Gülse Birsel: Nereye gidiyorum yahu? Bu ülke benim, elimde kapı gibi tapu var!
Hürriyet gazetesi yazarı Gülse Birsel, seçim sonuçlarından sonra çıkan ülkeyi terketme furyasını eleştirdi. Ayşe Arman'a verdiği röportajda bakın neler dedi?
Hürriyet yazarı ve senarist Gülse Birsel, Türkiye'den ayrılmak gibi bir niyeti olmadığını söylerken "Asla. Nereye gidiyorum yahu? Ülke benim! Elimde kapı gibi Türkiye Cumhuriyeti kimliği var, tapu bende yani!" dedi.
Hükümetin kafa yapısına dahi uymadığında bile ülkeyi terk etmeyi düşünmediğini söyleyen Birsel, "Esas o zaman kalacaksın ülkende!" ifadesini kullandı.
Hürriyet yazarı Ayşe Arman'ın sorularını cevaplayan Gülse Birsel'in söyleşisinden bazı kısımlar şöyle:
Sende 'gideyim buralardan sendromu' yok, öyle mi?
Asla. Nereye gidiyorum yahu? Ülke benim! Elimde kapı gibi Türkiye Cumhuriyeti kimliği var, tapu bende yani! Bu ülkeyi çok seviyorum, e burası da beni seviyor. Başında bir bela vardır, hapse düşmemek için gidersin, ekmeğini burada kazanamıyorsundur, gurbette çalışırsın veya ülkede savaş vardır, kapını kurşunlarlar, kaçar gidersin. İktidardaki ekip tam senin kafana uymuyor, demokrasi istediğin gibi değil diye memleket terk etmek ne? Esas o zaman kalacaksın ülkende! Daha iyi olsun diye uğraşacaksın. Gir bir siyasi partiye çalış, sivil toplum örgütüne katıl, yaz çiz, konuş. Elâlemin ülkesine gidip garip garip oturulur mu? Tatile git, eğitime git, gezmeye görmeye git, o başka... Vatan bizim ya, niye gidiyoruz?
Sonuca kadınların daha çok üzüldüğü söyleniyor. Ne diyorsun?
"Dökülen süte ağlanmaz" manasına gelen bir İngiliz atasözü vardır. Yani geçmiş bitmiş artık, arkasından el salla. Üzülmenin faydası yok, üzülenler bundan sonra haklarını daha aktif korusunlar. Taleplerini daha yüksek sesle dile getirsinler. Oy vermeyenler mesela, gitsinler versinler...
Mizahın geleceğini nasıl görüyorsun? Bir sürü şeye müdahale ediliyor, mizaha da edilebilir mi?
Medyanın durumu iyi değil. Feci bir baskı ve onun getirdiği sansür ve otosansür var. Özellikle geniş kitlelerin takip ettiği gazetelerde ve televizyon kanallarında... Bu durum, mizaha dokunur elbette. Özellikle siyasi mizaha. Levent Kırca'yı kaybettik. Espri anlayışını beğenmeyen olabilir ama 'Olacak O Kadar'ı hangi kanalda nasıl yapabilirsin şimdi?
Peki sen ne yapmayı öneriyorsun?
Valla dünyanın geri kalanıyla karşılaştırdığımızda bir acı veya kahırdan söz etmek haksızlık olur. O kadar da değil... Fransa'yla, İsveç'le karşılaştırdığımızda durumumuz parlak değil ama bu ülkede savaş ve açlık yok en azından. Az olmayan sayıda iyi yetişmiş aklı başında insanlar var. İyi kötü bir demokrasi geleneği var. Laiklik gibi pamuklar içinde korumamız gereken, Ortadoğu hastalıklarının bulaşmasını engelleyebilecek bir temel var. 'Yenilgi' gibi görünen her anda, kalkıp, üstünü silkeleyip yürümeye devam etmekten yanayım!
Kutuplaşma sence sertleşecek mi?
AK Parti tabanı ve kadrosu bu zaferden sonra daha sakin, daha soğukkanlı ve paylaşımcı olabilir. Veya ikinci şık: Daha kibirli ve otoriter de olabilirler. Birinci tavrı benimserlerse, ortak geleceğimiz için şahane bir yol haritasının ilk çizgisi olur. İkinci ihtimale kapılırlarsa tarihin hatası olur ve kutuplaşma zirve yapar.
RÖPORTAJIN TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ
Hükümetin kafa yapısına dahi uymadığında bile ülkeyi terk etmeyi düşünmediğini söyleyen Birsel, "Esas o zaman kalacaksın ülkende!" ifadesini kullandı.
Hürriyet yazarı Ayşe Arman'ın sorularını cevaplayan Gülse Birsel'in söyleşisinden bazı kısımlar şöyle:
Sende 'gideyim buralardan sendromu' yok, öyle mi?
Asla. Nereye gidiyorum yahu? Ülke benim! Elimde kapı gibi Türkiye Cumhuriyeti kimliği var, tapu bende yani! Bu ülkeyi çok seviyorum, e burası da beni seviyor. Başında bir bela vardır, hapse düşmemek için gidersin, ekmeğini burada kazanamıyorsundur, gurbette çalışırsın veya ülkede savaş vardır, kapını kurşunlarlar, kaçar gidersin. İktidardaki ekip tam senin kafana uymuyor, demokrasi istediğin gibi değil diye memleket terk etmek ne? Esas o zaman kalacaksın ülkende! Daha iyi olsun diye uğraşacaksın. Gir bir siyasi partiye çalış, sivil toplum örgütüne katıl, yaz çiz, konuş. Elâlemin ülkesine gidip garip garip oturulur mu? Tatile git, eğitime git, gezmeye görmeye git, o başka... Vatan bizim ya, niye gidiyoruz?
Sonuca kadınların daha çok üzüldüğü söyleniyor. Ne diyorsun?
"Dökülen süte ağlanmaz" manasına gelen bir İngiliz atasözü vardır. Yani geçmiş bitmiş artık, arkasından el salla. Üzülmenin faydası yok, üzülenler bundan sonra haklarını daha aktif korusunlar. Taleplerini daha yüksek sesle dile getirsinler. Oy vermeyenler mesela, gitsinler versinler...
Mizahın geleceğini nasıl görüyorsun? Bir sürü şeye müdahale ediliyor, mizaha da edilebilir mi?
Medyanın durumu iyi değil. Feci bir baskı ve onun getirdiği sansür ve otosansür var. Özellikle geniş kitlelerin takip ettiği gazetelerde ve televizyon kanallarında... Bu durum, mizaha dokunur elbette. Özellikle siyasi mizaha. Levent Kırca'yı kaybettik. Espri anlayışını beğenmeyen olabilir ama 'Olacak O Kadar'ı hangi kanalda nasıl yapabilirsin şimdi?
Peki sen ne yapmayı öneriyorsun?
Valla dünyanın geri kalanıyla karşılaştırdığımızda bir acı veya kahırdan söz etmek haksızlık olur. O kadar da değil... Fransa'yla, İsveç'le karşılaştırdığımızda durumumuz parlak değil ama bu ülkede savaş ve açlık yok en azından. Az olmayan sayıda iyi yetişmiş aklı başında insanlar var. İyi kötü bir demokrasi geleneği var. Laiklik gibi pamuklar içinde korumamız gereken, Ortadoğu hastalıklarının bulaşmasını engelleyebilecek bir temel var. 'Yenilgi' gibi görünen her anda, kalkıp, üstünü silkeleyip yürümeye devam etmekten yanayım!
Kutuplaşma sence sertleşecek mi?
AK Parti tabanı ve kadrosu bu zaferden sonra daha sakin, daha soğukkanlı ve paylaşımcı olabilir. Veya ikinci şık: Daha kibirli ve otoriter de olabilirler. Birinci tavrı benimserlerse, ortak geleceğimiz için şahane bir yol haritasının ilk çizgisi olur. İkinci ihtimale kapılırlarsa tarihin hatası olur ve kutuplaşma zirve yapar.
RÖPORTAJIN TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ