Gülen'in şikayet ettiği Sevilay Yükselir hakkında karar verildi!
Fethullah Gülen'in, "Twitter'daki paylaşımlarıyla kendisine hakaret ettiği, iftirada bulunduğu ve halkı kin ve düşmanlığa tahrik ettiği" iddiasıyla gazeteci Sevilay Yükselir hakkında bulunduğu suç duyurusunda karar verildi.
Fethullah Gülen'in, "Twitter'daki paylaşımlarıyla kendisine hakaret ettiği, iftirada bulunduğu ve halkı kin ve düşmanlığa tahrik ettiği" iddiasıyla gazeteci Sevilay Yükselir hakkında bulunduğu suç duyurusunun üzerine başlatılan soruşturma 'takipsizlik' kararıyla sonuçlandı.
Küçükçekmece Cumhuriyet Savcısı Orhan Uzun'un verdiği kararda, Gülen'in, avukatı Nurullah Albayrak aracılığıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına Yükselir hakkında suç duyurusunda bulunduğu, Yükselir'in ikametinin İstanbul'da olması nedeniyle evrakın Küçükçekmece'ye gönderildiği belirtildi.
Yükselir'in, soruşturma aşamasında alınan ifadesinde, "tweet'lerinin Başbakanın konuyla ilgili beyanlarıyla aynı paralelde olduğunu" söylediği bildirildi. Müştekinin Gülen Cemaatinin lideri olduğunu, ülkede Emniyet, yargı teşkilatı, TSK başta olmak üzere devlet kademelerinde yapılanmaya gittiğini, yapılanmanın da Başbakan tarafından 'paralel devlet yapılanması' olarak açıklandığını" anlatan Yükselir'in, "7 Şubat ve 17 Aralık tarihli operasyonların cemaatçe organize edildiğinin herkes tarafından bilindiğini, amacının Başbakan'a bu konuda destek vermekten ibaret olduğunu" beyan ederek, suçlamaları reddettiği kaydedildi. Yükselir'in, soruşturma konusu olayda ülke gündemindeki konular hakkındaki yorum ve değerlendirmelerini paylaştığı, Gülen'in ise Yükselir bunu yaparken kendisine hakaret ve iftira ile halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçunu işlendiğini öne sürdüğü hatırlatılan kararda, şu değerlendirmelerde bulunuldu:
"Uyuşmazlığın çözümüne ışık tutacak kriter, özellikle basın özgürlüğünü ve bu özgürlüğün kullanımını düzenlemiş olan 5187 sayılı Basın Kanunu'nun 3. maddesinde verilmiştir. Madde içeriğine göre basın özgürdür. Bu özgürlük; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içermektedir. Basın özgürlüğünün kullanılması ancak demokratik bir toplumun gereklerine uygun olarak, başkalarının şöhret ve haklarının, toplum sağlığının ve ahlakının, milli güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği ve toprak bütünlüğünün korunması, devlet sırlarının açıklanmasının veya suç işlenmesinin önlenmesi, yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması amacıyla sınırlanabilecektir. Şikayete konu yazı ve haberin müştekiye yönelik hakaret kastıyla, yani açıkça aşağılama, küçültme amacıyla kaleme alınmadığı, kullanılan ifadelerde küçültücü ve hakaret içeren bir beyanın bulunmadığı görülmüştür." Yargıtay içtihatlarına göre, şikayet konusu iddiaların ispat edilmemiş olmasının tek başına suçun oluşumu için yeterli sayılmayacağı, anayasal hak ve özgürlük olan düşünceyi açıklama ve ifade özgürlüğü ile basın özgürlüğü kapsamında görüş ve düşüncelerini açıklayan, güncel olaylarla ilgili yorum yapan, haber veren kişilerin ne şekilde iftira kastıyla hareket ettiğinin belirlenmesi gerektiği aktarılan kararda, Yükselir'in paylaşımları bütün olarak değerlendirildiğinde, kanunun aradığı açık, yakın ve somut tehlikeyi oluşturmaya yönelik olmadığı, bu nedenle halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçunun da oluşmadığı ifade edildi.
Kararda, ifade özgürlüğünün, yalnızca iyi karşılanan veya rahatsız edici bulunmayan, kayıtsız kalınan bilgi ve fikirler için değil, aynı zamanda saldırgan bulunan, sarsıcı etki yaratan, rahatsız eden bilgi ve fikirler için de geçerli olduğu belirtilerek, bunların demokratik toplumun vazgeçilmez özelliği çoğulculuğun, açık fikirliliğin ve hoşgörünün gereği olduğu bildirildi. İfade özgürlüğünün tabi olduğu sınırlamaların dar ve ikna edici olarak yorumlanması gerektiği kaydedilen kararda, kamu yararını ilgilendiren bilgi ve fikirlerin açıklanmasının basının görevi olduğu vurgulandı. Kararda, "basının, kamunun gözü ve kulağı olduğu" belirtildi.
İfade özgürlüğüyle ilgili Yargıtay Ceza Genel Kurulunun yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin çeşitli kararları örnek gösterilen kararda, şu değerlendirmelere yer verildi: "Şikayet konusu yazı ve haberlerin TC Anayasası'nın 25. maddesinde düzenlenen düşünce ve kanaat özgürlüğü, 26. maddesinde düzenlenen düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü ile 28. maddesinde ve 5187 sayılı Basın Kanunu'nun 3. maddesinde düzenlenen basın özgürlüğü kapsamında, düşünce açıklama, bilgi verme ve eleştiri sınırları içerisinde kaldığı, açıklanış şekliyle konusu arasında düşünsel bir bağ bulunduğu ve nesnel bir açıklama ile desteklendiği, eleştiri ve değer yargılarının sert ve çarpıcı bir üslupla dile getirilmiş olsa bile belirtilen özgürlükler kapsamında hukuka aykırı kabul edilmesinin mümkün olmadığı, bu hali ile hakaret, iftira ve halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik suçlarının unsurları bakımından oluşmadığı anlaşıldığından, şüpheli hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar vermek gerekmiştir." Yükselir'in avukatı Fidel Okan'ın, karar nedeniyle Gülen hakkında "iftiradan" suç duyurusunda bulunacağı öğrenildi.
Küçükçekmece Cumhuriyet Savcısı Orhan Uzun'un verdiği kararda, Gülen'in, avukatı Nurullah Albayrak aracılığıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına Yükselir hakkında suç duyurusunda bulunduğu, Yükselir'in ikametinin İstanbul'da olması nedeniyle evrakın Küçükçekmece'ye gönderildiği belirtildi.
Yükselir'in, soruşturma aşamasında alınan ifadesinde, "tweet'lerinin Başbakanın konuyla ilgili beyanlarıyla aynı paralelde olduğunu" söylediği bildirildi. Müştekinin Gülen Cemaatinin lideri olduğunu, ülkede Emniyet, yargı teşkilatı, TSK başta olmak üzere devlet kademelerinde yapılanmaya gittiğini, yapılanmanın da Başbakan tarafından 'paralel devlet yapılanması' olarak açıklandığını" anlatan Yükselir'in, "7 Şubat ve 17 Aralık tarihli operasyonların cemaatçe organize edildiğinin herkes tarafından bilindiğini, amacının Başbakan'a bu konuda destek vermekten ibaret olduğunu" beyan ederek, suçlamaları reddettiği kaydedildi. Yükselir'in, soruşturma konusu olayda ülke gündemindeki konular hakkındaki yorum ve değerlendirmelerini paylaştığı, Gülen'in ise Yükselir bunu yaparken kendisine hakaret ve iftira ile halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçunu işlendiğini öne sürdüğü hatırlatılan kararda, şu değerlendirmelerde bulunuldu:
"Uyuşmazlığın çözümüne ışık tutacak kriter, özellikle basın özgürlüğünü ve bu özgürlüğün kullanımını düzenlemiş olan 5187 sayılı Basın Kanunu'nun 3. maddesinde verilmiştir. Madde içeriğine göre basın özgürdür. Bu özgürlük; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içermektedir. Basın özgürlüğünün kullanılması ancak demokratik bir toplumun gereklerine uygun olarak, başkalarının şöhret ve haklarının, toplum sağlığının ve ahlakının, milli güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği ve toprak bütünlüğünün korunması, devlet sırlarının açıklanmasının veya suç işlenmesinin önlenmesi, yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması amacıyla sınırlanabilecektir. Şikayete konu yazı ve haberin müştekiye yönelik hakaret kastıyla, yani açıkça aşağılama, küçültme amacıyla kaleme alınmadığı, kullanılan ifadelerde küçültücü ve hakaret içeren bir beyanın bulunmadığı görülmüştür." Yargıtay içtihatlarına göre, şikayet konusu iddiaların ispat edilmemiş olmasının tek başına suçun oluşumu için yeterli sayılmayacağı, anayasal hak ve özgürlük olan düşünceyi açıklama ve ifade özgürlüğü ile basın özgürlüğü kapsamında görüş ve düşüncelerini açıklayan, güncel olaylarla ilgili yorum yapan, haber veren kişilerin ne şekilde iftira kastıyla hareket ettiğinin belirlenmesi gerektiği aktarılan kararda, Yükselir'in paylaşımları bütün olarak değerlendirildiğinde, kanunun aradığı açık, yakın ve somut tehlikeyi oluşturmaya yönelik olmadığı, bu nedenle halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçunun da oluşmadığı ifade edildi.
Kararda, ifade özgürlüğünün, yalnızca iyi karşılanan veya rahatsız edici bulunmayan, kayıtsız kalınan bilgi ve fikirler için değil, aynı zamanda saldırgan bulunan, sarsıcı etki yaratan, rahatsız eden bilgi ve fikirler için de geçerli olduğu belirtilerek, bunların demokratik toplumun vazgeçilmez özelliği çoğulculuğun, açık fikirliliğin ve hoşgörünün gereği olduğu bildirildi. İfade özgürlüğünün tabi olduğu sınırlamaların dar ve ikna edici olarak yorumlanması gerektiği kaydedilen kararda, kamu yararını ilgilendiren bilgi ve fikirlerin açıklanmasının basının görevi olduğu vurgulandı. Kararda, "basının, kamunun gözü ve kulağı olduğu" belirtildi.
İfade özgürlüğüyle ilgili Yargıtay Ceza Genel Kurulunun yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin çeşitli kararları örnek gösterilen kararda, şu değerlendirmelere yer verildi: "Şikayet konusu yazı ve haberlerin TC Anayasası'nın 25. maddesinde düzenlenen düşünce ve kanaat özgürlüğü, 26. maddesinde düzenlenen düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü ile 28. maddesinde ve 5187 sayılı Basın Kanunu'nun 3. maddesinde düzenlenen basın özgürlüğü kapsamında, düşünce açıklama, bilgi verme ve eleştiri sınırları içerisinde kaldığı, açıklanış şekliyle konusu arasında düşünsel bir bağ bulunduğu ve nesnel bir açıklama ile desteklendiği, eleştiri ve değer yargılarının sert ve çarpıcı bir üslupla dile getirilmiş olsa bile belirtilen özgürlükler kapsamında hukuka aykırı kabul edilmesinin mümkün olmadığı, bu hali ile hakaret, iftira ve halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik suçlarının unsurları bakımından oluşmadığı anlaşıldığından, şüpheli hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar vermek gerekmiştir." Yükselir'in avukatı Fidel Okan'ın, karar nedeniyle Gülen hakkında "iftiradan" suç duyurusunda bulunacağı öğrenildi.