Gülen'den 'Davutoğlu ziyareti' açıklaması! "İspatlayamadığı iftiranın ezikliği içinde"
Başbakan Davutoğlu’na ikinci yalanlama Fethullah Gülen'in avukatından geldi.
Fethullah Gülen'in avukatı Nurullah Albayrak, Başbakan Ahmet Davutoğlu ile Gülen arasında 2013 yılında gerçekleşen ziyarette geçen konuşmanın içeriğini açıkladı.
Davutoğlu’nun söylediğinin aksine görüşmede sadece Suriye politikasının gündeme geldiğini öne süren Gülen'in avukatı Albayrak, Davutoğlu’nun iki saate yakın görüşmede Suriye konusunda neler yaptığını anlattığını, Gülen'in de ‘demokrasiye geçişte Suriye’ye yardımcı olunmasının ve yanlarında olunmasının iyi olacağı’ değerlendirmesinde bulunduğunu kaydetti. Buna karşılık Davutoğlu’nun “50 defa Suriye’ye gittiğini ve her defasında aldandığını’ söylediğini aktardı.
Davutoğlu'nun "ziyaretimden Abdullah Gül'ün de haberi vardı" açıklaması, Gül'den gelen yalanlama ile krize dönmüştü.
"Davutoğlu'ndan asla ‘dön’ çağrısı olmadı"
Albayrak, “Başbakan ile Sayın Gülen arasında iç siyaset konusu hiç konuşulmadığı gibi Davutoğlu tarafından ‘dön’ çağrısı yapılması ve Sayın Gülen’in bu çağrıya ‘şimdi vakti değil’ cevabı vermesi gibi bir konuşma asla olmamıştır. Ziyaretle ilgili olarak tüm süreç ve yaşananlar anlatıldığı şekildedir. Bunun dışındaki tüm ifadeler gerçek dışıdır. Ziyaret, başbakanın ailesi ile birlikte gerçekleşmiş ve sonrasında bizzat başbakan tarafından ziyaretin mahiyeti ‘Aile büyüğümüzdür, kendisini çok severiz. Çocuklarla birlikte ziyarete gittik.’ şeklinde açıklanmıştır” dedi.
Albayrak, Davutoğlu’nun ‘kaydetmişlerse açıklasınlar’ sözlerinin ise ‘çirkin bir iftira’ olduğunu söyledi.
Albayrak şunları kaydetti:
‘Gizli kayıtlardan faydalananlar belli’
“Sayın Gülen ve sevenlerini hedef alan iftira kampanyası hayasızca sürdürülmektedir. Bugüne kadar birtakım gizli kayıtları yapanlar ortaya konulamasa da sonuçlarından faydalananlar bellidir. Hal böyleyken mahremiyet ihlali ve benzeri taciz ve tecavüzlerle hiçbir ilgisi olmamasına rağmen birileri sürekli Hizmet Hareketi’ni suçlama kolaycılığına kaçmakta, suçlamaların ardından başlatılan hukuki süreçlerde ise delil bir yana suçlamalara ilişkin somut bir emare dahi ortaya koyamamaktadırlar.
‘İspatlayamadığı iftiranın ezikliği içinde’
Bu insafsız dinleme ve kayıt ithamlarının en son örneği Başbakan Davutoğlu’nun, Sayın Gülen’i ziyaretinin içeriği ile ilgili hiçbir insani ve İslami kurala uymayan tamamen siyasi kaygılarla seçim meydanı jargonuna uygun olarak söylediği sözlerdir. Bu nedenle bu çirkin ithamlara cevap verme mecburiyeti hasıl olmuştur. Başbakan Davutoğlu’nun son açıklamalarının yalanlanmasının ve haftalar geçmesine rağmen ortaya çıkaramadığı ‘kayıtları var elimizde’ iftirasının ezikliği ile yeni iftiralara başvurmaktadır. Almanya’da sorular üzerine söylediği “Cemaat o kayıtları yayınlasın” sözleri söz konusu karalama kampanyasına ayrı bir boyut kazandırma girişiminden başka bir şey değildir. Sayın Fethullah Gülen’in ziyarete gelenlerine yönelik ‘gizli kayıt’ algısı oluşturacak bu iftira tam bir sorumsuzluk örneğidir.
‘Devlet memurlarının suçlarından hükümet sorumludur’
Bilinmelidir ki devletin memurları tarafından yapılan her türlü istihbari faaliyetin sorumlusu hükümettir. Hükümet; nasıl ki istediği zaman korumak istediği kişi ve kurumları korumaya alabiliyorsa, işine geldiği zaman kurum veya kişilere yönelik her türlü karalama, tehdit ve suçlamayı çok rahatlıkla yapabilmekte ve bunun sonuçlarından istifade etmektedir. Bugünlerde moda olan “aldatıldık” ifadesinin hiçbir geçerliliği yoktur. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “İstihbaratı güçlü olan ülkelerin diğer ülkeleri dinleyebileceği” ifadesi herkesin malumudur. Dünyada dinleme kayıt işleri güçlünün güçsüzü dinlemesi şeklinde işliyorsa, aynı mantık yurt içinde de geçerlidir. Türkiye’de devleti oluşturan organlar ve sivil toplum örgütleri içinde bu anlamda tek güçlü kurum devletin kurumlarıdır. Herhangi bir kurum veya kişi ile ilgili dinleme, izleme ve kumpas kurabilme kabiliyetine ancak devletin en güçlü kurumları sahip olabilir. Bu konuda suçlu aranacaksa devleti yıllardır yöneten parti ve yöneticileri bellidir.
‘Devleti yöneten güç bellidir’
Ayrıca; devletin kurumları içinde Camia’nın çok güçlü olduğu algısı kasıtlı olarak sürekli tekrar edilerek devlete yönelebilecek birtakım ithamların muhatabının hükümet yerine başka kişilerin olduğu algısı oluşturulmaya çalışılmaktadır. Devleti yöneten güç bellidir, sonuçlarından sorumlu olacak kişi ve kurumlar da bellidir. Kimse bağırarak, suçlamaları başkalarına atarak kurtulacağını sanmamalı. Aksi durumda devletin vatandaşına kumpas veya tuzak kurması denir, bu tuzak er ya da geç bir şekilde ortaya çıkacaktır.”
‘Gülerce haince iftira atıyor’
Nurullah Albayrak, bir dönem Gülen cemaatinin sözcüsü olarak anılan ve 17 Aralık öncesine kadar Fethullah Gülen’e en yakın isimlerden biri olan eski Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı başkanı Hüseyin Gülerce'nin cemaat aleyhindeki açıklamalarına ilişkin olarak, “35 yıl birlikte olduğunu söylediği insanlarla ve Camia’yla ilgili olarak, 17 Aralık operasyonundan sonra ‘yanıldım’ diyen, ‘onları tanımamışım onlar da beni tanımamış’ diyen kişi kim olursa olsun söylediklerine itibar edilmez” dedi.
Albayrak, "insaf ve vicdan sahibi herkesin 35 yıl birlikte oturduğu, kalktığı ve aynı sofrayı paylaştığı insanları tanımadığını söyleyen kişinin söylediklerinin bir kıymetinin olmadığını bildiğini" ifade etti. Albayrak, şöyle devam etti:
“Söylem ve davranışları ile arkadaşlarına haince iftira ettiğini bilen Hüseyin Gülerce, bu söylemleri ile kendi ihanetine destek arayışından başka bir amaç taşımamaktadır. Yıllarca birlikte olduğu insanlarla ilgili hainliğe varan iddialarda bulunan Gülerce hiç şüphe yok ki bugün birlikte oldukları insanlara da aynı ihanet suçlamalarında bulunacaktır. Yalancılığı ile maruf yandaş gazetede çıkan bu iddialarla ilgili olarak elbette yasal yollara başvurulacaktır.”
Davutoğlu’nun söylediğinin aksine görüşmede sadece Suriye politikasının gündeme geldiğini öne süren Gülen'in avukatı Albayrak, Davutoğlu’nun iki saate yakın görüşmede Suriye konusunda neler yaptığını anlattığını, Gülen'in de ‘demokrasiye geçişte Suriye’ye yardımcı olunmasının ve yanlarında olunmasının iyi olacağı’ değerlendirmesinde bulunduğunu kaydetti. Buna karşılık Davutoğlu’nun “50 defa Suriye’ye gittiğini ve her defasında aldandığını’ söylediğini aktardı.
Davutoğlu'nun "ziyaretimden Abdullah Gül'ün de haberi vardı" açıklaması, Gül'den gelen yalanlama ile krize dönmüştü.
"Davutoğlu'ndan asla ‘dön’ çağrısı olmadı"
Albayrak, “Başbakan ile Sayın Gülen arasında iç siyaset konusu hiç konuşulmadığı gibi Davutoğlu tarafından ‘dön’ çağrısı yapılması ve Sayın Gülen’in bu çağrıya ‘şimdi vakti değil’ cevabı vermesi gibi bir konuşma asla olmamıştır. Ziyaretle ilgili olarak tüm süreç ve yaşananlar anlatıldığı şekildedir. Bunun dışındaki tüm ifadeler gerçek dışıdır. Ziyaret, başbakanın ailesi ile birlikte gerçekleşmiş ve sonrasında bizzat başbakan tarafından ziyaretin mahiyeti ‘Aile büyüğümüzdür, kendisini çok severiz. Çocuklarla birlikte ziyarete gittik.’ şeklinde açıklanmıştır” dedi.
Albayrak, Davutoğlu’nun ‘kaydetmişlerse açıklasınlar’ sözlerinin ise ‘çirkin bir iftira’ olduğunu söyledi.
Albayrak şunları kaydetti:
‘Gizli kayıtlardan faydalananlar belli’
“Sayın Gülen ve sevenlerini hedef alan iftira kampanyası hayasızca sürdürülmektedir. Bugüne kadar birtakım gizli kayıtları yapanlar ortaya konulamasa da sonuçlarından faydalananlar bellidir. Hal böyleyken mahremiyet ihlali ve benzeri taciz ve tecavüzlerle hiçbir ilgisi olmamasına rağmen birileri sürekli Hizmet Hareketi’ni suçlama kolaycılığına kaçmakta, suçlamaların ardından başlatılan hukuki süreçlerde ise delil bir yana suçlamalara ilişkin somut bir emare dahi ortaya koyamamaktadırlar.
‘İspatlayamadığı iftiranın ezikliği içinde’
Bu insafsız dinleme ve kayıt ithamlarının en son örneği Başbakan Davutoğlu’nun, Sayın Gülen’i ziyaretinin içeriği ile ilgili hiçbir insani ve İslami kurala uymayan tamamen siyasi kaygılarla seçim meydanı jargonuna uygun olarak söylediği sözlerdir. Bu nedenle bu çirkin ithamlara cevap verme mecburiyeti hasıl olmuştur. Başbakan Davutoğlu’nun son açıklamalarının yalanlanmasının ve haftalar geçmesine rağmen ortaya çıkaramadığı ‘kayıtları var elimizde’ iftirasının ezikliği ile yeni iftiralara başvurmaktadır. Almanya’da sorular üzerine söylediği “Cemaat o kayıtları yayınlasın” sözleri söz konusu karalama kampanyasına ayrı bir boyut kazandırma girişiminden başka bir şey değildir. Sayın Fethullah Gülen’in ziyarete gelenlerine yönelik ‘gizli kayıt’ algısı oluşturacak bu iftira tam bir sorumsuzluk örneğidir.
‘Devlet memurlarının suçlarından hükümet sorumludur’
Bilinmelidir ki devletin memurları tarafından yapılan her türlü istihbari faaliyetin sorumlusu hükümettir. Hükümet; nasıl ki istediği zaman korumak istediği kişi ve kurumları korumaya alabiliyorsa, işine geldiği zaman kurum veya kişilere yönelik her türlü karalama, tehdit ve suçlamayı çok rahatlıkla yapabilmekte ve bunun sonuçlarından istifade etmektedir. Bugünlerde moda olan “aldatıldık” ifadesinin hiçbir geçerliliği yoktur. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “İstihbaratı güçlü olan ülkelerin diğer ülkeleri dinleyebileceği” ifadesi herkesin malumudur. Dünyada dinleme kayıt işleri güçlünün güçsüzü dinlemesi şeklinde işliyorsa, aynı mantık yurt içinde de geçerlidir. Türkiye’de devleti oluşturan organlar ve sivil toplum örgütleri içinde bu anlamda tek güçlü kurum devletin kurumlarıdır. Herhangi bir kurum veya kişi ile ilgili dinleme, izleme ve kumpas kurabilme kabiliyetine ancak devletin en güçlü kurumları sahip olabilir. Bu konuda suçlu aranacaksa devleti yıllardır yöneten parti ve yöneticileri bellidir.
‘Devleti yöneten güç bellidir’
Ayrıca; devletin kurumları içinde Camia’nın çok güçlü olduğu algısı kasıtlı olarak sürekli tekrar edilerek devlete yönelebilecek birtakım ithamların muhatabının hükümet yerine başka kişilerin olduğu algısı oluşturulmaya çalışılmaktadır. Devleti yöneten güç bellidir, sonuçlarından sorumlu olacak kişi ve kurumlar da bellidir. Kimse bağırarak, suçlamaları başkalarına atarak kurtulacağını sanmamalı. Aksi durumda devletin vatandaşına kumpas veya tuzak kurması denir, bu tuzak er ya da geç bir şekilde ortaya çıkacaktır.”
‘Gülerce haince iftira atıyor’
Nurullah Albayrak, bir dönem Gülen cemaatinin sözcüsü olarak anılan ve 17 Aralık öncesine kadar Fethullah Gülen’e en yakın isimlerden biri olan eski Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı başkanı Hüseyin Gülerce'nin cemaat aleyhindeki açıklamalarına ilişkin olarak, “35 yıl birlikte olduğunu söylediği insanlarla ve Camia’yla ilgili olarak, 17 Aralık operasyonundan sonra ‘yanıldım’ diyen, ‘onları tanımamışım onlar da beni tanımamış’ diyen kişi kim olursa olsun söylediklerine itibar edilmez” dedi.
Albayrak, "insaf ve vicdan sahibi herkesin 35 yıl birlikte oturduğu, kalktığı ve aynı sofrayı paylaştığı insanları tanımadığını söyleyen kişinin söylediklerinin bir kıymetinin olmadığını bildiğini" ifade etti. Albayrak, şöyle devam etti:
“Söylem ve davranışları ile arkadaşlarına haince iftira ettiğini bilen Hüseyin Gülerce, bu söylemleri ile kendi ihanetine destek arayışından başka bir amaç taşımamaktadır. Yıllarca birlikte olduğu insanlarla ilgili hainliğe varan iddialarda bulunan Gülerce hiç şüphe yok ki bugün birlikte oldukları insanlara da aynı ihanet suçlamalarında bulunacaktır. Yalancılığı ile maruf yandaş gazetede çıkan bu iddialarla ilgili olarak elbette yasal yollara başvurulacaktır.”