"HABER BÜLTENLERİNİ AZRAİL Mİ YAPIYOR?"!..ÜNLÜ TV ELEŞTİRMENİ SIRADANLAŞTIRILAN ÖLÜMLERİ YAZDI!..
Bültenlerin editörlüğünü sanki Azrail yapıyor!.. Ölümü, cinayeti, vahşeti ekranda o kadar sıradanlaştırdık ki, sonunda çekirdek çitleyerek ceset seyreden insanlar yarattık. Acaba "Yazıklar olsun" demek için çok mu geç?..
Ölüm seyredilesi bir şey mi?
Fotoğraf dünkü Sabah'ın 5. sayfasındaydı. Adana'da kimliği meçhul bir vatandaş, serinlemek için girdiği sulama kanalında boğulmuş. Cesedini betonun üzerine sermişler. Millet de karşısında sıra olmuş, seyrediyor. Yüzlere dikkatlice baktım. Dehşet ya da keder ifadesinden daha çok, "dizinin sonunun ne olacağını bekleyen" meraklı televizyon izleyicisi bakışları vardı. Hatta içlerinden birinin çekirdek çitlettiğinden bile şüphelendim. İşin daha da acısı, fotoğrafın sağ köşesini sıkışmış, yaşları 7 ile 10 arasında değişen üç çocuğun da muhtemelen yanlarındaki ebevynleri ile birlikte cesedi seyrediyor olmalarıydı. Sonra televizyonda olup bitenleri düşündüm. Özellikle de yerli dizileri... İçinden ölüm geçmeyen, cesetlerin yere serilmediği, kan akmayan, kurşun vızıldamayan bir tane dizi var mı?
Komedi dizisi Avrupa Yakası'nda bile Gaffur zaman zaman seri cinayet özlemiyle yanıp, tutuşmuyor mu? Binbir Gece'de Onur, Kurtlar Vadisi'nde Halo, Sağır Oda'da Aras, Acı Hayat'ta Mehmet ile Nermin, Beyaz Gelincik'te Mustafa kana bulanmadı mı? En nahif, en insancıl dizimiz Yabancı Damat'ta Niko ile Nazlı, çocukları ile beraber sapık bir kadının bıçaklı saldırısına uğramadı mı? Bu sezon yerli dizilerde vurulup, ölen, yaralanan ve şiddete maruz kalan ana karakterlerin listesini vermeye kalksam bu sütunlara sığmaz. Geçen hafta Sağır Oda'yı dehşetle izledim. Aras ve silah arkadaşları bombanın yerini ve şifresini öğrenebilmek için bir adama tam 50 dakika boyunca işkence yaptılar. Adam yumruklandı, tekmelendi, tokatlandı, ağzı burnu kan revan içinde kaldı. Bu dehşet ve vahşet anları neredeyse bir saate yakın ekranda kaldı.
Haber bültenleri deseniz, korku filmi gibi... İnsan her an karşısında kopuk bir bacak ya da parça parça olmuş bir insan görüntüsü bulabiliyor. Bültenlerin editörlüğünü sanki Azrail yapıyor!.. Ölümü, cinayeti, vahşeti ekranda o kadar sıradanlaştırdık ki, sonunda çekirdek çitleyerek ceset seyreden insanlar yarattık. Acaba "Yazıklar olsun" demek için çok mu geç?..
Yüksel Aytuğ/Günaydın
Fotoğraf dünkü Sabah'ın 5. sayfasındaydı. Adana'da kimliği meçhul bir vatandaş, serinlemek için girdiği sulama kanalında boğulmuş. Cesedini betonun üzerine sermişler. Millet de karşısında sıra olmuş, seyrediyor. Yüzlere dikkatlice baktım. Dehşet ya da keder ifadesinden daha çok, "dizinin sonunun ne olacağını bekleyen" meraklı televizyon izleyicisi bakışları vardı. Hatta içlerinden birinin çekirdek çitlettiğinden bile şüphelendim. İşin daha da acısı, fotoğrafın sağ köşesini sıkışmış, yaşları 7 ile 10 arasında değişen üç çocuğun da muhtemelen yanlarındaki ebevynleri ile birlikte cesedi seyrediyor olmalarıydı. Sonra televizyonda olup bitenleri düşündüm. Özellikle de yerli dizileri... İçinden ölüm geçmeyen, cesetlerin yere serilmediği, kan akmayan, kurşun vızıldamayan bir tane dizi var mı?
Komedi dizisi Avrupa Yakası'nda bile Gaffur zaman zaman seri cinayet özlemiyle yanıp, tutuşmuyor mu? Binbir Gece'de Onur, Kurtlar Vadisi'nde Halo, Sağır Oda'da Aras, Acı Hayat'ta Mehmet ile Nermin, Beyaz Gelincik'te Mustafa kana bulanmadı mı? En nahif, en insancıl dizimiz Yabancı Damat'ta Niko ile Nazlı, çocukları ile beraber sapık bir kadının bıçaklı saldırısına uğramadı mı? Bu sezon yerli dizilerde vurulup, ölen, yaralanan ve şiddete maruz kalan ana karakterlerin listesini vermeye kalksam bu sütunlara sığmaz. Geçen hafta Sağır Oda'yı dehşetle izledim. Aras ve silah arkadaşları bombanın yerini ve şifresini öğrenebilmek için bir adama tam 50 dakika boyunca işkence yaptılar. Adam yumruklandı, tekmelendi, tokatlandı, ağzı burnu kan revan içinde kaldı. Bu dehşet ve vahşet anları neredeyse bir saate yakın ekranda kaldı.
Haber bültenleri deseniz, korku filmi gibi... İnsan her an karşısında kopuk bir bacak ya da parça parça olmuş bir insan görüntüsü bulabiliyor. Bültenlerin editörlüğünü sanki Azrail yapıyor!.. Ölümü, cinayeti, vahşeti ekranda o kadar sıradanlaştırdık ki, sonunda çekirdek çitleyerek ceset seyreden insanlar yarattık. Acaba "Yazıklar olsun" demek için çok mu geç?..
Yüksel Aytuğ/Günaydın