"GÜL'ÜN CUMHURBAŞKANLIĞINI BIRAKACAĞI GÜNÜ İPLE ÇEKİYORUM!" FEHMİ KORU'NUN BU RÖPORTAJI SES GETİRECEK!..

Fasıl geceleri ve "Hürriyet'in başına geçecek" söylentisiyle ön plana çıkan Yeni Şafak yazarı Fehmi Koru, Gazete Habertürk'ten Balçiçek Pamir'in sorularını yanıtladı.

İşte o röportaj:
Bugünkü Pazartesi Sohbeti'nin konuğu gazeteci Fehmi Koru. Son günlerde düzenlediği fasıl geceleriyle ön plana çıkan Koru ile dün sabah Beykoz sahilinde buluştuk. Koru'ya "Hakkınızda yazılanlara, eleştirilere kızıyor musunuz" diye sordum. "Derim kalındır benim" diye cevap verdi. "Ama bana karşı yazılanlar kampanyaya çevriliyorsa o zaman sinirlenirim sesim yükselir. Onun dışında hep içime atarım ya da yazılarımın arasına." Koru ile son günlerde hakkında söylenen "Hürriyet'in başına geçecek" dedikodularını, Perşembe günü bu sefer Aydın Doğan sponsorluğunda Hilton'da düzenlenecek fasıl gecesini ve merkez- muhafazakar medya tartışmasını konuştuk.


Sizin için Cumhurbaşkanı ile yakındır, Başbakan ile arası kötü diyorlar. Başbakan ile aranız neden kötü?


Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile olan ilişkim arkadaşım Gül gibi değil. Cumhurbaşkanı seçildikten beri onun seçtiği çerçevede yürüyen bir ilişkimiz var. Son derece resmi yürüyen bir ilişki bu.


Resmiyetin dışına çıkılmıyor mu yani?


Resmiyetin sınırlarını zorlayan özel yönleri de var. Ailecek bir araya geldiğimiz oluyor ama bunun gazeteciliğime tek kuruş katkısı yok. Onun o mevkide olmasının ülke açısından çok büyük önem taşıdığını düşünüyorum. Gül, makama belli bir standart getirdi. O ayrılınca da onun gibiler tarafından doldurulabilecek bir standart bu. Ama Cumhurbaşkanlığını bırakacağı günü de iple çekiyorum, dostu olarak.


Ya başbakan?


Belki de kendimle ilgili tek anlatamadığım konu bu. Başbakan Erdoğan ile ne Başbakan olmadan önce ne de sonra hiçbir özel ilişkim olmadı. Tanımıyordum ki. Daha sonra başka gazetecilerle olduğu gibi tanıştık. Sonrasında da zaten böyle bir yakın ilişki beklemediğim, istemediğim için olmadı.


Niye istemediniz?


Onların siyaseten hitap ettiği kesimin iyi tanıdığı bir yazarım. Yollarımız bu noktada kesişiyor ama ben siyasetle arasına özel ilişkiyi sokmamaya çalışıyorum.


Hürriyet'in başına 40'ımda olsaydım geçmek isterdim


Siz sürekli nereye gidiyorsunuz?


Halkın içindeyim demeye çalışıyorum. Örneğin bugün buradayız. Beykoz Belediye Tesisleri örneğin bak Beytaş Restoranı. Burada çok satan gazeteden kimseyi görmedim. Örneğin belediyelerde algının aksine burada içki veriliyor.Meslektaşlarıma geldikleri kökleri unutmamak adına, nostaljik olsa da ara sıra halkın içine karışmalarını öneririm.


Aylık kazancınızın 100 milyar olduğu konuşuluyor, olmayan yalınızdan bahsediliyor, Harvard diplomanız tartışılıyor...


Ben medyada olduğumdan beri benim üzerimden birileriyle hesaplaşıyorlar. Temsil ettiğim kesimle hesaplaşma herhalde. Beni kafalarında nereye oturtuyorlarsa işte...


Muhafazakar kesim mi?


Ben sadece o kesimden değilim ki. Üstelik onların düşündükleri tarzda bir geçmişe sahip değilim.


Ne düşünüyorlar?


Fakir fukara, Anadolu'nun bir yerinden çıkmış falan diyorlar herhalde. Oysa ben İzmirliyim. Hali vakti yerinde bir ailenin çocuğuyum. Hep iyi yerlerde oturdum. MIT'te araştırmacı olarak çalıştım. Harvard'da master yaptım. Oraya gitmiş üç aylık kurs görmüş diyorlar. Ne alakası var? Elimde diplomam var. Yakıştırmıyorlar bütün bunları bana ama sonra gel yaz bizde diyorlar.


Kim diyor?


Ertuğrul Özkök iki kez Hürriyet için teklifte bulundu. Ergun Babahan senin de bulunduğun dönemde, iki kez Sabah için teklifte bulundu, biliyorsun. Bulunduğum yerleri kendim seçerim. Bana güven veren yerde olurum. Piranhalar gibi üzerine gelecek, sizi doğramak istenilen yerde, onların ortamında sözünün geçtiği yerde yazmam ben. Kendimi o yerlere teslim edemem.


Bundan sonra?


Olabilir geçebilirim çünkü toplumsal merkez nasıl değişiyorsa medyadaki merkez de değişmek zorunda. Şimdiye kadar muhafazakar kesimden insanları aldılar, yazdırttılar ama kendilerine benzeterek.


Ahmet Hakan'ı kastediyorsunuz.


Sadece o değil, başkaları da var.


Kim var?


Var başkaları da. O insan ne kadar kendilerine benzerse o kadar rahat edebiliyor. O insanın kendisi gibi olması, kendisi gibi insanlar için yazması beklenmeliydi. Dolayısıyla bunların kötü örnek olduğunu düşünüyorum.


Hürriyet'in başına geçmeyi ister miydiniz?


İstemez miyim, isterdim tabii. Ama bu yaşta değil. 40 yaşında olsaydım ve böyle bir imkan olsaydı elbette yönetmek ve yazmak isterdim. Ama bugün Hürriyet'in cazibesi nedir doğrusu onu pek bilemiyorum, çok satmasından başka. Yeni Şafak benim için yazarları, bakış açısı bakımından daha doğru yer. Benim o mevkiye yakıştırılmam birilerinin fantezisi.


Merkez medyanın sizinle alıp veremediği nedir?


Merkez değerlere sahip çıkanlara "Merkez" denir. Senin kastettiklerin hiçbir değere sahip çıkmıyor. Çok satan gazeteler tanımlamasını tercih ederim. Eğer merkezle irtibatlarınız kopmuşsa, onlar farklı değerlere sahipse, onlardan kendinizi koruma yalıtma ihtiyacı var.


Tekrar soruyorum alıp veremedikleri nedir sizinle?


Korkuyorlar herhalde. Patronlarının sağladığı saltanatın gideceğini düşünüyorlar. Patronların kesesinden kendi zavallı eğilimlerinin sürmesini sağlayan bir düzen sağlamışlar. Kendilerine benzetemeyecekleri birileri bir yerlere gelirse diye korkuyorlar


Oturduğunuz yalı buralarda mı?


Ne yalısı Balçiçek?


Yalınız varmış.


Ne yalısı gecekondu.


Nasıl gecekondu?


Kaldır başını bak, Beykoz sırtlarında gecekondu mahallesi vardır. Orada iki katlı bir evim var. 200 küsur metrekare.


Yalı hayaliniz var mıdır?


-İstemem yalıda oturmak.


Neden? "Fehmi Koru yalıda oturuyor" dedirtmemek için mi?


Yalıda oturmanın yükümlülükleri var. Sadece bakmak anlamında değil,sorumlulukları da kocaman. Yalıda oturmak aklımın ucunda geçmiyor. Dünyanın güzelliklerinden, özelikle İstanbul'un güzelliklerinden istifade etmek istiyorum. Ben aslında kökten İstanbulluyum. Nüfusum Üsküdar'dı sonra İzmir'e aldırdım. Dönerken kendime bir şart koydum, mutlak Boğaz'la irtibatta olacağım. İlk geldiğimde Cihangir'de manzaralı bir evde oturdum ama çok küçüktü.


Peki niye Beykoz?


Öncelikle imkanları açısından. İstanbul'un başka semtlerinden daha ucuz.


Siz az kazanan bir gazeteci değilsiniz ki...


Değilim tabii. Kendim için kurduğum imkanları az kazanan bir gazeteci yapamaz zaten. Boğazı gören bir gecekondu dahi olsa kolay değil. Ama lütfen malikanelerle ve yalılarla kıyaslama. Bu evde eşimle birlikte oturuyoruz, çok mütevazı komşularımız var.


Sitede misiniz?


Hayır. Sitede yaşamak istemem. Öyle korunmalı mekanlar, nizamiyeden geçiş falan. Hayatın içinde kalarak yaşamayı seviyorum. Sitelerde yaşayanlar halktan kopuk. Zaten belirli saatlere kadar çalıştığınız yere hapis oluyorsunuz, eve döndüğünüzde ise yalıtılmış, hep kendinizden insanlarla çevrili bir yer yerine hayatın içinde olmak daha güzel geliyor bana.


Kaç yaşında evlendiniz?


30 yaşında. Geç evlendim. Çok hareketliydim ben. Mahalle ve aile baskılarına boy eğseydim daha erken olurdu tabii. Hep kendi kararlarımı veren biri oldum. 30 küsur yaşında da baba oldum. 5 çocuğum var.


Muhafazakarlık ille bıyıkla olmaz


Onca yıldan sonra neden bıyıklarınızı kestiniz? Erkek için bıyığı önemli değil midir?


"Erkek için önemlidir" önyargısına inat kestim zaten! (gülüyor) Son zamanlarda muhafazakarlık ille giyim kuşamla, saçla sakalla yorumlanır hale geldi ona tepki olarak kestim, muhafazakarlık ille bıyıkla olmaz demek için aslında. Biraz da sıkıldım. Bıyığın da kolay vazgeçilebilecek bir şey olduğunu göstermek istedim. Bunca yıldan sonra ilk kestiğimde aynaya baktım hoşuma gitti.