Güneri Civaoğlu'ndan yürek yakan Yavuz Yılmaz yazısı: Özal taklidi protokolü kahkahaya boğmuştu!
Eski Başbakan Mesut Yılmaz'ın intihar eden oğlu Yavuz Yılmaz dün gözyaşlarıyla son yolculuğuna uğurlandı.
Eski Başbakan Mesut Yılmaz ve Berna Yılmaz çiftinin büyük oğlu Yavuz Yılmaz geçtiğimiz Cumartei günü Beykoz'daki evlerinde babasının silahıyla intihar etmişti. Yavuz Yılmaz dün devlet erkanının da katılımıyla, gözyaşlarıyla son yolculuğuna uğurlandı. Cenazeye katılan isimlerden Milliyet Gazetesi yazarı Güneri Civaoğlu da Yavuz Yılmaz'ın çocukluğunda yaşanan bir anıyı bugün köşesinde paylaştı.
İşte yürek yakan o yazı...
Merhum Turgut Özal’ın Başbakan, Mesut Yılmaz’ın da Dışişleri Bakanı oldukları yıllar...
Rize’deyiz.
Mesut ve Turgut Yılmaz’ın babaları adına yaptırdıkları okulun açılış töreni...
Okulun bahçesine bir kürsü konulmuş.
Herkes açılışı yapacak Özal’ın gelmesini bekliyor.
Dakikalar ilerlemekte, ama Özal’dan haber yok.
Sanıyorum 1 saat falan geçmiş olmalıydı.
8-9 yaşlarında bir erkek çocuğu ortaya çıktı.
Tıpkı Özal gibi yürüyor kürsüye.
Kolları dimdik sarkık. Elleri açık. İki yana hafiften sallanarak yavaştan adımları...
Etrafındakilere gülümsüyor.
Kürsüye vardığında, mikrofonun önünde duruyor.
Özal gibi üst dudağı, alt dudağı içinde, başını kaldırıyor.
Okulun bahçesini çevreleyenlere muzip tebessümle bakıyor...
Tam bir “bonzai Özal!”
İzleyenler kıkırdıyor. Eller ağızları örtse de gülümsemeler oluyor.
Çocuk da yaptığının etkisini görmekten memnun, taklidi sürdürüyor.
Beklemekten sıkılanlar, gerilenler birden makaraları koyuveriyor.
Çocuk “politik pandomim” yapmakta...
Ve...
Annesi telaşla protokol sıralarından fırlıyor.
Çocuğa koşuyor. Elinden tutup kürsüden uzaklaştırıyor. Hızla çekiştirerek protokolü oluşturan grubun yanına götürüyor.
Sonunda derin bir “oh” çekip, çocuğun elini babasına veriyor.
Babası gülümseyerek, oğlunun başını okşuyor şefkatle...
Mesut Yılmaz çok ciddi görüntüsünün içinde “mizah” tarafı güçlü bir politikacıdır.
“Oğlunun Turgut Özal taklidi yapmasına” hiç kızmamıştı.
O da gülümsüyordu.
O muzip, hayat dolu çocuk Yavuz Yılmaz’dı.
Dönemin Dışişleri Bakanı Mesut Yılmaz ve eşi Berna Yılmaz’ın oğlu...
Haftanın sonunda kaybettik onu.
Hayata hep neşeyle bakan, mizah duygusu güçlü, cin gibi zeki gibi bir çocuktu.
Tanıyan herkesin sevdiği “can mı can” bir tatlı çocuk.
Büyüyüp koca adam olmuştu.
İş hayatında başarılıydı.
Annesi ile “Kent Üniversitesi”ni kurmuştu.
Ve ilerleyen rahatsızlığı...
Felç tehlikesinin gittikçe yaklaşmakta oluşu...
Hayatın neşe köpüklerini uçuşturan Yavuz’a çok ağır gelmiş olmalı.
Aile evine gidiyor.
Korumaları, şoförü, personeli gönderiyor.
Amerika’ya telefon açıyor.
Babasına “annesinin sağlık durumunu” soruyor.
Berna Yılmaz, onu tanıyan herkesin sevdiği “sımsıcak büyük yürektir.”
Yavuz’un da annesine olan tutkusu büyüktü.
Son isteği annesinin iyilik haberini duymak olmalı.
Sonra...
Babasının ruhsatlı tabancasını şakağına dayayıp, çekiyor tetiği...
Haberi aldığımda, Rize’deki o görüntüler ve sonraki yıllarda onunla zaman zaman karşılaşmalarım aktı film kareleri gibi belleğimden.
O neşe yüklü, rengârenk kareler nasıl da kararıverdi ansızın...
Nasıl da birer kara deliğe dönüşüverdi.
İçim yandı.
Berna Yılmaz’ın yıkıldığı, Mesut Yılmaz’ın buz kestiği fotoğraflar içimi acıttı.
Yavuz dün toprağa verildi.
Acılı Berna ve Mesut Yılmaz’a, kardeşi Hasan’a tüm aileye “başsağlığı” diliyorum.
Mekânın cennet olsun sevgili Yavuz.
Üzerine ışık yağsın.
Bu sonuncusu “şaka” olsaydı keşke.
İşte yürek yakan o yazı...
Merhum Turgut Özal’ın Başbakan, Mesut Yılmaz’ın da Dışişleri Bakanı oldukları yıllar...
Rize’deyiz.
Mesut ve Turgut Yılmaz’ın babaları adına yaptırdıkları okulun açılış töreni...
Okulun bahçesine bir kürsü konulmuş.
Herkes açılışı yapacak Özal’ın gelmesini bekliyor.
Dakikalar ilerlemekte, ama Özal’dan haber yok.
Sanıyorum 1 saat falan geçmiş olmalıydı.
8-9 yaşlarında bir erkek çocuğu ortaya çıktı.
Tıpkı Özal gibi yürüyor kürsüye.
Kolları dimdik sarkık. Elleri açık. İki yana hafiften sallanarak yavaştan adımları...
Etrafındakilere gülümsüyor.
Kürsüye vardığında, mikrofonun önünde duruyor.
Özal gibi üst dudağı, alt dudağı içinde, başını kaldırıyor.
Okulun bahçesini çevreleyenlere muzip tebessümle bakıyor...
Tam bir “bonzai Özal!”
İzleyenler kıkırdıyor. Eller ağızları örtse de gülümsemeler oluyor.
Çocuk da yaptığının etkisini görmekten memnun, taklidi sürdürüyor.
Beklemekten sıkılanlar, gerilenler birden makaraları koyuveriyor.
Çocuk “politik pandomim” yapmakta...
Ve...
Annesi telaşla protokol sıralarından fırlıyor.
Çocuğa koşuyor. Elinden tutup kürsüden uzaklaştırıyor. Hızla çekiştirerek protokolü oluşturan grubun yanına götürüyor.
Sonunda derin bir “oh” çekip, çocuğun elini babasına veriyor.
Babası gülümseyerek, oğlunun başını okşuyor şefkatle...
Mesut Yılmaz çok ciddi görüntüsünün içinde “mizah” tarafı güçlü bir politikacıdır.
“Oğlunun Turgut Özal taklidi yapmasına” hiç kızmamıştı.
O da gülümsüyordu.
O muzip, hayat dolu çocuk Yavuz Yılmaz’dı.
Dönemin Dışişleri Bakanı Mesut Yılmaz ve eşi Berna Yılmaz’ın oğlu...
Haftanın sonunda kaybettik onu.
Hayata hep neşeyle bakan, mizah duygusu güçlü, cin gibi zeki gibi bir çocuktu.
Tanıyan herkesin sevdiği “can mı can” bir tatlı çocuk.
Büyüyüp koca adam olmuştu.
İş hayatında başarılıydı.
Annesi ile “Kent Üniversitesi”ni kurmuştu.
Ve ilerleyen rahatsızlığı...
Felç tehlikesinin gittikçe yaklaşmakta oluşu...
Hayatın neşe köpüklerini uçuşturan Yavuz’a çok ağır gelmiş olmalı.
Aile evine gidiyor.
Korumaları, şoförü, personeli gönderiyor.
Amerika’ya telefon açıyor.
Babasına “annesinin sağlık durumunu” soruyor.
Berna Yılmaz, onu tanıyan herkesin sevdiği “sımsıcak büyük yürektir.”
Yavuz’un da annesine olan tutkusu büyüktü.
Son isteği annesinin iyilik haberini duymak olmalı.
Sonra...
Babasının ruhsatlı tabancasını şakağına dayayıp, çekiyor tetiği...
Haberi aldığımda, Rize’deki o görüntüler ve sonraki yıllarda onunla zaman zaman karşılaşmalarım aktı film kareleri gibi belleğimden.
O neşe yüklü, rengârenk kareler nasıl da kararıverdi ansızın...
Nasıl da birer kara deliğe dönüşüverdi.
İçim yandı.
Berna Yılmaz’ın yıkıldığı, Mesut Yılmaz’ın buz kestiği fotoğraflar içimi acıttı.
Yavuz dün toprağa verildi.
Acılı Berna ve Mesut Yılmaz’a, kardeşi Hasan’a tüm aileye “başsağlığı” diliyorum.
Mekânın cennet olsun sevgili Yavuz.
Üzerine ışık yağsın.
Bu sonuncusu “şaka” olsaydı keşke.