Halk TV Genel Müdürü'nün "Onu ben kovdum" dediği isim konuştu: Hesabını mahkemede soracağım!

Halk TV Genel Müdürü Şaban Sevinç'in Medyaradar'a yaptığı açıklamalar olay yarattı.Sevinç'in hedefindeki isimlerden Ümit Aslanbay Sevinç'in açıklamalarına tepki gösterdi.

İşte o açıklama:

Sayın Alev Gürsoy Cimin,

Medyaradar’da yayınlanan röportajınızı merakla okudum. Halk TV ile bazı bilinmeyenleri de açığa çıkartmışsınız. Gezi olayları sırasında yaptığı cesur yayıncılıkla herkesin tanıdığı sevdiği bir kanal haline gelen Halk TV’nin geldiği noktanın sorgulanması açısından da yararlı olduğu bir gerçek.
Şaban Sevinç’in açıklamalarında bir gazeteciye yapılabilecek seviyesiz benzetmeyi de başka uzmanlık alanlarına bıraksak dahi yönelttiği kişisel suçlamalar bir cevap hakkını doğurmuş görünüyor. Konuyu sizin ve sitenizin takdirine sunuyorum, saygılarımla…

Sayın Sevinç’in açıklamalarına röportajdaki sıralamayla gidersek:

1-Halk Tv’nin CHP ile organik bağı olmadığını söylüyor. Doğru ama yine kendisi ekliyor ki kanalın “İmtiyaz Sahibi Deniz Baykal ve hisseleri var”… Sevinç’in açıklamalarından anlaşılacağı üzere Halk TV, Baykal’ın genel başkanlığı döneminde kurulmuş, ancak imtiyaz sahipliğini ve kontrol ettiği gibi hisseleri de CHP’ye devretmemiştir.
Kanalın üstündeki hâkimiyeti ve Sevinç’in ona yakın çalıştığı (Baykal’ın genel başkanlığı döneminde Şaban Sevinç CHP kontenjanından RTÜK üyesi yapılmıştır) benim ve oradaki her çalışan tarafından bilinen bir gerçektir.
Nitekim ben canlı yayında Baykal’ın, Erdoğan’a apar topar gitmesi ve CHP yönetimini bu konuda bilgilendirmemesini eleştirirken, bizzat Sevinç bana attığı telefon mesajında “Baykal hakkındaki hassasiyetleri bilmeniz gerekirdi” dedi. Hala telefonumda duruyor. (Ayrıca o yayını iki kişi yaptık, diğerinden hiç bahsetmiyor, neden acaba)

2-Ben de her çalışan gibi elbette Şaban Sevinç’in “Baykal hassasiyetini” biliyordum. İlk günden beri. Ancak kamuoyunda hoş karşılanmayan, bu önemli görüşmenin yol açacağı sorunlara, de facto sonuçlara dikkat çekmek günlük gelişmeleri irdelediğimiz Sol Şerit programında önümüzde duran kaçınılmaz bir gazetecilik göreviydi.
Nitekim, 7 Haziran sonrası Baykal’ın, Erdoğan ile yaptığı görüşme ardından yaşanan gelişmeler benim o anki bilgilerle bir kısmını dile getirdiğim endişeleri haklı çıkardı. Bu görüşmenin ağır sonuçları ve 7 Haziran seçim sonuçlarının ortadan kaldırılması hakkında yazdığım yazı ise bir süre önce T24 haber sitesinde yayınlandı. Meraklısı hala okuyabilir.
http://t24.com.tr/yazarlar/umit-aslanbay/chpye-ne-kadar-inandik,13218

3-Anlaşılan o ki, ben o gün canlı yayında yaptığım analizde çok hassas noktaya dokunmuşum. Kötü yakalamışım. Sevinç’in iddia ettiği gibi (ki röportajı gerçekleştiren gazeteci arkadaşım da haklı olarak ona itiraz ediyor) benim konuşmalarımda Baykal’a yönelik tek bir küfür, hakaret yoktur. İzlemek isteyenler internette hala bulabilirler.
Ancak Baykal’ı eleştirdim. O görüşmenin yanlış olduğunu ve CHP’yi zor durumda bırakacağını söyledim. Bu konuda bizzat Halk TV izleyicilerinden onlarca destek mesajı geldi. Önceden atılan tweet konusuna gelince, bu da doğru değil. Her Sol Şerit programından önce programı ve ele alınacak konuları duyuruyorduk. Program sonrasında ise Baykal Erdoğan görüşmesini eleştiren tweetler attım ama bunun da neresi kötü onu anlayamadım.
Ayrıca “Çok sert eleştireceğim” diye acemi bir duyuruya imza atmayacak kadar gazetecilik tecrübesine sahibim.

4-Halk Tv’de, CHP’nin ve Kılıçdaroğlu’nun eleştirildiği programlar oldu. Röportajda da hatırlatıldığı gibi Yılmaz Özdil bunu canlı yayında üstelik uzun uzadıya yaptı. Üstelik hayli ağır. Ancak, sayın Sevinç ona karşı muhabbetini bugün de kaybetmiş görünmüyor, yine kanala davet ediyor. Ediyor, çünkü ortaya çıkan sonuç şu ki Halk TV’de CHP ve yönetimi eleştirilebilir ama Baykal eleştirilemiyor. Kılıçdaroğlu’nun eleştirilemediği dönem Şaban Sevinç’in de milletvekili adayı olduğu dönemdir sadece.

5-Ümit Aslanbay’ı kovarken “kimseden talimat almadım” diyor. Ama bunu aylar sonra, o görüşmenin yol açtığı sorunları ve sonuçları yaşadığımız günlerde söylüyor. Ben Şaban Sevinç’i işten kovulurken (ki bana kovulduğum değil, bir süre dinlenmem gerektiği söylendi) doğrudan hedef almadım. Çünkü onun “Alo Fatih” vakasının Halk TV’deki versiyonu olduğunu düşünüyordum. Verilen talimatı yerine getirdiğini ya da getirmek zorunda olduğunun farkındaydım. Özel koşulları ve zorlukları olabileceğini (her gazeteci arkadaşı gibi) düşündüm. Onu bu polemiğin dışında tuttum, onunla bir polemiğe girmedim.
Ancak, bugün CHP içinde hesaplaşılacağı, tartışılacağı aşikar olan Baykal-Erdoğan görüşmesinin ortaya çıkan ağır sonuçlarını yine olayın esas öznesinin üzerinden alarak, bizzat kendisinin üstlenmeye kalkması ise hepimizin yaşadığı zorunluluk ve zorlukların biraz daha ötesine geçiyor. Bu konuda CHP’de ve toplanacak kurultaylarında sıkıntılı gün ve saatler geçireceği açık olan Sayın Baykal’ın yükünü almaya yönelik fedakar bir çabaya işaret ediyor sadece.
Ama gazetecilik açısından ne yazık ki “takdir etmekten” çok daha başka kavramları hakkediyor.
Hele hele genel müdürü olduğu kanalda yapılan gazeteciliği, fikirlerin ortaya dökülmesini, eleştiriyi “anarşizme” benzetirken (mastürbasyon konusu başka uzmanlık alanı olduğu için prensip olarak girmiyorum. Ancak ciddi bir felsefe olarak anarşistler herhalde kendisine gülecektir. İnsan bir kavramı kullanırken hiç olmazsa sözlükten ne olduğunu okur) havuz medyasını yöneten zihniyetlerden farkı olmadığını ortaya koyuyor, maalesef.

Genel Başkanı ve milletvekilleri seçim kampanyası boyunca medya özgürlüğü, ifade özgürlüğü ile kendilerini oradan oraya atarken, her yere yetişmeye çalışırken, havuz medyasını kıyasıya eleştirirken kendisinin (madem Sayın Baykal değilmiş) bu görüşleri ve yaptıkları onu ikiyüzlü duruma düşürüyor. Aday olduğu partisine de zarar verdi, veriyor. Farkında değil mi?

Son olarak, ben Halk TV’ye girdiğimde işsiz falan değildim, bir süre iki işte birden çalıştım, İstanbul bürosunu teklif üzerine Hakan Aygün ile birlikte kurdum, kendisi beni işe almış falan değil böyle bir irade varsa bu da ancak Hakan Aygün olabilir.
Şaban Sevinç ise o zaman olduğu gibi hala televizyon yayıncılığından, onun en temel kavramlarından (anarşizmden bihaber olduğu gibi) hala habersiz…
Beni kovduğunu ve orada kadrolu olduğumu bizzat kendisi açıkladığına göre, neden ihbar tazminatı ve fazla mesailerimi vermediğinin de hesabını artık mahkemede sormak benim hakkım sanıyorum. Çünkü bu kez sayesinde sahiden işsizim.

Saygılarımla