iş gücünü hemen kaybeder.
EYT’lilerin çoğu, iş buldukça, kapıyı çeker çıkar.
Böylece deneyimli iş gücü de kaybolur.
Bunların yerine iki kuruşa, gencecik çocukları çalıştırmaya kalkışırlar. (Aynı Halk TV’de olduğu gibi)
Bu çocukların da iyi eğitimlisi değil, ortalama altı eğitimlisi medyada kariyer peşinde koşar.
Ekranlara çıkanlar, köşelere kurulanlar çarklarını devam ettirir.
Başkaca yerlerden paralarını kazanmayı sürdürür.
Patronlar gıkını çıkarmaz.
Uzun lafın kısası, medya binalarında patronlarla, medyanın kaymak tabakası öylece baaaaş başa otururlar.
E peki sorarlar:
Sen ağa, ben ağa…
İnekleri kim sağa?
Yoldaşlarım.
Bu tablo yıllardır can çekişen medyanın, bittiğinin resmidir.
Geleneksel medyanın güç kaybetmesi…
Dijitalin ön plana çıkması…
Medya gelirlerinin dibe vurması…
Ve son olarak maaş krizi…
MEDYANIN RUHUNA EL-FATİHA….
keskinkalem@medyaradar.com