GÜZİN ABLA (GÜZİN SAYAR) ARTIK YOK

Yazılarıyla yıllardır Hürriyet okurlarının dertlerine çare olmaya çalışan Güzin Abla (Güzin Sayar) dün akşam sabaha karşı hayata gözlerini yumdu

GÜZİN ABLA (GÜZİN SAYAR) ARTIK YOK
Yazılarıyla yıllardır Hürriyet okurlarının dertlerine çare olmaya çalışan Güzin Abla (Güzin Sayar) dün akşam sabaha karşı hayata gözlerini yumdu
Bir süredir tedavi gören Sayar'ın kızı Feyza Algan, Güzin Abla'nın okurlarına cevap veriyordu. Feyza Algan, "Anneciğimi kaybettim. Güzin Abla'mız hakkın rahmetine kavuştu. Bütün okurlarının başı sağolsun" dedi. Güzin Sayar'ın cenazesi yarın öğle namazında Erenköy Galip Paşa Camii'nde kılınacak namazın ardından Karacaahmet Mezarlığı'nda defnedilecek.


40 yılı aşkın bir süredir okurlarıyla dertleşen, onlara destek olmaya çalışan Güzin Abla kimdir?
Güzin Sayar, sizin tanıdığınız adıyla "Güzin Abla", kökeni Reşat Nuri Güntekin ve Refik Halit Karay´a uzanan, köklü bir ailenin kızıdır. Dedesi Mahmut Hayri Bey´e ait Erenköy, Ethem Efendi Caddesi'nde, Haremlik ve selamlık bulunan eski dönemin o bağ köşkü diye tabir edilen ahşap bir köşkte dünyaya geldi. Ne yazık ki, babasını çok genç yaşta kaybetti. Annesi Mediha Sayar, çok zeki ve çalışkan bir insandı. Babası üst düzey bir devlet memuruydu. O yine de eşini kaybettikten sonra, 3 yaşındaki küçük Güzin´i alıp baba evine döndüğünde, ailesine yük olmamak için çalışmaya başladı. Alman mektebi mezunuydu. Üç lisan biliyordu. O dönemde, Türkiye´nin ilk çalışan kadınlarından biriydi.

Güzin Sayar, Harbiye Orduevi´nin karşısındaki evlerinden, Notre Dame De Sion Fransız Kız Lisesi´ne gidip gelirken, genç bir subaya aşık oldu. Annesinin muhalefetine rağmen, 16 yaşında o subayla evlendi. Son derece ince ruhlu, piyano çalan, mürebbiyelerle büyümüş bir genç kadınla, daha zor koşullarda yaşamış ve yatılı bir askeri okulda büyümüş olan bu genç adam pek bağdaşamamışlardı. Küçük kızları dünyaya geldikten bir süre sonra, eşinin başka bir kadını; hem de evli ve 2 çocuklu bir kadını, sevmesi nedeniyle, ayrılmak zorunda kaldı. Birkaç yıl sonra evlendiği mimar Tayfur Şehbal ile de 5 yıllık evliliğini de yine bir başka kadının araya girmesiyle noktalamak zorunda kaldı.

Annesi Mediha Sayar, Yeni İstanbul gazetesinde muhasebe müdürü olarak çalışıyordu. Aynı gazetede tercüme yazılar yazarak mesleğe başlayan Güzin Sayar, daha sonra Son Havadis gazetesinde, "Sorun söyleyelim" adıyla 1960´lı yıllarda bir köşeye imza attı. Bu belki de, "Güzin Abla" köşesinin ilk işaretleriydi. İnsanların sorunlarına eğilme merakı onda gençlik yıllarında da varolan, özel bir yetenekti. İleriki yıllarda Akşam, Hür Vatan gibi gazetelerde "Derim ki" diye bir köşe yazısıyla devam etti. Bu arada magazin müdürü olarak çeşitli gazetelerde çalıştı. "Çocukluğundan itibaren gazeteci olmak istemişti. Gerçekten de Türkiye´nin ilk 3-5 kadın gazetecisinden biridir.

Saklambaç gazetesinde ilk kez kendi adını taşıyan dertleşme köşesini ise 1971 yılında yazmaya başladı. Zaten o sıralarda aynı gazetede "Feride" adlı bir dertleşme köşesi vardı. Yazıişleri müdürleri, bu köşeyi "Güzin Abla Dertlerinizle Başbaşa" başlığıyla, kendi adıyla sürdürmesini uygun gördüler. Ve "Güzin Abla" köşesi böyle doğmuş oldu.

"Güzin abla" olağanüstü güzel ve kültürlü bir kadın olduğu halde, ilginçtir; iki eşi tarafından da aldatılıp, terk edilmiş bir kadındı. Aynı zamanda çok onurlu bir insandı. İkinci evliliği ve ikinci hayal kırıklığından sonra, evliliğe noktayı koydu. Üstelik o sırada 35 yaşındaydı. Kendini kızına ve mesleğine adadı.

Bir bakıma bir ekol olarak yarattığı Güzin Abla kavramı, bu