HABERLE ''EN ÇOK HAYAT KURTARAN'' GAZETECİYDİ! YILMAZ ÖZDİL EFSANE PİLOTU YAZDI!
Yılmaz Özdil, bir dönem Star Gazetesi'nde birlikte çalıştığı gökyüzü muhabiri efsane pilot Murat Öztürk'ün ardından duygusal bir yazı kaleme aldı.
Hürriyet gazetesi yazarı Yılmaz Özdil, bugünkü köşesinde, Adana’da 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı kutlamaları çerçevesinde düzenlenen Hava Oyunları gösterisi sırasında düşen uçakta yaşamını yitiren efsanevi sivil pilotlarımızdan Murat Öztürk’le ilgili bir yazı yazdı.
İşte Özdil’in o yazısı:
Hezarfen
17 Ağustos 1999.
Sabahın 7’si…
Çoluğu çocuğu evde bırakmış, yazıişlerindeki haber manyağı arkadaşlarımla birlikte gazeteye koşmuştuk. Sabit telefonlar kesik. Cepler kaput. Yollar kilit. Viyadükler enkaz. Adapazarı’na gidilemiyordu.
Ve, hep birlikte bakıyorduk ışıklı masadaki fotoğraf karelerine…
İnanılması güç bi manzaraydı.
Taş üstünde taş kalmamış, apartmanlar, okullar, hastanaler, donanma, hepsi çökmüştü, Tüpraş yanıyordu. Başbakan Ecevit’in, televizyonda, olağanüstü hal’e gerek yok, bana uydu telefon bulun, Hüsamettin’i bulun dediği zavallı dakikalarda… Bütün çıplaklığıyla gözümün önündeydi facia.
Çünkü saat 5’te, yani depremden sadece 2 saat sonra havalanmış, Gölcük üzerinden dalmış, takır takır basmıştı deklanşöre… Uçağı yan yatırır, lövyeyi dizleriyle tutar, pencereyi açar, öyle çekerdi. Vakitten kazanmak için, yere inmedem, Olimpiyat Stadı’nın yanındaki tarlaya naylon torba içinde paraşüt gibi bırakmıştı filmleri Kapıp yıkatmıştık. Tripodla çeksen, bu kadar net olamazdı. Bir gazetecinin haber fotoğrafı, dünyada ilk kez, iki tam sayfa, 18 sütun yayınlandı.
Murat Öztürk’tü o.
Günümüzün Hezarfen’i.
Sadece Türkiye’nin değil…
Avrupa’nın tek pilot gazetecisi.
Devletten önce gitmişti bölgeye…
Durumun vahametini kavrayamayan yetkililerin, harekete geçmesini sağlamıştı, hızlandırmıştı.
O depremden fazla kaç “can” kurtulduysa… Bunu en çok Murat ağabeye borçlu Türkiye.
(Babası milletvekiliydi, 1976’da THY’nin Isparta’da çakılan uçağında hayatını kaybetmişti. Bu hazin olay nedeniyle uçmaktan korkmak yerine, tam tersine, pilot olmuştu. Sivil havacılığa eşsiz katkılar yaptı, Hezarfen Havaalanı’nı kurdu, sayısız pilot yetiştirdi, gençlere sevdirdi. Elbette her ölüm erkendir ama… Bu beyaz saçlı çılgın adamın yatağında ölmeyeceğini hepimiz biliyorduk.)
Ve, maalesef anca “vefat”ıyla haber olunca tanıdınız onu ama…
Aslında haberle “en çok hayat kurtaran” gazeteciydi.
İşte Özdil’in o yazısı:
Hezarfen
17 Ağustos 1999.
Sabahın 7’si…
Çoluğu çocuğu evde bırakmış, yazıişlerindeki haber manyağı arkadaşlarımla birlikte gazeteye koşmuştuk. Sabit telefonlar kesik. Cepler kaput. Yollar kilit. Viyadükler enkaz. Adapazarı’na gidilemiyordu.
Ve, hep birlikte bakıyorduk ışıklı masadaki fotoğraf karelerine…
İnanılması güç bi manzaraydı.
Taş üstünde taş kalmamış, apartmanlar, okullar, hastanaler, donanma, hepsi çökmüştü, Tüpraş yanıyordu. Başbakan Ecevit’in, televizyonda, olağanüstü hal’e gerek yok, bana uydu telefon bulun, Hüsamettin’i bulun dediği zavallı dakikalarda… Bütün çıplaklığıyla gözümün önündeydi facia.
Çünkü saat 5’te, yani depremden sadece 2 saat sonra havalanmış, Gölcük üzerinden dalmış, takır takır basmıştı deklanşöre… Uçağı yan yatırır, lövyeyi dizleriyle tutar, pencereyi açar, öyle çekerdi. Vakitten kazanmak için, yere inmedem, Olimpiyat Stadı’nın yanındaki tarlaya naylon torba içinde paraşüt gibi bırakmıştı filmleri Kapıp yıkatmıştık. Tripodla çeksen, bu kadar net olamazdı. Bir gazetecinin haber fotoğrafı, dünyada ilk kez, iki tam sayfa, 18 sütun yayınlandı.
Murat Öztürk’tü o.
Günümüzün Hezarfen’i.
Sadece Türkiye’nin değil…
Avrupa’nın tek pilot gazetecisi.
Devletten önce gitmişti bölgeye…
Durumun vahametini kavrayamayan yetkililerin, harekete geçmesini sağlamıştı, hızlandırmıştı.
O depremden fazla kaç “can” kurtulduysa… Bunu en çok Murat ağabeye borçlu Türkiye.
(Babası milletvekiliydi, 1976’da THY’nin Isparta’da çakılan uçağında hayatını kaybetmişti. Bu hazin olay nedeniyle uçmaktan korkmak yerine, tam tersine, pilot olmuştu. Sivil havacılığa eşsiz katkılar yaptı, Hezarfen Havaalanı’nı kurdu, sayısız pilot yetiştirdi, gençlere sevdirdi. Elbette her ölüm erkendir ama… Bu beyaz saçlı çılgın adamın yatağında ölmeyeceğini hepimiz biliyorduk.)
Ve, maalesef anca “vefat”ıyla haber olunca tanıdınız onu ama…
Aslında haberle “en çok hayat kurtaran” gazeteciydi.