Gülen'in ettiği "beddua" sırasında salonda neler yaşandı?
Zaman yazarı Ahmet Kurucan, Gülen'in 'beddua"lı konuşması sırasında salonda yaşananları anlattı.
Zaman gazetesi köşe yazarı Ahmet Kurucan, Fethullah Gülen'in 'beddualarıyla' gündeme damga vuran konuşması sırasında salonda yaşananları anlattı.
Zaman gazetesi yazarı Ahmet Kurucan, Fethullah Gülen'in "Dememiştim, demeden edemedim" sözleriyle belleklerde kalan ve gündem belirleyen konuşması sırasında salonda yaşananları köşeyazısında anlattı.
Gülen'in 20 Aralık 2013 Cuma günü yaptığı Bamteli sohbetinde bizzat bulunduğunu belirten Kurucan, yaşanan sahneleri birinci ağızdan anlattı.
Duygu selinin boşandığı anları ayrıntılarıyla kaleme alan Kurucan, ahitleşme sonrası ortaya atılan "Gülen beddua etti" söylemlerine açıklık getirdi.
Kurucan'ın "Sabır Taşı Çatladı" başlıklı köşe yazısına göre işte o anlar:
-Mesele malum. Yolsuzluk iddiaları ortaya çıktıktan sonra o iddialara muhatap olanların üzerine yürüneceğine onları ortaya çıkaranlara "çete, piyon, taşeron, maşa" suçlamaları, peşi sıra gelen tayinler, gece yarısı kanunları ile yolsuzlukların üzerini kapatmalar. Ve tarih 20 Aralık 2013 Cuma.
-Kaydedin bu tarihi bir yere. Sebeplerin bütün bütün sükût ve sukût ettiğinin ilan tarihidir bana göre. Sebepler sükût ve sukût edince geriye bir tek yol kalmıştır sülûk edilecek; Allah'ın kapısını farklı bir şekilde çalma.
-Ben söz vermiştim hikâyesini yazacağım diye. Okuduğunuz yazıyı kaleme almamın sebebi bu. İkindi namazı sonrası sohbet için koltuğa oturup çayını yudumlarken etrafa dolu dolu gözlerle bakıyordu Hocaefendi. Kim var kim yok diye mi? Etrafı kontrol eden benzeri bakışları olmuştur ama bu defaki öyle değildi. Bence simalardan insanın derûnuna bir atf-ı nazardı bu. Hani "sima yalan söylemez" derler ya, işte o yalan söylemeyen simalardan kalbe, ruha, hissiyata inme. Yaşanan hadiselerin insanlardaki aksini görebilme. Göreceği bir hüzün emaresi ile "demek ki yalnız değilmişim" deyip teselli olma. Evet, bakış böylesi bir bakıştı.
"DEFTERİ KALEMİ BİR KENARA BIRAKTIM..."
-Sohbet hem yazılı hem sözlü elimizde. Teknoloji çağında ulaşmak da çok kolay. Dolayısıyla yapacağım şu tasviri mevcut görüntülerin yardımıyla zihninizde canlandırabilirsiniz. Sohbet halkasına oturabilirsiniz demek iddialı olur ama en azından ekrana yansımayan şekliyle salonu tahayyül ve tahassüs edebilirsiniz.
-Ferdî günahlara karşı ferdin takınacağı tavrı anlattığı yere kadar gayet sakindi Hocaefendi. Muhtevayı zihnen takip etme, hatta ağızdan çıkan kelimeleri teker teker saymanız da mümkündü. Maiz ve Gamidiye'li kadın örneğini vermeye başladığında sözün gideceği yeri tahmin etmek benim için zor olmadı. Şahsî günahlarla, kamuyu ve usul-ü fıkıhtaki kavramla "Allah hakkını" alakadar eden günah ve suç ayrımını yapacağı belliydi. Sakin sakin yürürken birdenbire koşmaya başlayan insanın nabız atışlarının yükselmesi gibi nabızlarımız yükselmeye başladı. Âteşîn hali, ses tonu, o tona yansıyan heyecanla salon farklı bir atmosfere büründü. Not aldığım defteri ve kalemi bir kenara bıraktığımı hatırlıyorum. Sonra dua, beddua, havale, ahitleşme, mülâane, mübahele veya mübaheleye davet, adına ne derseniz deyin işte o fasla sıra geldi. Hissiyat dorukta ama her zaman olduğu gibi akıl ve mantık örgüsü devre dışı değil. Akıl, his, mantık iç içe, yan yana, omuz omuza. His aklın önüne geçmiyor. Akıl hissi devre dışına itmiyor. Mantık "bu hissi ortamda benim işim olmaz" demiyor.
HERKES ŞAŞIRDI
-Nihayet heyecan zirve yaptı ve o cümleler ardı ardına sökün etmeye başladı. Herkesin şaşırdığını zannediyorum. "Dememiştim, demeden edemedim" dediği cümleler ağzından çıkıyordu. Videodan izleyin, ilk başlarda âmin seslerinin azlığı bu şaşkınlığın izi ve emaresi. Sonra? Sonrası malum, semaya doğru yükselen ellere yine semaya doğru yükselen âmin sesleri iştirak etti.
"BEDDUA" İDDİALARINA CEVAP: İMAM HATİP BİLGİSİYLE YORUMLANAMAZ
Kurucan Fethullah Gülen'in "beddua ettiği" iddialarına açıklık getirirken, "Hocaefendi bir din adamıdır ve konuşmalarında tabii olarak dinî referanslar ağırlıklıdır. Sohbetin mahiyet ve muhtevasını belirlemek için dua, beddua, havale, ahitleşme, mülâane, mübahele, mübaheleye davet, iç yakarış kavramları etrafında müzakereler yapmamız bile bunun göstergesi. Dolayısıyla bu kavramlar ve aralarındaki farkı bilmeyenlerin mezkûr konuşmayı anlasa da anlamlandırması mümkün değildir. İmam hatip liseleri başlarımızın tâcı ama bu konuşma imam hatip lisesi bilgileri ile yorumlanamaz" dedi.
SABIR TAŞI ÇATLADI
Gülen'in büyük zorluk ve mücadelelerle geçen hayatında dost veya düşman eliyle kendisine reva görülen eza ve cefalara karşı göstermiş olduğu bir sabrı bulunduğunu belirten Kurucan, " 'Kimseye küsüp darılmayacağıma söz veriyorum... ölümü gülerek karşılayacağıma söz veriyorum... celalden gelen cefayı, cemalden gelen vefa ile bir bileceğime söz veriyorum. Allah'a ait hukuka karışamam ama bana ait hiçbir haktan dolayı kimseden davacı olmayacağıma söz veriyorum' diyen bir insandan söz ediyoruz" dedi.
"Pekâlâ, ne oldu da bu Hocaefendi ellerini Rabbi Rahim'imize açtı ve 'dememiştim, demeden edemedim' dediği o içten yakarışı yaptı?" diye soran Kurucan, yazısını "Üç kelimelik bir cevabı var bunun; sabır taşı çatladı. İşin geldiği bu noktada da "La Havle" çekmenin, "eyvallah" demenin onlarca-yüzlerce masumun binlerce-yüz binlerce yetimin, milyonlarca ülke insanının hak ve hukukuna tecavüzden geriye dönüşün olmayacağını gördü ve meseleyi asıl Sahib'ine havale etti. Etti çünkü sebepler planında yapılacak her şey yapılmıştı" diye bitirdi.