HABERTÜRK'TEN TURGUT ÖZAL BOMBASI; ÖZAL'IN KANI NEREDE SAKLANDI?

8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın “şüpheli” ölümünü araştıran Devlet Denetleme Kurulu, 626 sayfalık bir rapor hazırladı.

Habertürk, 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın şüpheli ölümüyle ilgili Devlet Denetleme Kurulu’nun hazırladığı raporun açıklanmayan bölümlerine ulaştı. İfadesine başvurulan 24 tanığa göre, Özal’dan alınan 2 tüp içerisindeki kan “Bozuldu” denilerek çöpe atıldı

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün talimatıyla 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın “şüpheli” ölümünü araştıran Devlet Denetleme Kurulu (DDK), 626 sayfalık bir rapor hazırladı. Rapor, geçtiğimiz aylarda kamuoyuna duyurulurken, bazı bölümleri açıklanmadı.

Gazete Habertürk muhabiri Zülfikar Ali Aydın, Özal raporunun açıklanmayan bölümlerine ulaştı. Raporda, 17 Nisan 1993’te hayatını kaybeden Özal’ın götürüldüğü Hacettepe Üniversitesi Hastanesi Klinik Pataloji Laboratuvarı’nda görevli 24 kişinin ifadesi yer alıyor. 24 görevlinin anlattıkları, Özal’dan alınan ve 3 yıl boyunca saklanan 2 tüp kanın nasıl kaybolduğunu gözler önüne seriliyor.

‘KAN HASTANEDE’
DDK raporundaki tespitlere göre; iddia ilk olarak 1997’de Fatih Altaylı’nın sunduğu Teke Tek programında Özal’ın oğlu Ahmet Özal tarafından gündeme getirildi. İddiaya göre program bitiminde hastanede görevli bir doçent, Özal’ı arayarak “Babanızın kanı halen hastanemizde, müracaat ederseniz kanı veririz” dedi. Annesiyle birlikte kanı almak için hukuki hazırlık yapmaya başlayan Ahmet Özal’ı bu kez bir başka kişi arayarak, “Kanın içinde olduğu tüp yere düşüp kırıldı” diye konuştu.

‘TÜP İÇERİSİNDE GELDİ’
İddialar üzerine tanıklığına başvurulan isimlerden biri olan dönemin Hacettepe Üniversitesi Klinik Patoloji Laboratuvar Şefi Doç. Dr. Cumhur Özkuyumcu, “Saat 14.00 sıralarında bir kan çalışması yapmamız istendi. Kanların tüp içerisinde talep yazısıyla laboratuvara geldiğini hatırlıyorum. Kanı santrifüje koyunca kan hücreleri ve sıvısı tüpte ayrışmadığı için serumunu ayıramadık. Yoğun bir hemoliz vardı, pıhtılaşma olmuyordu. Bu nedenle sonuç alınamamıştı” dedi. ‘

TALİMAT ALMADIM’
Özal’ın “digoksin” değerinin çok yüksek olduğunu kaydeden Özkuyumcu, iddialarını şöyle sürdürdü: “Yüksekten kastım çalışma yaptığımız alet değeri ölçemedi. Çıkan sonucun üzerine ‘Digoksin değeri çok yüksek’ şeklinde not yazmıştım. ‘Yarın ihtiyaç olabilir, başka bir şey sorulabilir’ diyerek, kan örneğinin bulunduğu 2 tüpün üzerine numara yazmaksızın ‘TURGUT ÖZAL’ yazarak saklanması için eksi 20 derecedeki dipfrize koydum. Kimseye söylemedim. ‘Kanı saklayın’ talimatı da almadım.”
Kanın bu şekilde ayrışmamasının ölümünün üzerinden 1-2 saat süre geçtiğini gösterdiğini ancak bu bilgiyi yorumlayacak kişinin adli tıp uzmanı olduğunu ifade eden Özkuyumcu, “Ahmet Özal’ı katıldığı televizyon programının ardından arayıp ‘Kan halen laboratuvarda, gidin alın çalışın o zaman’ dedim. Kanın bulunduğu tüpün kırıldığı haberini sonra basından öğrendim. Duyduğum kadarıyla Sevgi Gümüş isimli teknisyen temizlik yaparken tüpleri atmış. Bu bilgiyi teyit etmedim” dedi.

TANIK - 2
‘Tüplerdeki Turgut Özal yazısını ben yazdım’

KAN tahlili yapan Hatice Güngör ifadesinde Özal’ın kan değerlerinin yüksek çıktığını belirterek, hasta dosyasında olmayan test sonuçlarıyla ilgili olarak “O sonuçları gördüm, yanılmıyorsam 8 sayfaydı” dedi. Kan tüpünün üzerindeki “TURGUT ÖZAL” yazısını kendisinin yazdığını ve dipfirize kendisinin koyduğunu kaydeden Güngör, şunları kaydetti: “2 tüpü dik dursun, akmasın ve ayırt edilsin diye idrar alınmasında kullanılan plastik bir bardak içine koyarak, eksi 20 derecelik dipfrizin dip tarafına yerleştirdim. Bu tüpler 10 cc’likti. Olaydan 2 yıl sonra görev yerim değişti. Çalıştığım dönemde dipfrizlerin temizlendiğine tanık olmadım. Ancak sonra personel arasında ‘elektrik kesintisi nedeniyle saklanan kanların kullanılamaz hale geldiği, özelliklerini kaybettiği için tümünün atıldığı yönünde’ konuşmalar olmuştu.”

TANIK - 3
‘Kullanılamaz hale gelmişti’

Laboravutar Başteknisyeni Hüseyin Atiktürk: Cumhur Bey’in, laboratuvar sorumlusu olduğu zamanda, Sevgi Gümüş isimli teknisyen arkadaşım, ‘bir hafta sonu uzun süreli elektrik kesintisi nedeniyle dipfirizlerin eridiğini, saklanan kanların kullanılamaz hale geldiğini, bu nedenle saklanan bütün kanların atıldığını, bunların içinde Turgut Özal’ın kanının da bulunduğunu’ söyledi.

TANIK - 4
‘Etik olarak kayıtsız saklanamaz’

Yrd. Doç. Dr. İbrahim Ünsal: Tüpün üzerinde kime ait olduğu, ne zaman alındığı gibi ayırt edici özellikler yazmıyordu. Getiren teknisyen “Turgut Özal’ın olabilir” dedi. “Nereden biliyorsun?” soruma yanıt vermedi. Kanın saklanmak için değil de unutulmuş olduğunu düşündüm. Zaten etik olarak da saklanamayacağı için atılmasını söyledim. Çünkü kişinin veya ailenin izni alınmadan kayıtsız hiçbir örnek saklanamaz.

TANIK - 5
‘Kayıtları da beraberinde götürdü’

CUMHUR Özkuyumcu’nun görevden ayrılmasının ardından yerine atanan Prof. Dr. Gülşen Hasçelik: “Soruşturma geçirip görevden alındıktan sonra kayıtları da beraberinde götürdü. Bilgi vermedi. Böyle bir kanın saklanmış olduğunu öğrenmiş olsam hemen resmi bir tutanağa bağlardım.”

TANIK - 6
Suçlanan teknisyen: Bilerek atmadım

ÖZAL’ın kanını çöpe attığı ileri sürülen Sevgi Gümüş, iddialara karşı şunları söyledi: “19951996 yıllarında temizlik yapıldığı sırada kanın atıldığını bilmiyorum. Özal’a ait kan numunelerinin bulunduğu tüpleri yer açmak için veya aradan uzun süre geçtiği için amirlerimden izin alarak ve bilerek atmadım. Ama temizlik sırasında amirlerimizin bilgisi dahilinde kime ait olduğunu bilmeden attığımız kanlar da vardı. Bu kapsamda Cumhurbaşkanı’nın kanı atılmış olabilir. İdrar numunesi konulan pet kabın içinde iki tüp kanı atma gibi bir eylemim olmadı. Böyle bir olaya da şahit olmadım.”

‘Tekrar çalışılır diye kanı sakladım’

DOÇ. Dr. Cumhur Özkuyumcu, DDK müfettişlerinin “Kanı neden sakladın?” sorusu üzerine şunları söyledi: “Kanlarda değerler yüksek çıktığında kontrol amacıyla saklarız. Ayrıca saklanan kanların kime ait olduğu gibi ayrı defter kaydı olmaz. Bunların kimin olduğu bilinir. Tekrar çalışılabilir diye Turgut Özal’ın kanını saklamıştım.”

TEST SONUÇLARI KAYIP

DDK müfettişlerinin Özal’ın hasta dosyasını göstermesi üzerine “Digoksin İstek Belgesi” ve “digoksin sonuç” değerlerini gösteren raporun olmadığı ortaya çıktı. Özkuyumcu da “Bu sonuç tek değerle ilgili bir sonuçtu. Bu testin amacı kalp yetmezliğinde kullanılan digoksin ilacının ölçülmesidir. Digoksin oranının yüksek çıkması kalp yetmezliği ilacının aşırı alınması sonucu olabilir. Bu testin yapılması yönünde kanla birlikte istek formu da vardı” dedi.

Zülfikar Ali AYDIN / HABERTÜRK