Halk TV’deki fırtına: Bir yol kazası mı, yoksa derin bir çatlak mı? İsmail Küçükkaya’nın ayıbı!

Halk TV’de yaşanan bu olaylar, bir yol kazasından çok daha fazlasını işaret ediyor. Gazetecilik, sadece bir marka altında çalışmak değil, aynı zamanda bir duruş sergilemektir. Ve bu duruşun, ne kadar zor koşullarda olursa olsun, onurlu bir şekilde korunması gerektiğini hatırlatmakta fayda var.

EKRAN KEDİSİ editor@medyaradar.com

Necip Türk medyasının güzide insanları, geçtiğimiz günlerde Halk TV’de yaşanan gelişmeleri adeta gerilim yüklü bir film izler gibi takip ettik. Bir yanda Rasim Ozan Kütahyalı’nın tartışmalı röportajı, diğer yanda bu röportaja gelen sert tepkiler… Ve tabii ki, “tatlı su kurnazı” İsmail Küçükkaya’nın açıklamaları. Bu beyefendiye söyleyeceklerim var ama şimdilik ‘AZ SONRA…’ diyorum…

Önce bu hikâyenin başkahramanına, Rasim Ozan Kütahyalı’ya bir bakalım. Kendisi, girdiği her ortamda mutlaka derin izler bırakmayı başaran, medyanın nev'i şahsına münhasır ve tartışmalı figürlerinden biri.

Siyasetten sanata, spordan magazine kadar her konuda "engin" öngörülerde bulunabilen, nam-ı diğer ROK Efendi, Halk TV’nin YouTube kanalında boy gösterdi. Röportajda, terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan ile yürütülen ‘yeni çözüm süreci’ üzerine ‘son derece derin ve kafa açıcı’ görüşlerini paylaştı. Ancak bu röportaj, Halk TV’de adeta bir kıyametin fitilini ateşledi.

Röportaj sonrası kanal izleyicilerinden ve programcılarından büyük tepki geldi. İlk olarak Serpil Yılmaz, ardından Şule Aydın, Murat Ağırel, Timur Soykan ve Barış Pehlivan’dan oluşan “Kayda Geçsin” ekibi, Rasim Ozan Kütahyalı ile yapılan programa tepkilerini göstererek Halk TV ile yollarını ayırdı. Kanalın sahibi Cafer Mahiroğlu ise olayın ardından şu açıklamayı yaptı: “Rasim Ozan Kütahyalı’nın ne benimle, ne de kanalın yayın çizgisiyle uzaktan yakından ilişkisi yoktur ve olamaz. Bu tamamen bir yol kazasıdır.”

Ancak, ben Mahiroğlu’nun bu açıklamasını samimi bulmadığımı baştan belirtmek isterim. Hele ki, Halk TV’nin eski Ankara temsilcisi Özlem Akarsu Çelik’in yaptığı açıklamalar sonrası… Çelik, Mahiroğlu’nu “sansür” uygulamakla ve kanaldaki gazetecileri Basın İş Kanunu’na uygun çalıştırmamakla suçladı. “Elinizde yayına çıkacaklar için bir ak bir de kara liste ile dolaştığınızı hem konuklar hem tüm gazeteciler biliyor,” diyerek Halk TV’de yıllardır hasıraltı edilen sorunları tüm çıplaklığı ile gözler önüne serme cesaretini gösteriyordu. ALKIŞ!

Bu açıklamalar bana, Napolyon’un ünlü bir anekdotunu hatırlattı. Savaşın kaybedildiğini öğrenen Napolyon, komutanlarına “Söyleyin bakalım, savaşı neden kaybettik?” diye sorar. Korkudan tir tir titreyen generaller, birkaç neden saymaya başlar:

“Bir, barut bitti.”

Napolyon ise “Tamam, gerisini saymana gerek yok,” diyerek konuşmayı keser.

İşte, Özlem Akarsu Çelik’in bu açıklamaları, Halk TV’nin mevcut durumu için fazla söze gerek bırakmıyor. Anlayan anlamıştır. NOKTA!

Şimdi gelelim "tatlı su kurnazı" İsmail Küçükkaya’ya…

Yıllardır etliye sütlüye dokunmadan, bulunduğu kabın şeklini alarak varlığını sürdüren bu beyefendi, yaşananlara ilişkin görüşlerini iki gün üst üste canlı yayında paylaştı. “Ölçüsüz, abartılı, orantısız buldum,” dedi ve ekledi: “Cafer Mahiroğlu ile en az görüşen bu kanalda benim. Bence bir bardak suda fırtına kopartılıyor. Patron da yanlış yaptı. Neresinden tutsanız elinizde kalıyor. Üzüldüğüm şey şu: Halk TV önemli bir marka… Bu arkadaşlarımız buralarda parladılar. Şunu gördüm mesela, ‘Haftada 1 yayın yaptığım Halk TV’ diyor. Sen Halk TV ile özdeşleşmiş bir isimsin. ‘Kayda Geçsin’ ekibi, kanalı çok yıprattı maalesef. Halk TV, bahçesi olmayan insanların hortum aldığı bir kanal. En büyük şaşkınlığım ve üzüntüm, bu kanalı en çok benim düşünüyor olmamdır.”

Sayın Küçükkaya’ya birkaç soru sormak lazım:

*İstifa eden bu arkadaşların bir özgül ağırlığı yok muydu?

*Bu isimler mesleğe Halk TV’de mi başladılar?

*Bu arkadaşların kelle koltukta yaptığı dosyaları sen yapmaya cesaret edebilir miydin?

*Senin, her gün onlarca tehdit aldığın haberlerin oldu mu? Öyle koftiden tehditler değil ama…

Çalışma arkadaşlarının haklı tepkisini görmezden gelip “ne şiş yansın ne köfte” tarzında söylemlerde bulunmak, seni daha az sorumlu yapmaz! Bu açıklamalarını bir kez daha oku, yüzün kızarır mı bilmem ama ben seni çok ayıpladım, bilesin.

Günümüzde gazetecilik yapmak, özellikle böylesine zorlu bir dönemde, büyük bir cesaret ve özveri gerektiriyor. Mesleğin itibarını ve onurunu koruma gayretiyle haklı bir duruş sergileyen bu isimler, takdire şayan bir tepki ortaya koymuştur. İlkelere sadık kalmak ve onurlu bir şekilde dik durabilmek, her şeyden daha değerlidir. ALKIŞ!

Sonuç olarak, Halk TV’de yaşanan bu olaylar, bir yol kazasından çok daha fazlasını işaret ediyor. Gazetecilik, sadece bir marka altında çalışmak değil, aynı zamanda bir duruş sergilemektir. Ve bu duruşun, ne kadar zor koşullarda olursa olsun, onurlu bir şekilde korunması gerektiğini hatırlatmakta fayda var.

Ekran Kedisi'ne ulaşmak için: medyaradar@gmail.com

Tüm yazılarını göster