"HABER BÜYÜK GİRSİN DİYE MAKTÜL KIZIN ETEĞİNİ AÇAN MUHABİRLER VAR!"

Gözümüzü reyting ve tiraj kaygısı bürümüş... Bu katarakt, her geçen gün gönül gözümüzü biraz daha körleştiriyor.

Medya etiği, medya eteği

Gözümüzü reyting ve tiraj kaygısı bürümüş... Bu katarakt, her geçen gün gönül gözümüzü biraz daha körleştiriyor. İbrahim Tatlıses'in vurulmasıyla birlikte gazete ve televizyonlara düşen haber görüntüleri beni mesleğimden soğutacak kadar dehşet verici bir sorumsuzluk, vurdumduymazlık, mesleki hırs içeriyordu.

Tatlıses, sedye ile hastaneye yetiştiriliyor. Gazetenin birinci sayfasında kocaman fotoğraf. Adamın yüzünü mozaikleme gereği bile duymamışlar. Televizyon haberlerinde sansürleyen de var, 'olduğu gibi' gösteren de... Ailesi doğal olarak tepkili. Haklı olarak kanuni yollara başvurmuş. Yaptıkları açıklamada İbrahim Tatlıses'in en 'savunmasız' haliyle ekranlara taşınmasından duydukları rahatsızlığı dile getiriyorlar. Bu 'savunmasız' kelimesi çok önemli. Ölüm kalım mücadelesi veren bir insanın 'o halinden' tiraj ve reyting sağmaya çalışmak hiçbir etik anlayışla bağdaşmaz. Zira o anda o kişinin hakkını savunacak, itiraz edecek, görüntü alınmasını engelleyecek hali yok...

Hatırlar mısınız bilmem, geçen ay ajanslar tüm dünyaya bir görüntü servis ettiler. Londra'da bir babaanne, sokakta gasp yapmaya kalkışan gençleri çantasıyla pataklayıp korkutarak, kaçırıyordu. 'Kahraman' olmasına rağmen, yabancı yayın kuruluşları bu görüntüyü kadının yüzünü sansürleyerek verdiler. İşte onlarla aramızdaki fark, mesafe bu...

Ben yıllar önce Bab-ı Ali'de fotoğraf birinci sayfaya daha büyük girsin diye maktul genç kızın eteğini yukarıya doğru sıyıran muhabirler olduğunu duymuştum. Ne yazık ki medya etiği de medya eteği de halen yukarıya sıyrılmış durumda. Vicdan ve izan sahibi gazete ve kanal yöneticileri medyaya egemen olmadıkça da bu böyle sürecek gibi...

YÜKSEL AYTUĞ / SABAH