''HALİÇ'İN BULANIK SUYUNDA BESLENEN SOMONLAR'' DİYE BİR KİTAP DA BEN Mİ YAZSAM ACABA!!!
Eğer Fethullah Gülen ve cemaatini, Emre Uslu gibi kişiler savunacaksa vay hallerine!
Hanefi Avcı’nın ‘Haliçte Yaşayan Simonlar: Dün Devlet, Bugün Cemaat’ isimli kitabını eleştiren eski polis Emre Uslu iki iddia ortaya atmıştı. Birinci iddia; Benim yazdığım ‘Dink Cinayeti ve İstihbarat Yalanları’ isimli kitabın Hanefi Avcı’nın yazdığı kitabın ‘öncülü’ olduğuydu.
İkinci iddia da; benim, kitabımdaki belgeleri Hanefi Avcı ve çevresinden aldığımdı. Taraf Gazetesi’nde yazan Emre Uslu’yu bu iddialarını ıspat etmeye davet etmiştim. Ispatlarsa da gazetecilik mesleğini hemen bırakacağımı söylemiştim. Ispat edemezse de Emre Uslu, Amerika Utah’a, yani geldiği yere geri dönecekti! Emre Uslu, Taraf’taki köşesinde bu teklifime cevap vereceğine cumartesi günü Hanefi Avcı’nın kitabı ve benimle ilgili şu yorumu yazdı: “Geçen günlerde Hanefi Avcı ve Ergenekon yapılanmasına yakınlığıyla bilinen gazeteci Nedim Şener ilk taşı attı ve Hanefi Avcı’nın kitabını referans vererek Ali Fuat Yılmazer’e saldırmaya başladı. Bu sürecin arkasının geleceğini beklemek yanlış olmaz.” Emre Uslu kendisine yaptığım teklifi kabul edecek yürekte olmadığı için iftira atarak köşeye çekilmeyi tercih ediyor. Beni ‘Ergenekon yapılanmasına yakınlığı ile bilinen gazeteci’ diye tanımlıyor.
Şimdi güleyim mi, ağlayayım mı bilemiyorum.
Yoksa mahkemeye mi versem?
Yok, madem köşesinde yazmış, ben de buradan yanıt vereyim. Benim Hrant Dink cinayetinde sorumluluğuna dikkat çektiğim kişi yalnızca dönemin Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürü, şimdinin İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Ali Fuat Yılmazer değil. Dönemin Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek de var. Ayrıca dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah başta olmak üzere İstanbul polisi, dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay ve dönemin Trabzon İstihbarat Şube Müdürü Faruk Sarı başta olmak üzere Trabzon polisi de aynı klasmanda.
Öte yandan Hrant Dink’i 2004’te İstanbul Valiliği’ne çağırıp ‘uyaran’ MİT’çi Özer Yılmaz başta olmak üzere bu cinayetle ilgili olarak kılını kıpırdatmayan MİT de bu listenin içinde. Dolayısıyla tek başına Ali Fuat Yılmazer’i hedef aldığım iddiası asla doğru değil.
Başbakan’da mı ‘Ergenekoncu’?
Ayrıca, Ali Fuat Yılmazer’in (Ramazan Akyürek ile beraber) Dink cinayetindeki sorumluluğu hakkındaki en önemli imza Başbakan Erdoğan’a ait. Başbakan Erdoğan’ın imzasını taşıyan Başbakanlık Teftiş Kurulu raporu ortada duruyor. Bu rapor ve diğer tespitlere rağmen Ali Fuat Yılmazer’in, İstanbul Emniyet Müdür Yardımcılığı görevinde halen tutuluyor olması Türkiye gibi ülkelere has tuhaf bir durum. Korkarım; Emre Uslu ve onun gibi düşünenler, Ramazan Akyürek ve Ali Fuat Yılmazer’i sorumlu gösteren bu raporu yazanları da, Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı’nı da ve o raporun altına imza atan Başbakan’ı da ‘Ergenekoncu’ diye yaftalayabilirler!!!
Ama Emre Uslu’ya kızmamak lazım. Devletin parasıyla yurtdışına çıkmış, aldığı sağlık raporuyla yıllarca ülkesine gelmemiş birinden objektif düşünce beklememek lazım.
Türkiye’de dönüp diğer polisler gibi zorunlu hizmet için Doğu’ya gitmek yerine, Emniyet’ten istifa edip ‘Ergenekoncu’ dedikleri Bedrettin Dalan’ın başkanı olduğu Yeditepe Üniversitesi’nde öğretim üyeliği yapıyor olması da mizah dergilerine konu olacak cinsten.
Beni, ‘Ergenekonculara yakınlığı ile bilinen gazeteci’ tanımlamasıyla sözüm ona suçlamaya ve taraflı göstermeye çalışan Emre Uslu’nun, iddianamelere ‘Ergenekoncu’ diye geçmiş, polis tarafından bu niteliği nedeniyle aranan, halen yurt dışında kaçak yaşayan Dalan’dan maaş alarak öğretim üyeliği yapması, onun tartışmaya açık kişiliğinin en dikkat çeken kanıtı olsa gerek.
Neyse, Emre Uslu mevzuunu burada kapatalım. Devamını biz mahkemede konuşuruz!
‘Haliç’in Bulanık Suyunda Beslenen Somonlar’ diye bir kitap da ben mi yazsam acaba!!!
İkinci iddia da; benim, kitabımdaki belgeleri Hanefi Avcı ve çevresinden aldığımdı. Taraf Gazetesi’nde yazan Emre Uslu’yu bu iddialarını ıspat etmeye davet etmiştim. Ispatlarsa da gazetecilik mesleğini hemen bırakacağımı söylemiştim. Ispat edemezse de Emre Uslu, Amerika Utah’a, yani geldiği yere geri dönecekti! Emre Uslu, Taraf’taki köşesinde bu teklifime cevap vereceğine cumartesi günü Hanefi Avcı’nın kitabı ve benimle ilgili şu yorumu yazdı: “Geçen günlerde Hanefi Avcı ve Ergenekon yapılanmasına yakınlığıyla bilinen gazeteci Nedim Şener ilk taşı attı ve Hanefi Avcı’nın kitabını referans vererek Ali Fuat Yılmazer’e saldırmaya başladı. Bu sürecin arkasının geleceğini beklemek yanlış olmaz.” Emre Uslu kendisine yaptığım teklifi kabul edecek yürekte olmadığı için iftira atarak köşeye çekilmeyi tercih ediyor. Beni ‘Ergenekon yapılanmasına yakınlığı ile bilinen gazeteci’ diye tanımlıyor.
Şimdi güleyim mi, ağlayayım mı bilemiyorum.
Yoksa mahkemeye mi versem?
Yok, madem köşesinde yazmış, ben de buradan yanıt vereyim. Benim Hrant Dink cinayetinde sorumluluğuna dikkat çektiğim kişi yalnızca dönemin Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürü, şimdinin İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Ali Fuat Yılmazer değil. Dönemin Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek de var. Ayrıca dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah başta olmak üzere İstanbul polisi, dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay ve dönemin Trabzon İstihbarat Şube Müdürü Faruk Sarı başta olmak üzere Trabzon polisi de aynı klasmanda.
Öte yandan Hrant Dink’i 2004’te İstanbul Valiliği’ne çağırıp ‘uyaran’ MİT’çi Özer Yılmaz başta olmak üzere bu cinayetle ilgili olarak kılını kıpırdatmayan MİT de bu listenin içinde. Dolayısıyla tek başına Ali Fuat Yılmazer’i hedef aldığım iddiası asla doğru değil.
Başbakan’da mı ‘Ergenekoncu’?
Ayrıca, Ali Fuat Yılmazer’in (Ramazan Akyürek ile beraber) Dink cinayetindeki sorumluluğu hakkındaki en önemli imza Başbakan Erdoğan’a ait. Başbakan Erdoğan’ın imzasını taşıyan Başbakanlık Teftiş Kurulu raporu ortada duruyor. Bu rapor ve diğer tespitlere rağmen Ali Fuat Yılmazer’in, İstanbul Emniyet Müdür Yardımcılığı görevinde halen tutuluyor olması Türkiye gibi ülkelere has tuhaf bir durum. Korkarım; Emre Uslu ve onun gibi düşünenler, Ramazan Akyürek ve Ali Fuat Yılmazer’i sorumlu gösteren bu raporu yazanları da, Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı’nı da ve o raporun altına imza atan Başbakan’ı da ‘Ergenekoncu’ diye yaftalayabilirler!!!
Ama Emre Uslu’ya kızmamak lazım. Devletin parasıyla yurtdışına çıkmış, aldığı sağlık raporuyla yıllarca ülkesine gelmemiş birinden objektif düşünce beklememek lazım.
Türkiye’de dönüp diğer polisler gibi zorunlu hizmet için Doğu’ya gitmek yerine, Emniyet’ten istifa edip ‘Ergenekoncu’ dedikleri Bedrettin Dalan’ın başkanı olduğu Yeditepe Üniversitesi’nde öğretim üyeliği yapıyor olması da mizah dergilerine konu olacak cinsten.
Beni, ‘Ergenekonculara yakınlığı ile bilinen gazeteci’ tanımlamasıyla sözüm ona suçlamaya ve taraflı göstermeye çalışan Emre Uslu’nun, iddianamelere ‘Ergenekoncu’ diye geçmiş, polis tarafından bu niteliği nedeniyle aranan, halen yurt dışında kaçak yaşayan Dalan’dan maaş alarak öğretim üyeliği yapması, onun tartışmaya açık kişiliğinin en dikkat çeken kanıtı olsa gerek.
Neyse, Emre Uslu mevzuunu burada kapatalım. Devamını biz mahkemede konuşuruz!
‘Haliç’in Bulanık Suyunda Beslenen Somonlar’ diye bir kitap da ben mi yazsam acaba!!!