Yıllarca omzumda, durduğu her dakika artan ağırlığı ile kameramla birlikte basın emekçisi olarak çalışmanın onurunu yaşadım. ‘Kameraman olmak’ dışarıdan kolay ve keyifli bir iş olarak görünür ama zordur aslında.. O an’ın yani saniyeler hatta saliseler içerisinde olup bitiveren bir olayın görüntüsünü yakalayabilmek, içinizdeki adrenalini kontrol edip sağlıklı görüntü alabilmek..
Öyle bir meslektir ki ‘Haberci’ olmak; yağmurda, karda, kazada, yangında..
Depremde, patlamada, kahkahada, gözyaşında..
Sabahın ilk ışıklarında, gecenin kör saatinde..
Hükümetler giderken, hükümetler gelirken..
Şehir ışıkları akarken, yollar uzarken..
Hep kameranın vizöründen, siyah-beyaz bakarsın dünyaya..
Ve insanlara her anı, her olayı tüm değişik bakış açılarıyla vermeye çalışırsın…
Bu öyle bir iştir ki; evin kapısından içeri girince bitmez..
Uyuduğunda dinlenemezsin, vücudunun günboyu salgıladığı ve senin profesyonelce baskıladığın adrenalin iş bitince, eve gelince, uyumaya çalışınca açığa çıkar.
Yatamazsın, uyuyamazsın, “sesin geldiği yöne keşke yarım saniye önce dönseydim” ya da “keşke o an genel planda değil de adamın eline zum yapıp kalsaydım” düşüncesi kafanda döner durur.
15 Temmuz gecesini düşünün.
Tüm Türkiye ve tüm dünya o gün neler yaşandığını kameramanların, foto muhabirlerinin objektiflerine yansıyan görüntüler sayesinde öğrendi.
Ve o gün herkes bir şey daha öğrendi; kameramanlar yeri geldiğinde meslek aşkı yüzünden canını bile tehlikeye atabiliyor..
Hayin darbe gecesinde koşmadıkmı kameralarımızla fotoğraf makinalarımızla tankların silahların üstüne.. kahraman halkımızla…Tüm o alçak saldırıları korkmadan ölümü göze alarak. An ve an izlettik insanlara…
Bir kelam da Edirne’den Kars’a yerel medyada çalışan Gazeteci kardeşlerime..
Türlü imkansızlık ve zor şartlarda.
Bazen sınırda bir operasyonda bazen bölgede yaptıgı bir haber yüzünden yaşadığı tehlikede.
Çoğu kaşeli, yani yaptığı haber karşılığı ücret alarak çalışır.
Hiçbir sosyal güvencesi yoktur ama çoğunlukla bu durum umurunda bile olmaz.
Çünkü ruhuna işlemiştir habercilik, istese de atamaz o virüsü bünyesinden..
Yaklaşık 30 yılı bulan kameramanlık hayatımda hiç durmadan olaydan olaya, haberden habere koştum.
An geldi bir siyasetçinin ağzından çıkan ve ülke gündemini değiştiren bir-iki kelime takıldı objektifime.
An geldi bombaların kurşunların arasında kaldım.
Ne gece dedim ne de gündüz…
Aileye bir gazeteci yeter derken kızım da bu mesleğe gönül verdi. Ama o kameranın arkası değil, önünü seçti.
Genç bir muhabir olarak beni gururlandırmanın yanısıra mesleğinde de başarı adımlarını hızlandırdı. Yani meslekten uzak kalma şansı artık kalmadı.
Neyse biz konumuza geri dönelim Nerede kalmıştık?
Evet, tam 30 yıl boyunca Türkiye’nin en önemli televizyonlarında çalıştım.
Haberi görüntü ile anlatma dönemi artık geride kaldı.
Ben de MEDYARADAR ailesine katıldım.
Bundan böyle buradan sizlere yazılarımla ulaşmaya çalışacağım. Ankara’da siyasetin kulislerinde neler oluyor? Medyada neler yaşanıyor? Kulaktan kulağa neler fısıldanıyor?
Duyduklarımı gördüklerimi size aktaracağım.
Bu yeni ve heyecanlı yolculukta CEZMİ ABİ’sini yalnız bırakmamanız dileğiyle...
Cezmi Sayılgan kimdir?
Haber kameramanı Cezmi Sayılgan TGRT, Flash TV, Show TV, Star TV, Habertürk, ATV-A Haber gibi kanallarda yaklaşık 30 yıl kameraman olarak görev yaptı.
1988 yılında başladığı meslek hayatına birçok başarı sıkıştıran Sayılgan, 2 yıl önce Atv ve A haber'den emekli oldu.
Haber kameramanlığı dışında prodüktörlük, haber editörlüğü ve birçok özel görüntüye imza atan duayen isim daha sonra Çalışma Bakanlığı Mesleki Yeterlilik Kurumu’nun basın danışmanı olarak görev aldı.
Cezmi Sayılgan aynı zamanda 'Sürekli Sarı Basın Kartı' sahibi...