Haftanın Kitapları
Kitapseverler için bu hafta 6 yeni kitap raflarda yerini aldı.. İşte o kitaplar;
Eski haber spikerinin ikinci romanı: Aşk Yolcusu
Haber Türk’ün eski spikerlerinden Bahar Feyzan ikinci romanıyla okurlarıyla buluşuyor. Everest Yayınları’ndan çıkan Aşk Yolcusu adlı roman İkinci Dünya Savaşı’nın utanç verici trajedilerinden birini ve çevresinde geçen bir aşk hikayesini anlatıyor. Nazi Almanyası’ndan Türkiye’ye kaçan iki Yahudi gencin aşkının yer aldığı romanda Struma Faciası merkezde yer alıyor. Bahar Feyzan, romanı 1940’lardan izlerin yer aldığı Berlin, Bükreş, İstanbul ve Ankara atmosferlerinde yaşayıp araştırarak yazdı.
İhsan Oktay Anar “Galiz Kahraman” ile karşımızda
İhsan Oktay Anar’ın 17 Ocak’ta raflarda yerini alacak olan romanın adı “Galiz Kahraman”. Anlamı kaba, çirkin, iğrenç olan “galiz” romandaki kahramanı tam olarak nitelendiriyor. Klasik roman kurallarından uzak eserleriyle okurlarla buluşan İhsan Oktay Anar, çok kültürlülük, çok seslilik özelliği içeren metinlere önem veriyor. Önceki romanlarında olduğu gibi Galiz Kahraman’da da bu özelliklere rastlanırken kitabın tanıtımında şu ifadeler yer alıyor: “Bütün zamanların kahramanın bir hikayesidir bu. O hem herkes hem de hiç kimsedir. Dünyadan alacağını tahsil etmeye gelmiştir. Çünkü Tanrı dahil herkesin ona borcu vardır. Vebaline girilen tüyü bitmedik yetim işte odur. Kadim zamanlardan beri hakkı yendiğine göre, sonlu ama sınırsız bir evrenin engin ve derin merkezi olarak insan olmanın ‘olmasa da olur’ halini icra etmesinde hiçbir sakınca yoktur. Romantik bir insafsızlığın bakir tacizcisi olmak sonuna kadar hakkıdır. Sıradanlığın üst sınırıdır o. Asiliğiyle asilleşememesi umurunda bile değildir. Onun umurunda olan tek şey, sadece ve sadece kendini algılamak, kendi küçük alemine sığınan kainatı kabul etmektir. Çünkü bilmektedir ki, gerçek bilgelik de zaten budur”
Ayfer Tunç : “Dünya Ağrısı”
Ayfer Tunç, çeyrek asırlık edebiyat hayatının bu yılında bir taşra romanı ile okurlarını selamlıyor. Can Yayınları’nın yeni kapak tasarımıyla yayınlanan “Dünya Ağrısı” adlı roman bir taşra kasabasında yaşananları anlatıyor. Mürşit ve Madenci’nin algıladıkları dünya üzerinden okur Türkiye tarihindeki utanç sayfalarının bir özetiyle karşılaşıyor. Otel işletmecisi Mürşit, İstanbul’da bıraktığı hayaletlerden kaçan ve oteline sığınan Madenci ile dostluk kurar.
Gündüz Vassaf’tan bilgece tespitler: “Medeniyet, Kültür, Sanat”
Okurlarını sorgalamadan, düşünmeden inanmamaya davet eden Gündüz Vassaf, günümüz insanını ve yaşantısını ele alıyor. “Kravat takmayı bile uygarlaşmak sanan insanlar var” diyen Vassaf, “Uçmakdere Yazıları” başlığı ile seri olarak çıkardığı kitap serisinin üçüncüsüne “Medeniyet, Kültür, Sanat” adını verdi. Öncekiler “Türkiye Sen Kimsin” ve “Kimliğimi Kaybettim Hükümsüzdür” adlarıyla yayınlanmıştı. Vassaf kitabında şöyle diyor:”Doğaya, başka canlılara duyarlı, modernizmin hızından, tüketim hırsından haz duymayan, hiyerarşiyi reddeden, yeni bir küresel kültür gözümünüz önünde doğmakta. Ardından türümüz uygarlığında yeni bir döneme girilecek. Teknolojide hızlı dönüşümler gibi içinde yaşadığımız tarih de eskisine göre hızlı değişiyor. Yeter ki, düzenin kalıcılığına koşullanmamızdan silkinelim.”
Yekta Kopan’ın “Aile Çay Bahçesi” kırmızı salyangoz geziyor
Son romanı Aile Çay Bahçesi’ni eşi Burcu’ya ithaf eden Yekta Kopan, sade dili ve anlatımıyla okurlarına lezzetli bir roman sunuyor. Aile Çay Bahçesi, sadece bir aile dramını değil aynı zamanda derin bir ruh hali analizini de sunuyor. Erkek bir yazarın romanda yarattığı ana karakter bir kadın, Münevver… Genç kadının babası kanser hastasıdır ve son kez başbaşadırlar. Geçmiş yılların intikamını babasının yüzüne bastırdığı yastıkla alır Münevver. Romanda Münevver’in kırmızı bir salyangozla yaptığı konuşma okurların en dikkat kesileceği bölüm olarak karşımıza çıkıyor.
Atilla Dorsay’ın hayat duruşu: “Emek Yoksa Ben De Yokum”
Sinema eleştirmeni Atille Dorsay, geçtiğimiz yıl Beyoğlu’ndaki tarihi Emek Sineması’nın yıkımı için kazma vurulduğu gün Sabah gazetesindeki köşesini bir tepki olarak bırakmıştı. O gün “Emek yoksa ben de yokum” sözleriyle tavrını ortaya koyan Dorsay, aynı sözleri kitabına isim olarak verdi. Kitapta Dorsay’ın yeni yazdığı metinler ve çıkan köşe yazıları yer alıyor. Beyoğlu, kapanın tarihi yeme içme mekanları, kapanan sinemaları ve kapanan başkaca kültürel değerleri ile hızla “kültür semti özelliğinden” uzaklaşıyor. Lale Sineması, teknoloji marketine dönüştü. İnci Pastanesi, Rejans gibi mekanlar kapandı. Bir kültür merkezi olarak kısa bir süre için yeniden açılıp kapanan Yeni Melek, Onat Kutlar’ın bir sanat sineması olarak açılmasında yer aldığı Alkazar gibi salonların yaşadıkları süreç kitapta yer buluyor.
Haber Türk’ün eski spikerlerinden Bahar Feyzan ikinci romanıyla okurlarıyla buluşuyor. Everest Yayınları’ndan çıkan Aşk Yolcusu adlı roman İkinci Dünya Savaşı’nın utanç verici trajedilerinden birini ve çevresinde geçen bir aşk hikayesini anlatıyor. Nazi Almanyası’ndan Türkiye’ye kaçan iki Yahudi gencin aşkının yer aldığı romanda Struma Faciası merkezde yer alıyor. Bahar Feyzan, romanı 1940’lardan izlerin yer aldığı Berlin, Bükreş, İstanbul ve Ankara atmosferlerinde yaşayıp araştırarak yazdı.
İhsan Oktay Anar “Galiz Kahraman” ile karşımızda
İhsan Oktay Anar’ın 17 Ocak’ta raflarda yerini alacak olan romanın adı “Galiz Kahraman”. Anlamı kaba, çirkin, iğrenç olan “galiz” romandaki kahramanı tam olarak nitelendiriyor. Klasik roman kurallarından uzak eserleriyle okurlarla buluşan İhsan Oktay Anar, çok kültürlülük, çok seslilik özelliği içeren metinlere önem veriyor. Önceki romanlarında olduğu gibi Galiz Kahraman’da da bu özelliklere rastlanırken kitabın tanıtımında şu ifadeler yer alıyor: “Bütün zamanların kahramanın bir hikayesidir bu. O hem herkes hem de hiç kimsedir. Dünyadan alacağını tahsil etmeye gelmiştir. Çünkü Tanrı dahil herkesin ona borcu vardır. Vebaline girilen tüyü bitmedik yetim işte odur. Kadim zamanlardan beri hakkı yendiğine göre, sonlu ama sınırsız bir evrenin engin ve derin merkezi olarak insan olmanın ‘olmasa da olur’ halini icra etmesinde hiçbir sakınca yoktur. Romantik bir insafsızlığın bakir tacizcisi olmak sonuna kadar hakkıdır. Sıradanlığın üst sınırıdır o. Asiliğiyle asilleşememesi umurunda bile değildir. Onun umurunda olan tek şey, sadece ve sadece kendini algılamak, kendi küçük alemine sığınan kainatı kabul etmektir. Çünkü bilmektedir ki, gerçek bilgelik de zaten budur”
Ayfer Tunç : “Dünya Ağrısı”
Ayfer Tunç, çeyrek asırlık edebiyat hayatının bu yılında bir taşra romanı ile okurlarını selamlıyor. Can Yayınları’nın yeni kapak tasarımıyla yayınlanan “Dünya Ağrısı” adlı roman bir taşra kasabasında yaşananları anlatıyor. Mürşit ve Madenci’nin algıladıkları dünya üzerinden okur Türkiye tarihindeki utanç sayfalarının bir özetiyle karşılaşıyor. Otel işletmecisi Mürşit, İstanbul’da bıraktığı hayaletlerden kaçan ve oteline sığınan Madenci ile dostluk kurar.
Gündüz Vassaf’tan bilgece tespitler: “Medeniyet, Kültür, Sanat”
Okurlarını sorgalamadan, düşünmeden inanmamaya davet eden Gündüz Vassaf, günümüz insanını ve yaşantısını ele alıyor. “Kravat takmayı bile uygarlaşmak sanan insanlar var” diyen Vassaf, “Uçmakdere Yazıları” başlığı ile seri olarak çıkardığı kitap serisinin üçüncüsüne “Medeniyet, Kültür, Sanat” adını verdi. Öncekiler “Türkiye Sen Kimsin” ve “Kimliğimi Kaybettim Hükümsüzdür” adlarıyla yayınlanmıştı. Vassaf kitabında şöyle diyor:”Doğaya, başka canlılara duyarlı, modernizmin hızından, tüketim hırsından haz duymayan, hiyerarşiyi reddeden, yeni bir küresel kültür gözümünüz önünde doğmakta. Ardından türümüz uygarlığında yeni bir döneme girilecek. Teknolojide hızlı dönüşümler gibi içinde yaşadığımız tarih de eskisine göre hızlı değişiyor. Yeter ki, düzenin kalıcılığına koşullanmamızdan silkinelim.”
Yekta Kopan’ın “Aile Çay Bahçesi” kırmızı salyangoz geziyor
Son romanı Aile Çay Bahçesi’ni eşi Burcu’ya ithaf eden Yekta Kopan, sade dili ve anlatımıyla okurlarına lezzetli bir roman sunuyor. Aile Çay Bahçesi, sadece bir aile dramını değil aynı zamanda derin bir ruh hali analizini de sunuyor. Erkek bir yazarın romanda yarattığı ana karakter bir kadın, Münevver… Genç kadının babası kanser hastasıdır ve son kez başbaşadırlar. Geçmiş yılların intikamını babasının yüzüne bastırdığı yastıkla alır Münevver. Romanda Münevver’in kırmızı bir salyangozla yaptığı konuşma okurların en dikkat kesileceği bölüm olarak karşımıza çıkıyor.
Atilla Dorsay’ın hayat duruşu: “Emek Yoksa Ben De Yokum”
Sinema eleştirmeni Atille Dorsay, geçtiğimiz yıl Beyoğlu’ndaki tarihi Emek Sineması’nın yıkımı için kazma vurulduğu gün Sabah gazetesindeki köşesini bir tepki olarak bırakmıştı. O gün “Emek yoksa ben de yokum” sözleriyle tavrını ortaya koyan Dorsay, aynı sözleri kitabına isim olarak verdi. Kitapta Dorsay’ın yeni yazdığı metinler ve çıkan köşe yazıları yer alıyor. Beyoğlu, kapanın tarihi yeme içme mekanları, kapanan sinemaları ve kapanan başkaca kültürel değerleri ile hızla “kültür semti özelliğinden” uzaklaşıyor. Lale Sineması, teknoloji marketine dönüştü. İnci Pastanesi, Rejans gibi mekanlar kapandı. Bir kültür merkezi olarak kısa bir süre için yeniden açılıp kapanan Yeni Melek, Onat Kutlar’ın bir sanat sineması olarak açılmasında yer aldığı Alkazar gibi salonların yaşadıkları süreç kitapta yer buluyor.