Keskin Kalem’i özlediniz mi diye sormayacağız…
Biliyoruz özlediniz… E hadi özlem gidermenin zamanı geldi.
Çayınızı kahvenizi alın soluksuz okuyacağınız satırlara dalın....
Medya dünyasının cefakar bir o kadar da vefakar ahalisi…
Sizleri çok özledim. Biliyorum ne desem, ne bahane uydursam ikna olmayacaksınız.
Bu nedenle ortalıktan niçin kaybolduğuma dair size bir açıklama yapmayacağım. Ama bilin ki sizden ayrı kaldığım her gün ıstırap içinde geçti.
Yorgun kalbim daha da yoruldu.
Parmaklarım size yazmak için sabırsızlıkla bekledi.
Bab-ı Ali'den bakınca bugünkü medyanın içler acısı hali insanda boğulma hissi yaratıyor. "Ne günlere, hangi eller kaldık ya rabbi!" diyor insan...
Medyadaki vasıfsızlık ve iş bilmezlik insanı hayretlere sevk ediyor.
İnanın bazı yerlerden gelen haberler, yaşanan taht oyunları mide bulandırıyor.
Neyse.. İşte böyle sevgili okurlarım. Bunları görünce yazmak farz oldu.
İçimdeki gazetecilik fırtınası memleketim Karadeniz’in fırtınalarını geçti.
Yazmadığım sürede sabrettim ama artık zamanıdır.
Hastalıktan bitap düşen kalbimi heyecandan yormama kararındaydım ama vazgeçtim... Kendimden ve neler yaşadığımdan daha çok bahsedeceğim ama önce birkaç haber vereyim hasret giderelim sonrasına bakarız… Haydi okumaya…
Habertürk TV’nin Hürrem Sultan’ı kim?
Dostlar, medyada Doğan imparatorluğunun sona ermesiyle Habertürk ön plana çıktı.
CNN Türk’ün malum yayın politikası habere aç seyirci kitleyi Habertürk TV’ye ve web sitesine itti. Tabi bu işi reyting dehasına bağlayanlar var da kimse onları ciddiye almıyor… Neyse, dışarıdan bakıldığında başarının sahibi ‘reyting dehası’ 2. kat yöneticileri. Havalarından geçilmiyormuş. Fakat kanal içinden çok derin koridorlarda kulağı olan kuşlarımın söylediğine göre 2. katın en tepesinde oturanların aslında başka meşgaleleri varmış.
TV yöneticiliği zordur, malumunuz. Ama kuşlarımın dediğine göre, Türk medya tarihi böyle bir rahat yöneticilik görmemiş. Tek derdi Hürrem Sultan’ı olan bir yönetici düşünün. Hem de yeni bir hikaye değil. Yıllardır herkesin bildiği bir ilişki, üstelik üst yönetimin de göz yumduğu. Bu nasıl iş dediğinizi duyar gibiyim, vallahi ben de anlamadım. Denilene göre, Hürrem Sultan, sevgilisi olan üst düzey yöneticinin gücünü, Habertürk markasını kullanarak kişisel çıkar elde ediyormuş. Kanalla ilgili önemli kararlarda onun parmağı varmış, buna siyasi konular da personelle ilgili meseleler de dahil. Daha neler var da şimdi burada detayına girmeyelim, gerisi hayal gücünüze kalsın.
Hürrem Sultan’ı arayacak olursa gözleriniz, onu ekranda bulabilirsiniz.
Tabii burada asıl mesele, Habertürk'ün üst yönetiminin yıllardır bu yasak ilişkiye neden ve nasıl göz yumduğu… Medyada bu rezilliklerin sonu bir türlü gelmedi ya, ona şaşarım.
Neyse Ankara’da bile yankı bulan, bu ne rezilliktir denilen ilişkiye dair daha fazla şey söylemeyeyim, zamanı geldiğinde daha detaylı konuşuruz sevgili can yoldaşlarım.
Ahmet Hakan’dan Hürriyet’e hayat öpücüğü mü?
Ahmet Hakan Coşkun Titanik’ten hallice olan amiral gemisinin kaptanı oldu. Bayağı da iddialı, muhabir gazeteciliğine dönecekmiş, birinci sayfayı şimdiden hareketlendirmeye başladı bile.
Hayat öpücüğü işe yarar mı göreceğiz ama Hürriyet gibi bir devin başına geçmek zor. Eeeeeeee ama başında kalmak daha zor. Ateşten gömleği giydi bir kere…
Ahmet Hakan’ın elinde aslında çok büyük bi insan kaynağı var. İsmail Saymaz gibi muhabir kadrosunun star isimlerini kullanırsa gazeteyi diriltebileceğini düşünmek gerçekçi olur.
Ama Ahmet Hakan umarım armutun sapı, üzümün çöpü demeden üzerine ölü toprağı serpilmiş tüm Hürriyet çalışanlarını diriltir de gazete eski günlerine biraz döner. Un var, şeker var, yağ var, helva yapmak Ahmet Hakan’a kalmış.
Medyanın Asiye’si CNN Türk kurtulur mu?
Ne umutlla, havayla, cakayla kurulmuştu… Geldiği nokta Flash TV…
CNN Türk’ten bahsediyoruz...
Eyy medyanın güzel insanları… Yok dilenci kılığına giren muhabir, yok tehdit edilen ekran yüzü… Her gün bir Dallas hikayesini huzurlarınıza sunuyoruz. Sunuyoruz da bir yandan da içimiz acıyor. Muhabirlerin özel eğitimden geçirildiği, herkesin gururla CNN Türk çalışanıyım dediği günler çok geride kaldı.
Yeni yönetimin çabaları nafile…
Zaten AK Parti kitlesi A haber izliyor, laik kitle diğer mecralara kaçtı, CNN Türk bir ucube gibi ortada kaldı.
Ne İsa’ya ne de Musa’ya yaranabiliyor. Habercilik deseniz yerlerde…
Bunda yatırım, yeni transferler, yeni yönetime yamanan asırlık çalışanlar…
Herşey boşuna mı yahu???
Anlayacağınız bir devrin Amerikan efekti yaratan markası cilalı kanalı CNN Türk artık medyanın Asiye’si oldu... Çalışanların ve yönetimin tümü kara kara düşünüp soruyor "CNN Türk nasıl kurtulur?" diye...
Vallahi ben de soruyorum: Asiye Nasıl Kurtulur??????
Yazıma bir soruyla başladım ama cevabını ben de bilmiyorum. Bilen beri gelsin canım okurlarım, bana nasıl ulaşacağınızı biliyorsunuz…
Unutmayın en derin koridorlarda, en olmadık yerlerdeyim…
Teknoloji Basınında Kayıkçı Kavgası
Medyanın en hırçın yazarının sevgili okurları… Türkiye’de sektörel yayıncılık yapanlar arasında Hıncal Uluç’un deyimiyle “promosyoncu” gazeteciler hep olmuştur, siz de az çok biliyorsunuz.
Gezi ve avanta peşinde koşmaktan tarafsızlıklarını kaybeden bu arkadaşlarla meslek büyüğümüz Hıncal Uluç yıllar boyunca mücadele etti.
Uzunca bir süredir teknoloji basınında da benzer tartışmalar almış yürümüş.
Bir görüşe göre bazı yayıncılar global markalara tamamen “duygusal” nedenlerle “kıyak” geçiyorlar.
İşin içine bol bol yurt dışı gezi, hediye cep telefonları ve bilgisayarlar girdiği için gerçek yayıncılığın yerini zamanla “promosyon gazeteciliğine” bırakmasına pek de şaşmamalı.
Teknoloji şirketlerinin sunduğu bu avantalar nedeniyle zaman zaman günlük gazetelerin ekonomi servislerinde bile tartışmalar çıktığını biliyoruz.
Ancak geçen hafta çok farklı bir şey yaşandı sevgili yol arkadaşlarım, Keskin Kalem’inizin kulağına geldi…
Türk medya tarihinde ilk kez iki yayın kuruluşu birleşerek halkla ilişkiler şirketleri üzerinden markalara meydan okudu. Bu iki kuruluş teknoloji şirketlerini, basın toplantılarına katılmamak, haberlerini yapmamakla tehdit etti.
Genellikle teknoloji basının ve teknoloji şirketlerinin ajanslarının takip ettiği kapalı bir Facebook grubunda yer bulan duyuruda kendilerini açık eden iki yayının yaptığı açıklama, teknoloji basınından birkaç cılız destek bulsa da genellikle eleştirildi.
Zaten bu duyurunun yapıldığı gün düzenlenen Huawei yılbaşı yemeği ve hemen ertesi gün gerçekleşen Türk Telekom basın toplantısında da iki yayının sektöre dayattığı koşulları kimsenin kabul etmediği gözler önüne serildi.
Konuyla ilgili ne Ekonomi Gazetecileri Derneği, ne Bilişim Medyası Derneği, ne de Türkiye Halkla İlişkiler Derneği herhangi bir açıklama yapmadığı için taktım gazetecilik takkemi, arkadaşlarıma dedim ki bu tatsız tartışmanın taraflarıyla bi görüşün.
Kendini “teknoloji gazetecisi” olarak tanımlayan ve adı bizde saklı bir sektör emekçisi durumu özetledi, satırına dokunmadan sizinle paylaşıyorum sevgili okurlarım.
“Yaşananları üzülerek izliyoruz. Kerametlerinin kaynağı bilinmeyen birileri sektörün “reyiz”liğine soyunuyor. İşi ‘Hangi toplantıya kimin çağırılacağına biz karar veririz’ demeye getiriyorlar ve halkla ilişkiler şirketlerini geri dönülmez yanlışa sürüklüyorlar. Zaten son bir yıldır bunu gizli gizli yapıyorlardı. Samsung, Apple gibi büyük markaların iletişim ekipleriyle kurdukları ahlaksız ilişkiler nedeniyle şu anda bile sektörde dönen birçok pis işin arkasında bunlar var. Markaların hangi yayınlara reklam vereceğine bile oturdukları yerden karar verme çabasındalar. Ancak bu hafta yayınlanan bu çirkin deklarasyon bence bu adamların ipliğini pazara çıkardı. Artık her markanın kendisini bu şantajdan uzak tutması ve uzak tuttuğunu herkese göstermesi gerekiyor.”
Temsil ettiği markaların zarar görmemesi amacıyla adını vermek istemeyen bir dostumuz ise TÜHİD’i göreve çağırırken şunları söyledi: “Bu resmen şantaj. TÜHİD’in diğer meslek örgütleri ile bir araya gelerek çözmesi gereken bir konu. Biz gücü elinde tuttuğunu zanneden bu yeni nesil zorbalarla marka olarak mücadele edemeyiz. Sonuçta hem ajans olarak zarar görürüz, hem de temsil ettiğimiz markalara haksız saldırılarda bulunurlar. Şu anda bile bu adamlar bir şekilde iş yapış süreçlerimize müdahil olma çabasındalar. Beni en sevindiren şey bu tehdide teknoloji basının aklı başında bireyleri tarafından prim verilmemesi oldu.”
Keskin Kalem ve Medya Radar olarak Ekonomi Gazetecileri Derneği, Bilişim Medyası Derneği veya Türkiye Halkla İlişkiler Derneği’nin nasıl bir açıklama yapacağını merakla bekliyoruz. Bir açıklama gelirse hemen sizinle paylaşacağım…
Neyse şimdilik bu kadar hasret gidermiş olalım, tadı damağımda kaldı ama bütün hikayeleri bir seferde tüketmeyelim değil mi?
Ne de olsa sizinle ilişkimizi canlı tutan şey merak…