Habertürk yazarından olay yaratacak teklif! 'Avşa, Marmara, Gökçeada ve Bozcaada...'
Habertürk yazarı Sevilay Yılman, bugün kaleme aldığı 'Turizmde yeni açılım için...' başlıklı yazısında gündemi sarsacak bir iddiada bulundu.
Habertürk yazarı Sevilay Yılman, 'turizm duayeni' dediği bir ismin önerisini köşesinden paylaştı. Buna göre duayen isim, "Marmara’da adalar var… Sadece yerli turiste hitap ettiği için çok ucuza hizmet verilen adalar bunlar. Mesela Avşa Adası ya da Marmara Adası, Gökçeada, Bozcaada vs… Bunlardan biri ya da birkaçı kumar adasına dönüştürülebilir" dedi.
Sabah yazarı Hıncal Uluç da kumarın neden yasakladığını sorgulamış "Yıllardır bir devlet sorumlusu arıyorum kumar sektörünü niye yasakladık?" diye sormuştu.
Yılman'ın "Turizmde yeni açılım için..." başlığıyla yayımlanan yazısının ilgili bölümü şöyle:
Bu tür yazıları genellikle Hıncal Uluç yazar bilirsiniz. Kumar turizmi nedeniyle göz göre göre yurt dışına paramızın çıkmasının önüne geçilmesi için yetkililere uyarılarda bulunur.
Geçenlerde de hatta sanal kumar üzerinden bir yazı kaleme almıştı Hıncal Ağabey ve çok haklı olarak bir kez daha bu meseleye dikkat çekmişti.
Bugün de ben yapmak istiyorum bu konuda bir uyarı.
Hazır önümüzdeki hafta bayram ve epeyce uzun bir tatile giriyoruz, tamamen turizm sektörünü alakadar eden bu konuda bir dokunuş da ben yapayım.
Ülkemizin ekonomik durumu ortada… Laf ebeliği yapıp, uzun uzun neler olduğunu anlatmayacağım.
Zaten bence esasında ülke ekonomisinin düzlüğe çıkmasını isteyen her yurttaş da aynını yapmalı.
“Ah, vah” edip, geçmişi ve durumu analiz edip, bir yerlere lanetler yağdırmak yerine; “Biz bu ekonomik saldırıyla nasıl başa çıkabiliriz ve neler yapabiliriz”e yanıt aramalı.
Dünkü yazımda bunu yaptım biliyorsunuz.
Toyota Türkiye Pazarlama ve Satış A.Ş.’nin CEO’su Ali Haydar Bozkurt’la yaptığımız görüşme sonunda, otomotiv sektörüyle ilgili bilgiler aktarmış ve işin duayeni olan Bozkurt’un ağzından Türkiye’nin dünya otomotiv cennetine dönüştürülmesinin ülke ekonomisine sağlayacağı katkıyı anlatmıştım.
Bugün de benzer bir öneri aldım. İş kumar filan olunca yani biraz hassas bir alan olunca tabii bu konuda konuşanlar pek ismini vermek istemiyor.
Ama bir turizm duayeni ile görüştüm.
Ve epeyce fikir fırtınası yaptığımız bu görüşme sonunda kumar turizmi ile ilgili Türkiye’nin çok büyük bir kayıp verdiğini öğrendim.
Öyle rakamlar konuldu ki, bu sohbet sırasında önüme şoka girdim.
Bir kere baştan diyeyim. Las Vegas, Monte Carlo başta olmak üzere dünyanın en ünlü kumarhanelerini gezmiş, görmüş biri olarak hiç ilgi duymam kumara ve onun gibi bağlantılı bahis oyunlarına. Hatta aksine nefret de ederim. Boşa vakit kaybı ve efor sarfetme olarak görürüm çünkü. Saatlerce kapalı, sessiz, gergin bir atmosferde renk renk pullar üzerinden saçma sapan dans edeceğime, bir piste çıkıp salaklar gibi salınmak daha keyif verir bana.
Tabii ama bu benim bakış açım. Benim için kumar boş ve gereksiz ve zararlı bir eğlence de, bazıları için öyle değil.
Maalesef bu bazıları için kumar, onların yaşam tarzı haline gelmiş neredeyse.
Bunlar için, bu gibiler için tatil demek, bayram demek kumar masasına gömülüp orada yatmak demek!
Otele girer girmez kumarhanenin yolunu tutup, sabaha kadar gözünü kırpmadan oyun oynayan ve sabah çıkıp odasında birkaç saat uyuyup, yeniden aşağı inip kaldığı yerden oyununa devam eden çok adam tanıdım.
Üzüntü verici tabii bu onlar açısından, aileleri, onları sevenleri açısından ama yapacak bir şey yok!
Sonuçta para onların, bütçe onların ve burada yasak olduğu için oynayamayıp, gidip yurt dışında kumar oynamak da onların bileceği iş.
Benim de zaten bu konuda takıldığım husus bu!
Adı bende saklı turizm duayeniyle görüşmemizde anladım ki, bu kumar işi için yurt dışına çıkan para sandığımdan daha büyük rakamlara tekabül ediyormuş.
Kıbrıs kumarhaneleri çok cezbedici fırsatlar sunduğu için bu işin başını çekiyorlar ama son zamanlarda Bulgaristan ve Gürcistan’da da bu sektöre inanılmaz bir meyil varmış bizim ülkemizden.
“Göz göre göre paramız yurt dışına kaçıyor” diyerek hayıflanan turizmin öncülerinden kaynağıma göre anlayışımızı değiştirmemiz gerekiyormuş.
Önerisi de şu; “Marmara’da adalar var… Sadece yerli turiste hitap ettiği için çok ucuza hizmet verilen adalar bunlar. Mesela Avşa Adası ya da Marmara Adası, Gökçeada, Bozcaada vs… Bunlardan biri ya da birkaçı kumar adasına dönüştürülebilir. Hatta yüksek güvenlikli, donanımlı ve son teknolojiye göre kurgulanmış bir proje ile bu adalar bırakın Türk kumar severlerini, dünyanın kumarseverleri için de gözde bir merkez haline getirilebilir!”
Biliyorum ki şimdi bunu böyle yazdığım için bana da epeyce bir atarlanacak bazılarınız. Canları sağ olsun o atarlananların ama yapacak bir şey yok! Kızsalar da, bana öfkelenseler de ben bu gerçeği dile getirmek zorundayım.
Maalesef kumarı seven bir zümre var bu ülkede ve bu zümre bu keyfini gidermek için her fırsatta yurt dışına çıkıyor ve paralarımızı oralarda heba ediyor.
Ben diyorum ki; “Keşke tamamen engel olabilsek kumar oynamalarına ama olunamıyor. Olamıyorsak da en azından başka memleketlere gidip söğüşleneceklerine, bari burada, burnumuzun dibinde yapsınlar yapacaklarını!”
Haksız mıyım efendim?
Not: Görüşlerini aldığım ancak isminin açıklanması istemeyen söz konusu turizm duayeninin tamamen emekli olduğunu ve turizm sektörüne uzaktan bakarak sadece değerlendirmeler yaptığının bilinmesini de isterim.
Sabah yazarı Hıncal Uluç da kumarın neden yasakladığını sorgulamış "Yıllardır bir devlet sorumlusu arıyorum kumar sektörünü niye yasakladık?" diye sormuştu.
Yılman'ın "Turizmde yeni açılım için..." başlığıyla yayımlanan yazısının ilgili bölümü şöyle:
Bu tür yazıları genellikle Hıncal Uluç yazar bilirsiniz. Kumar turizmi nedeniyle göz göre göre yurt dışına paramızın çıkmasının önüne geçilmesi için yetkililere uyarılarda bulunur.
Geçenlerde de hatta sanal kumar üzerinden bir yazı kaleme almıştı Hıncal Ağabey ve çok haklı olarak bir kez daha bu meseleye dikkat çekmişti.
Bugün de ben yapmak istiyorum bu konuda bir uyarı.
Hazır önümüzdeki hafta bayram ve epeyce uzun bir tatile giriyoruz, tamamen turizm sektörünü alakadar eden bu konuda bir dokunuş da ben yapayım.
Ülkemizin ekonomik durumu ortada… Laf ebeliği yapıp, uzun uzun neler olduğunu anlatmayacağım.
Zaten bence esasında ülke ekonomisinin düzlüğe çıkmasını isteyen her yurttaş da aynını yapmalı.
“Ah, vah” edip, geçmişi ve durumu analiz edip, bir yerlere lanetler yağdırmak yerine; “Biz bu ekonomik saldırıyla nasıl başa çıkabiliriz ve neler yapabiliriz”e yanıt aramalı.
Dünkü yazımda bunu yaptım biliyorsunuz.
Toyota Türkiye Pazarlama ve Satış A.Ş.’nin CEO’su Ali Haydar Bozkurt’la yaptığımız görüşme sonunda, otomotiv sektörüyle ilgili bilgiler aktarmış ve işin duayeni olan Bozkurt’un ağzından Türkiye’nin dünya otomotiv cennetine dönüştürülmesinin ülke ekonomisine sağlayacağı katkıyı anlatmıştım.
Bugün de benzer bir öneri aldım. İş kumar filan olunca yani biraz hassas bir alan olunca tabii bu konuda konuşanlar pek ismini vermek istemiyor.
Ama bir turizm duayeni ile görüştüm.
Ve epeyce fikir fırtınası yaptığımız bu görüşme sonunda kumar turizmi ile ilgili Türkiye’nin çok büyük bir kayıp verdiğini öğrendim.
Öyle rakamlar konuldu ki, bu sohbet sırasında önüme şoka girdim.
Bir kere baştan diyeyim. Las Vegas, Monte Carlo başta olmak üzere dünyanın en ünlü kumarhanelerini gezmiş, görmüş biri olarak hiç ilgi duymam kumara ve onun gibi bağlantılı bahis oyunlarına. Hatta aksine nefret de ederim. Boşa vakit kaybı ve efor sarfetme olarak görürüm çünkü. Saatlerce kapalı, sessiz, gergin bir atmosferde renk renk pullar üzerinden saçma sapan dans edeceğime, bir piste çıkıp salaklar gibi salınmak daha keyif verir bana.
Tabii ama bu benim bakış açım. Benim için kumar boş ve gereksiz ve zararlı bir eğlence de, bazıları için öyle değil.
Maalesef bu bazıları için kumar, onların yaşam tarzı haline gelmiş neredeyse.
Bunlar için, bu gibiler için tatil demek, bayram demek kumar masasına gömülüp orada yatmak demek!
Otele girer girmez kumarhanenin yolunu tutup, sabaha kadar gözünü kırpmadan oyun oynayan ve sabah çıkıp odasında birkaç saat uyuyup, yeniden aşağı inip kaldığı yerden oyununa devam eden çok adam tanıdım.
Üzüntü verici tabii bu onlar açısından, aileleri, onları sevenleri açısından ama yapacak bir şey yok!
Sonuçta para onların, bütçe onların ve burada yasak olduğu için oynayamayıp, gidip yurt dışında kumar oynamak da onların bileceği iş.
Benim de zaten bu konuda takıldığım husus bu!
Adı bende saklı turizm duayeniyle görüşmemizde anladım ki, bu kumar işi için yurt dışına çıkan para sandığımdan daha büyük rakamlara tekabül ediyormuş.
Kıbrıs kumarhaneleri çok cezbedici fırsatlar sunduğu için bu işin başını çekiyorlar ama son zamanlarda Bulgaristan ve Gürcistan’da da bu sektöre inanılmaz bir meyil varmış bizim ülkemizden.
“Göz göre göre paramız yurt dışına kaçıyor” diyerek hayıflanan turizmin öncülerinden kaynağıma göre anlayışımızı değiştirmemiz gerekiyormuş.
Önerisi de şu; “Marmara’da adalar var… Sadece yerli turiste hitap ettiği için çok ucuza hizmet verilen adalar bunlar. Mesela Avşa Adası ya da Marmara Adası, Gökçeada, Bozcaada vs… Bunlardan biri ya da birkaçı kumar adasına dönüştürülebilir. Hatta yüksek güvenlikli, donanımlı ve son teknolojiye göre kurgulanmış bir proje ile bu adalar bırakın Türk kumar severlerini, dünyanın kumarseverleri için de gözde bir merkez haline getirilebilir!”
Biliyorum ki şimdi bunu böyle yazdığım için bana da epeyce bir atarlanacak bazılarınız. Canları sağ olsun o atarlananların ama yapacak bir şey yok! Kızsalar da, bana öfkelenseler de ben bu gerçeği dile getirmek zorundayım.
Maalesef kumarı seven bir zümre var bu ülkede ve bu zümre bu keyfini gidermek için her fırsatta yurt dışına çıkıyor ve paralarımızı oralarda heba ediyor.
Ben diyorum ki; “Keşke tamamen engel olabilsek kumar oynamalarına ama olunamıyor. Olamıyorsak da en azından başka memleketlere gidip söğüşleneceklerine, bari burada, burnumuzun dibinde yapsınlar yapacaklarını!”
Haksız mıyım efendim?
Not: Görüşlerini aldığım ancak isminin açıklanması istemeyen söz konusu turizm duayeninin tamamen emekli olduğunu ve turizm sektörüne uzaktan bakarak sadece değerlendirmeler yaptığının bilinmesini de isterim.